Cumhuriyet İlahiyat Dergisi (Dec 2019)
Teşekkül Öncesi Dönem Belâgat Akımları: Cahiz Örneği
Abstract
Bugün üç ana daldan oluşan belâgat ilmi oluşumunu tamamlama sürecinde çeşitli kanallardan beslenmiştir. Sistematik belâgatin teşekkülünden önce biri şair ve ediplerin diğeri ilim adamlarının temsil ettiği iki belâgat akımı bulunduğu kabul edilir. Bu makale, belâgat alanında kalem oynatmış başlıca isimlerden biri olan Ebû Osmân el-Câḥiẓ’ın (255/869) teşekkül öncesi dönemin belâgat akımları arasındaki yerini tespit etmeyi amaçlamaktadır. Araştırmada ağırlıklı olarak dokümanter analiz yöntemi kullanılacaktır. Câḥiẓ’ın belâgate dair nakil ve tespitleri sistematik belâgatin parametreleri, kategorileri ve kavramları doğrultusunda çözümlenecektir. Câḥiẓ’ın belâgat anlayışını sistematik belagatin süzgecinden geçirmekle teşekkül öncesi dönemde farklı gayelerle ele alınan belâgatin sistematik belagat içerisindeki payı ortaya çıkarılmış olacaktır. Araştırmanın diğer bir katkısı ise Câḥiẓ’ın belâgat tasavvurunu ana çizgileriyle belirlemek olacaktır. Câḥiẓ’ın belâgat tasavvurunun anlaşılması da kendine has belâgat ve beyân kavramlarının anlaşılmasını kolaylaştıracaktır. Zira Câḥiẓ, beyân adını verdiği geniş bir bildirişim çerçevesi tasarlamış ve belâgati bu tasarımın içerisinde bir alt kategori olarak ele almıştır. Belâgat bu tasarımda sözlü bildirişim vasıtasının konusudur.Özet: Belâgat adında bir disiplinin oluşması birtakım aşamalardan geçerek mümkün olmuştur. İkna edici güzel sözleri nitelemek için tedavül edilen belâgat vasfı, çeşitli çevrelerin ilgisini çekerek çeşitli vesilelerle ele alınmış ve konu üzerine birtakım düşünceler kaydedilmiştir. Söz konusu birikim ve kayıtlar sonradan sistemleşecek olan belâgat ilminin nüvesini oluşturacak birtakım esaslar ve prensipler içermektedir. Kaydedilen esaslar ve prensipler yığınına belâgat ilmi adı verilemeyeceğine göre bunlara belâgat fikri demek mümkündür. Mezkûr dönemde ortaya çıkan müstakil çalışmaların edip-şairler tarafından yazıldığı görülür. Ancak müstakil eserler telif edilmemiş olsa da dil ve din âlimleri de eserlerinde belâgat meselelerine değinmişlerdir. Belâgat ilminin beslendiği temel iki kanal olduğunu söylemek mümkündür: Bunlar şair ve ediplerin temsil ettiği edebî tenkit kanalı ve çoğunluğu din ilimleri olmak üzere çeşitli ilim dallarının bir ucundan tuttuğu diğer kanal. Edebî tenkit kanalı, tarih içerisindeki birtakım sosyal ve ilmî gelişmelerin bir mahsulüdür. Cahiliye şiiri, oluşmakta olan dilbilgisine hizmet eden bir veri kaynağı kabul edilerek yoğun bir cahiliye şiiri derleme hareketi başlamıştır. Derlenen cahiliye şiiri sadece dilbilimcilerin hizmetine sunulan bir kaynak değil, edip ve şairlerin hem inşat ettiği hem de değişmeye başlayan şiirlerine model aldıkları edebî miras olmuştur. Söz konusu yenilenmeler edip ve şairlerin eski-yeni arasında kıyaslamalar yapmasına yol açmış ve bu gelişmeler edebî tenkitte kullanılacak birtakım kıstaslara da ihtiyaç duyurmuştur. Nihayet bu tenkit faaliyetleri, içerisinde belâgat kelimesinin de bulunduğu birçok kelimeyi tedavüle sokmuştur.Din ilimleri kanadında ise belâgat, ekseriyetle i’câzu’l-Kur’an bahsinde kullanılan bir kavram olmuştur. Teolojik zeminde sürdürülen Kur’an’ın mucizliği tartışmaları, Kur’an ayetlerinin beliğ oluşunu somut örneklerle anlatabilme isteğini uyandırmış olmalı ki dil ilimlerinin araçlarını kullanan bir mecraya doğru kaymaya başlamıştır. Kelam, fıkıh ve tefsir gibi din ilimlerinin tazyikiyle şekillenmeye başlayan kanalı dilbilgisinin geliştirdiği belâgat; edip ve şairlerin çalışmalarıyla şekillenmeye başlayan kanalı ise edebiyatın geliştirdiği belâgat olarak adlandırabiliriz. Dilbilgisinin oluşumu sonrası ile belâgat ilimlerinin oluşumu arasındaki süre içerisinde bugünkü anlamıyla bir belâgat ilminden söz etmek mümkün değilse de, bir belâgat tasavvurunun bulunduğu açıktır. Teşekkül öncesi dönemin belâgat fikrini yansıtan âlimlerden biri de Ebû Osmân el-Câḥiẓ’dır. Câḥiẓ, ikna edici ve güzel konuşma konusunu sadece el-Beyân ve’t-tebyîn adlı eserinde ele almamıştır. Muhtelif yazılarında kimi zaman satır aralarında kimi zaman ise müstakil bir bahis ayırarak güzel ve etkileyici sözün niteliklerinden bahsetmiştir. Câḥiẓ, beyân adını verdiği bildirişim teorisini manayı iletmeye yarayan bütün vasıtaları dikkate alarak kurgulamıştır. Mana iletmeye ya da kısaca bildirişmeye yarayan vasıtaları: lafız, işaret, sayı, yazı ve duruş olmak üzere beşe ayırır. Eser, beyân vasıtalarından biri olan lafız/dil vasıtasının ileticiliğini konu edinen belâgate önemli bir yer ayırır. Eserde ele alınan meseleler, sonradan gelişen sistematik belâgatin normlarına uymasa da teorik belâgat incelemelerinde önemli kaynaklardan biri olma vasfını hala sürdürmektedir. Sistematik belâgat ile Câḥiẓ’ın beyân projesi, çerçeve itibariyle farklı olmalarına rağmen birbiriyle örtüşmekte ve aralarında bütün-parça ilişkisi bulunmaktadır. Câḥiẓ’ın geliştirdiği beyân, mimik ve işaretlerin de dikkate alındığı bildirişimin geniş alanını ifade ederken; belâgat, geniş bildirişim alanının bir parçası olan sözlü bildirişim alanını ifade etmek üzere kullanılmaktadır. Sistematik belâgatte sözcük, söz ve söyleyenin niteliği olan belâgat ile sözcük ve söyleyenin niteliği olan fesâhati ayırmak önemlidir. Câḥiẓ’ın kullandığı belâgat ve fesâhat kelimelerinin izini sürdüğümüzde bunları birbirinin yerine kullandığı görülmektedir. Diğer taraftan anlamın netliği konusunda lafzın veya lafızların dinleyiciye mesaj iletiyor olması yönüne vurgu yapması belâgati terkiplere yani sözlere has bir özellik olarak mütalaa ettiğini gösterir ki sistematik belagatle bu konuda birleşir. Ona göre yanlış dizilmiş bir cümlenin muhatap tarafından anlaşılıyor olması sözün bizatihi beliğ yani muradı ileten olduğu anlamına gelmemelidir. Özetle diyebiliriz ki Câḥiẓ, sistematik belâgatin önemsediği belâgat-fesâhat ayrımına girmemiş olsa da belâgat kelimesini kullanış biçimi benzer bir ayrıma riayet ettiğini gösterir. Sistematik belagatte belirleyici olan muktaza-i hal faktörünün Câḥiẓ’ın belâgat anlayışında da dikkate alındığı anlaşılmaktadır. Şu var ki Câḥiẓ muktaza-i hal faktörünü genellikle sözün uzunluk ve kısalık durumuyla birlikte mütalaa etmiş ve cümle dizilişine yansıyan yönlerine değinmemiştir. Belâgat ilminde sözün iletim kabiliyeti ile sözü güzelleştiren anlatım şekilleri birbirini tamamlayıcı unsurlardır. Ancak Câḥiẓ’ın bunlardan sözün iletim kabiliyetine ağırlık vermiş olduğu görünmektedir. Az da olsa kullandığı bazı terimler olmuştur, îcâz, itnâb, ishâb ve kinâye bunlardan bazısıdır. Anılan kelimelerin bir kısmı bugünkü terim anlamlarına benzer bağlamlarda kullanılmış olsa da çoğu birden fazla anlamı karşılayacak bağlamda ve sözlük anlamında kullanılmıştır. Bu kavramlardan biri olan îcâz, Câḥiẓ’ın kullanımında manaları az lafızla ifade etmenin adıdır. Anlatım türleri ve söz sanatlarını karşılayan kelimelerin yerleşik bir kullanıma kavuşamaması esasında el-Beyân ve’t-tebyîn’in sistemli bir anlatım biçimleri incelemesi yapmak gayesiyle yazılmamış olmasındandır. İkna edici ve güzel sözleri birçok boyutuyla incelemeyi amaçlayan müellifin hatibi göz önünde bulunduran bir bakış açısına sahip olması, eserin söz üretene rehberlik edecek bir tasarıyla ortaya çıkmasını sağlamıştır. Bu da haliyle söz analizi yöntemiyle mümkün olabilecek olan söz sanatları incelemesinden alıkoymuştur. Câḥiẓ, belâgat nitelemesini çoğunlukla sözlü icra bağlamında kullanmıştır. Ona göre yazılı metinler ile icra edilen hutbeler stil olarak farklıdır ve dolayısıyla bu iki türün belâgat kriterleri de farklı olmalıdır.
Keywords