İtobiad (Sep 2021)

COVID-19 Pandemisinde Önyargı ve Ayrımcılık

  • Deniz Eniç

DOI
https://doi.org/10.15869/itobiad.933544
Journal volume & issue
Vol. 10, no. 3
pp. 2694 – 2716

Abstract

Read online

Gruplar arasındaki ayrımcı tutum ve davranışların neden ve sonuçları, sosyal psikologların uzun yıllardır üzerinde durduğu araştırma konularının başında gelir. Sosyal psikoloji alanında geliştirilen kuramsal yaklaşımlar ve yürütülen çalışmalar ile önyargının doğası incelenmekte, ayrımcı tutumların neden arttığı ve nasıl azaltılabileceği sorularına yanıt aranmaktadır. Alan yazın incelendiğinde ekonomik kriz, doğal afet ve pandemi gibi toplumsal stres ve belirsizlik dönemlerinin, dezavantajlı grupları hedef alan ayrımcı tutumların arttığı dönemlerden olduğu göze çarpar. Günümüzde bireylerin günlük yaşam pratiklerini önemli ölçüde şekillendiren COVID-19 salgınının, gruplar arasındaki ilişkileri de etkilediği görülmektedir. COVID-19 pandemisi ile birlikte -tıpkı önceki pandemi dönemlerinde olduğu gibi- gruplar arasındaki önyargılı tutum ve davranışların yükselişe geçtiği, Asya kökenli kişiler ve yaşlılar gibi çeşitli grupların önyargıların hedefi haline geldiği ortaya çıkmıştır. Mevcut çalışmanın başat amaçları, COVID-19 pandemisi sürecinde önyargıların neden arttığını sosyal psikolojik bir bakış açısından irdelemek ve önyargıların zayıflatılması konusunda neler yapılabileceğine ilişkin çeşitli öneriler sunmaktır. Bu çalışmada öncelikle önyargının tanımı ve doğasına ilişkin açıklamalara yer verilmiş, ardından pandemi ve önyargı arasındaki ilişki irdelenmiştir. Bu amaç doğrultusunda, COVID-19 pandemisinde dezavantajlı grupları hedef alan ayrımcı tutum ve davranışların nasıl bir örüntü sergilediği ortaya konmuştur. Küresel kriz dönemlerinde gruplar arasındaki ayrımcılığın neden arttığı Dehşet Yönetimi Kuramı, Bütünleşik Tehdit Kuramı ve Sosyal Kimlik Kuramı gibi önemli sosyal psikoloji kuramları açısından irdelenmiş ve bahsi geçen bu yaklaşımların pandemi sürecinde yoğunlaşan önyargıların zayıflatılması adına ne gibi çözüm önerileri sunabileceği tartışılmıştır. Bu kapsamda, salgın sürecinde artan tehdit, belirsizlik ve korkunun azaltılması adına gruplar arasında gerçekleşen temas deneyimlerinin arttırılması, farklı grupları ortak bir üst grup kimliği altında birleştirici politikalar izlenmesi, toplumun pandemi süreci ile ilgili doğru bilgiye erişiminin sağlanması, medya ve lider söylemlerinde barışçıl bir dil kullanılması gibi öneriler sıralanmıştır. İşbu çalışmanın, çatışma yerine işbirliğine ihtiyaç duyulan salgın döneminde uygulanabilir çözüm yolları sunarak gruplar arasındaki uyumun arttırılmasına fayda sağlayacağı ve ilgili alanyazına önemli katkılar sunacağı düşünülmektedir.

Keywords