Cumhuriyet İlahiyat Dergisi (Dec 2018)

Kitâbü’l-Eżdâd Özelinde Ebü’t-Ṭayyib el-Luġ̣avî’nin Eżdâd’dan Kabul Etmediği Kelimeler

  • Ayşe Meydanoğlu

DOI
https://doi.org/10.18505/cuid.439629
Journal volume & issue
Vol. 22, no. 2
pp. 969 – 988

Abstract

Read online

Bu çalışmada, kendinden önceki âlimler tarafından eżdâddan kabul edilen ancak Ebü't-Ṭayyib el-Lügavî'nin eżdâddan saymadığı kelimeler ele alınmıştır. Zikredilen lafızlar, müellifin eżdâda dâhil etmediği kelimelerden hareketle onun eżdâd olgusuna nasıl yaklaştığını tespit etmek amacıyla incelenmiştir. Kısaca, birbirine zıt iki manaya gelen kelime olarak tanımlanabilen eżdâdın tanımı ve sayısı hakkında ihtilaf vardır. Bu araştırmada eżdâdın tanımı, sınırları ve eżdâdı doğuran sebepler hakkında kısaca bilgi verilmiş, akabinde Ebü't-Ṭayyib'in eżdâddan kabul etmediği kelimeler –kendi yaptığı taksimat esas alınarak- dört başlık altında incelenmiştir. Müellif, fiilin ecvef olması ya da 'ayne'l-harfinin lâme'l harfine idğam edilmesi sebebiyle ism-i fâil ve ism-i mef'ûl yapıları aynı formatta gelen kelimeleri eżdâddan kabul etmemiştir. Yine o, mecâzi mana içermesi sebebiyle iki zıt anlama gelen kelimeleri eżdâddan saymamış, ayrıca Arapların manayı ters çevirmeleri nedeniyle eżdâd grubuna dâhil edilen kelimeleri eżdâddan kabul etmediğini ifade etmiştir. Müellif bu ameliyesiyle eżdâdın ne olmadığını da ortaya koyarak, kavramın daha anlaşılır olmasını sağlamıştır. Bu çalışmada Ebü't-Ṭayyib'in Kitâbü'l-Eżdâd isimli eseri temel alınmış olup, müellifin şâhid olarak getirdiği nazım ve nesir örnekleri ana kaynaklarıyla belirtilmiştir. ÖzetAynı kelimenin birbirine zıt iki anlama gelmesi anlamında terimsel bir ifade olan ezdâd hakkında birçok dil âlimin çalışmaları mevcuttur. Konuyla alakalı eser yazan âlimlerden biri de Ebü't-Ṭayyib el-Luġavî’dir. