Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi (Feb 2020)
Arkeolojik Kültür Varlıkları Turizmi Arkeoturizm Planlamasında Arkeolog Etkisi
Abstract
Dünya genelinde son yıllarda ortaya çıkan sosyal ve teknolojik gelişmeler, turizmi hem daha kolay satın alınabilir hem de daha kolay erişilebilir hale getirmiştir. Turizm böylece insanların gündelik çevresinde mevcut olmayan hoş vakit geçirilebilecekleri, verimli bir eğlenme–dinlenme faaliyeti alternatifine ve aynı zamanda hem fiziki hem de entelektüel kişiliklerini keşfettikleri bir gelişim formuna dönüşmüştür. Bu dönüşüm geleneksel doğa turizmi, deniz, kum ve plaj turizminden gastronomi, inanç, eğitim ve folklor gibi kültürel cazibe boyutlarına yönelerek kültürel miras turizmi kapsamında dünya turizm endüstrisinin en hızlı gelişen pazarı halini almıştır. Kültürel miras turizminin bileşenleri oldukça geniş bir yelpaze oluştururken, önemli bir bileşeni de arkeolojik kültür varlıklarıdır. Bu varlıklar, eskinin kültür mirasına dönük doğru ve tarafsız bir kanıt belge oluşturmaktadırlar. Geçmişin kültür mirası somut buluntuları, o kültürün sosyal mozaiğini, geleneklerini, sanat anlayışını, inançlarını, tabularını, sevinçlerini, kederlerini ve dolayısıyla o kültürün çeşitliliğini ve karakterini yansıtır. Arkeologlar elde edilen bu belgelerin güzelliği ya da ne kadar ekonomik değeri olduğu ile değil, o varlıkları üreten kültür ile ilgilenirler ve böylece bu mirası bilimsel yöntemlerle çalışarak yukarıda bahsi geçen boyutlarda insanlığın ortak kültürüne yönelik ilgi ve bilgi üretirler. Kültürel miras turizminin önemli bir bileşeni olan arkeolojik kültür varlığı turizmi arkeoturizm hem dünyada hem de Türkiye’de bilimsel temelde yeni çalışılan bir alt disiplindir. Özellikle Anadolu Asia Minor arkeolojik kültür varlıkları açısından oldukça zengin bir coğrafyadır. Bu varlıklar Türkiye’nin dünya kültür mirası turizmi endüstrisinden daha yüksek bir pay alabilmesinde yüksek önemde değer taşımaktadır. Ancak mevcut durumda bu zenginlikler, potansiyeline oranla oldukça düşük seviyelerde değer üretmekte ve ülke ekonomisine yeterince katkı yapamamaktadır. Görülmektedir ki, Türkiye’de arkeolojik kültür varlıkları son zamanlara kadar süregeldiği şekliyle sadece turizm profesyonellerine bırakılamayacak kadar önemli bir turizm destinasyon kaynağı iken sadece arkeologlara da bırakılamayacak değerde bir hazinedir. Arkeolojik çalışmaların sonunda bir turizm ürünü ortaya çıkmasına rağmen, yapılan arkeolojik çalışmaların ayrıca bir arkeoturizm planlaması içermediği açıktır. Arkeologların turizmin dinamiklerinden uzak olduğu, turizmcilerin de arkeoloji gibi özellikli bir alana hakim olmadıkları beklenen bir sonuçtur. Bu bakımdan, her iki meslek alanının da tüm ilgili aktörlerin ihtiyaçlarına cevap verebilecek bir arkeoturizm planlamasını oluşturacak multidisiplinli bir çalışma ekibinin parçası olması bir zorunluluktur. Arkeologların böylesi bir topluluk içinde sağlayacağı katkıların kapsamı ve içeriği üzerine yapılan çalışmalar son derece önemlidir.