Cumhuriyet İlahiyat Dergisi (Dec 2017)

Kur’ân Eğitiminde Manzûm Tecvid Geleneği: Cemzûrî ve Tuhfetü’l-Eṭfâl Adlı Manzûm Eseri

  • Recep Koyuncu

DOI
https://doi.org/10.18505/cuid.304374
Journal volume & issue
Vol. 21, no. 3
pp. 1497 – 1533

Abstract

Read online

Öz: Tecvide dair ilk manzûm eserin Ebû Müzâhim Mûsâ b. Ubeydullâh el-Hâkānî’ye (ö. 325/937) ait olduğu bilinmektedir. Sonrasında kıraat alanında otorite olan ve Mukaddime adlı manzûmenin müellifi İbnü’l-Cezerî (ö. 833/1429) karşımıza çıkmaktadır. İbnü’l-Cezerî sonrasında ise özellikle Arap coğrafyasında Kur’ân eğitiminde yaygın olarak okutulan Süleyman el-Cemzûrî’nin (d. 1160/ö.?) Tuhfetü’l-Eṭfâl adlı manzûm eserini görmekteyiz. Bu makale Hicrî XII. asırda yazılıp günümüzde de önemini koruyan ve Kur’ân eğitimine ilişkin Arap âleminde özellikle mübtedîlere yönelik okutulan hatta ezberletilen Cemzûrî’nin tecvide dair Tuhfetü’l-Eṭfâl adlı manzûmesini konu edinmektedir. Bu çalışma söz konusu manzûmeyi ve yine eserin müellifi tarafından manzûmeye yapılan Fethu’l-Aḳfâl adlı şerh üzerinden incelemeyi amaçlamaktadır.Özet: Tecvid ilminin konusunu meydana getiren harflerle bunların mahreç ve sıfatları hususu Arap dilcileri ile kıraat âlimleri tarafından araştırma ve inceleme konusu edilmiştir. Buna bağlı olarak tecvid müstakil bir ilim haline gelmeden önce bazı tecvid konuları Arapça dilbilgisi ve kıraat kitaplarında yerini almıştır. Tecvidin müstakil bir ilim haline gelmesi Hicrî III. yüzyılın yarısı ile IV. yüzyılın ilk yarısında yaşayan âlimlerin yazdığı eserlerle gerçekleşmiştir. Tecvid alanında telif edilen eserlere bakıldığında bunların bir kısmının nesir bir kısmının da manzûm olduğu görülmektedir. Bu eserlerin manzûm olarak kaleme alınmasında, alana dair bilgilerin öğrenci tarafından kolay bir şekilde öğrenilmesi ve hatta hıfzedilebilmesinin önemli rolü vardır. Tarihte ilk tecvid çalışması Ebû Müzâhim Mûsâ b. Ubeydillâh el-Hâkānî’ye (ö. 325/937) ait olan Kaside-i Hâkānî adıyla bilinen manzum bir çalışmadır. Yine kıraat eğitiminde talebelerin okumakta olduğu, kıraat alanında otorite olan İbnü’l-Cezerî’ye (ö. 833/1429) ait Mukaddime adlı çalışma da manzûm bir tecviddir. Bu çalışmaların devamı mahiyetinde, hicrî on ikinci yüzyılda telif edilen ve günümüzde de Arap ülkelerinde oldukça yaygın olarak okutulan Cemzûrî’nin Tuhfetü’l-Eṭfâl adlı çalışması önem arzetmektedir. Bu makalede Tuhfetü’l-Eṭfâl adlı manzûme, öncelikle müellifin kendi şerhi olan Fethu’l-Aḳfâl adlı eser üzerinden incelemeye alınacak, eserin alanındaki yeri, önemi ve çalışmayı diğerlerinden farklı kılan özellikler tespit edilmeye çalışılacaktır. Hayatı hakkında kaynaklarda fazla bilgiye rastlanmayan Cemzûrî, Mısır’ın Tanta ilinden yaklaşık dört mil mesafede bulunan Cemzûr’da 1160 yılında doğmuştur. Cemzûrî’nin vefat tarihi tam olarak bilinmemektedir. Ancak Tuhfetü’l-Eṭfâl’in telif edildiği tarih (ferağ kaydı) Hicrî 1198 senesine bakarak bu tarihten sonra vefat ettiği kanaatine varmak mümkündür. Şafii mezhebine mensup olan Cemzûrî’nin kendisinden ilim aldığı birçok hocası olmuştur. Bunlardan en meşhur olanı ki, Tanta’da binlerce büyük âlimden kıraat ve tecvid ilmi tahsil etmiş olan –manzûmesinde de zikrettiği üzere- Ali b. Ahmed el-Mîhî’dir.Cemzûrî’nin günümüze kadar gelen ve kaynak kabul edilen eserlerinden bazıları şunlardır:Tuhfetu’l-Eṭfâl bi Tecvîdi’l-Kur’ân: Bu eser Cemzûrî’nin çocuk yaştaki Kur’ân talebelerine tecvid konularını öğretmek amacıyla, hocası el-Mihî’den öğrendiği tecvid