Necmettin Erbakan Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi (Jun 2021)

Osmanlı Yargılama Hukukunda Şuhûdü’l Hâlin Statü ve Mesleklerinin Tahlili

  • Ahmet Kılınç,
  • Merve Nur Öztürk

Journal volume & issue
Vol. 4, no. 1
pp. 185 – 205

Abstract

Read online

Şuhûdü’l hâl, Osmanlı yargı teşkilatı içerisinde kadıya yardımcı olan ve asırlardır kadı sicillerinde yer almış bir müessesedir. Şuhûdü’l hâle sadece kadının yargılama faaliyeti yaptığı sırada değil, yargılama faaliyeti dışındaki vazifelerinde de rastlanılmaktadır. Belgelerin hukuki geçerliğini sağlatmada rol oynayan ve ispat vasıtası olan Şuhûdü’l hâl, yargılamanın aleniliği, denetimi ve kadının tarafsız ve bağımsız şekilde karar vermesine de katkı sağlamaktadır. Bu çalışma, konuyu hukuk tarihi perspektifi ile ele alması, Şuhûdü’l hâl üyelerinin Osmanlı toplumsal yapısındaki statü ve mesleklerine odaklanması ile nispeten farklılık arz etmektedir. Çalışma belirli bir yüzyıla ya da bölgeye odaklanmamış, ancak özellikle klasik dönem şer’iyye sicillerindeki verilerden yararlanmıştır. Araştırma neticesinde varılan sonuçları şu şekilde ifade etmek mümkündür: Statü ve meslekler, yargı faaliyeti gerçekleştirilirken Şuhûdü’l hâlin hazır bulundurulmasına ayrı bir anlam katmaktadır. Hem askerî hem de reaya sınıfından kişilerin Şuhûdü’l hâlde yer alması, bu heyeti toplumun bir aynası konumuna sokmaktadır. Müderris, müftü gibi kişilerin heyetteki varlıkları hukukun pratik ve teorik boyutunun bir arada olmasını sağlamıştır. Halk arasında itibar gören ilmiye sınıfından kimselerin huzurunda karar verilmesi hükümlerin meşruiyet kazanmasında etkili olmaktadır. Ehl-i örften sadrazam, beylerbeyi gibi görevlilerin heyetteki konumu, müessesenin önemini ortaya koymaktadır. Reayaya dâhil olan üyeler incelendiğinde zimmilere, esnaf ve zanaatkârlara, meslek ustalarına ve lonca teşkilatındaki kethüdalara, aynı mahkemede görülen diğer davaların taraf ve şahitlerine toplumun her kademesinden halka, nadir de olsa kadınlara kadar oldukça çeşitlilik barındıran bir heyet olduğu görülmektedir. Bu durum kararın toplum nazarında kabullenilmesinde önemli bir role sahiptir. Osmanlı tecrübesi, yargılamanın aleniliğin kural olarak mecburi tutulması ve hâkimi toplumun her kesiminden kişinin izlemesi ile verilecek kararların toplum vicdanındaki adalet duygusunu pekiştirdiğini ortaya koymaktadır.

Keywords