Lectio Socialis (Jan 2019)
Havacılıkta Güvenlik: Gerçek mi İllüzyon mu?
Abstract
Güvenlik, insanlara sağlanan ancak aynı zamanda hissedilebilmesi gereken karmaşık bir kavramdır. Güvenlik gereksinim oranı, risk hesaplamaları ile gerçekleşirken politika oluşturmak kişi psikolojisi ve duygularını da hesaba katarak gerçekleştirilmelidir. İnsanoğlu genellikle olağanüstü risklerden korkar ve kontrol edilebilir riskler daha az korkutucu gibi görünür. Oysa gerçek risk farklı olabilir. Örneğin hava taşımacılığı sayılara bakıldığında kara taşımacılığından çok daha az risklidir ancak hava taşımacılığından korkulur. Teknoloji ve medya, risklerle ilgili insanların farkındalığını sağlayan iki önemli parametredir. ABD'de 11 Eylül saldırısının ardından havacılık ve havayolu güvenliği medyanın da katkısı ile büyük önem kazandı. Bu saldırı sonunda insanlar güvenliği garanti etmek için özgürlüklerinden dahi vazgeçmeyi kabul eder duruma geldiler. Havaalanı güvenliği 11 Eylül'den önce önemsenmeyip, yolcular için bir güvenlik tiyatrosuna benzemekte idi. Havayolu şirketleri terörist saldırıların sınırlı olduğu kanısını paylaşırlardı. 11 Eylül'den sonra ABD'de sistem kontrollü hale getirilerek 50 000 taşımacılık güvenlik görevlisi yolcuları tarar hale gelmiştir. Güvenlik sistemine kokpit kapılarının sertleştirilmesi, mürettebat-yolcu direnişi sağlanması ve federal hava kolluk kuvvetleri hizmeti eklenmiştir. Tüm bu önlemlere rağmen, mutlak güvenliğe ulaşılamaz olduğu anlaşılmaktadır, ancak her durumda, psikolojik parametrenin her zaman göz önünde bulundurulması gerektiği bir gerçektir.