konularını manzum olarak yazdığı bir çalışmadır.Fethu’l-eḳfâl bi-şerhi Tuhfeti’l-Eṭfâl: Bu eser, müellifin Tuhfetü’l-Eṭfâl adlı manzûm eserine kendisinin yapmış olduğu şerhtir.el-Fethu’r-Rahmâni Şerhu Kenzi’l Meani bi Tahrîri Hırzi’l-Emânî fi’l-Kıraat: Bu eser, Şatıbî (ö. 590/1194)’nin kaleme aldığı Lâmiyye diye de bilinen Hırzü’l-emâni adlı manzûm eserin Caberî (ö. 732/1332) tarafından şerhi olan Kenzü’l-Meânî adlı eser üzerine Cemzûrî’nin yaptığı çalışmadır.Manzûme fi Kıraati Verş: Verş rivayetinin Ezrak tarikini manzûm olarak ele alan bu eser, Kahire’de Dâru’l Kütübi’l-Mısriyye Kütüphanesinde 615 numarada yer almaktadır.Makalede ele alınacak olan Tuhfetü’l-Eṭfâl adlı manzûm eserin ilk baskısı Matbaatü Şeref tarafından 1308’de Mısır’da yapılmıştır. Eser mukaddime ve hatime kısmıyla birlikte 10 bâb ve toplam 61 beyitten oluşmaktadır.Süleyman el-Cemzurî’ye ait bu manzum esere ilişkin değerlendirmelerimiz özetle şunlardır: Beş beyitten oluşan mukaddime kısmında hamdele ve salvele ifade edildikten sonra manzûmenin hangi konuları ihtiva ettiğine dair muhtasar ifadelere işaret edilmiştir. Manzumede ele alınan konular sırasıyla tenvin veya sakin nûn, sakin mîmin durumları, “eliflâm” ve “lâmü’l-fi’l”, idğamı misleyn, idğamı mütecaniseyn, idğamı mütekaribeyn ve med çeşitleri ve hükümleridir. Diğer taraftan manzûmede harflerin mahrec veya sıfatlarına yer verilmediği görülmektedir. Bu durumu bir anlamda çalışmanın mübtedîlere yani Kur’an eğitimine yeni başlayanlara yönelik olduğu ve buna bağlı olarak da tecvid konularının muhtasar bir şekilde verilmesinin amaçlandığı şeklinde ifade etmek mümkündür. Tecvide dair yazılan eserlerde ekseriyetle mukaddem olan konular tecvidin tarifi, önemi, Kur’ân okumanın fazileti veya harflerin mahreç ve sıfatları gibi hususlar olmuştur. Bu sıralamanın manzûmenin başında müellifin özellikle adını andığı hocasından aldığı sistematiğe göre olması da kuvvetle muhtemeldir.Tuhfetü’l-Eṭfâl adlı manzûmenin Arap dünyasında Kur’ân tedrisatına yeni başlayanlar için vazgeçilmez bir çalışma olduğunu görmekteyiz. Yine bu bağlamda çalışma, kimi şerhlerde de ifade edildiği üzere kıraat ve tecvide dair telif edilen, sened ve icazetle okutulan hatta ezberlenen manzum eserler silsilesinde yerini almış birkaç çalışmadan biri olması yönüyle de önem arzetmektedir. Söz konusu manzum çalışmalar sırasıyla eş-Şâtıbiyye, Tayyibetü’n-Neşr, Mukaddime-i Cezerî ve Tuhfetü’l-Etfâl’dır. Bu bağlamda dikkatimizi çeken bir husus da şudur ki, Tuhfetü’l-eṭfâl şerhlerinin bir kısmı yine kıraat tedrisatında daha ziyade ileri seviyede olanlar için okutulan Mukaddime-i Cezerî ile birlikte ele alınmıştır. Bu durum her iki manzumenin de Kur’ân tedrisatında ne denli önemli olduğunu açıkça göstermektedir.Manzûmede konuların ele alınışında muhtasar-müfid bir anlatım ve kolay anlaşılır bir dil kullanıldığı görülmektedir. Bu da manzûmenin kolayca ezberlenmesine olanak sağlamaktadır. Bunun neticesi olarak manzûme, Arap coğrafyasında yaygın olarak okutulmakta ve ezberletilmektedir. Çalışmanın dil, üslup ve manzûm eserdeki uyumu ifade eden kafiye [seci’] açısından da başarılı olduğunu söylemekte yarar vardır. Bu durum manzûmeye fonetik açıdan da ayrı bir güzellik katmaktadır. Netice olarak Tuhfetü’l-eṭfâl adlı tecvide dair kaleme alınmış bu manzûme, tecvid konularını hepsini olmasa da önemli bir kısmını muhtasar bir şekilde ele alması ve kolayca telaffuz edilebilen nazmıyla manzum tecvid geleneğinde önemli yeri olan bir çalışmadır.

Keywords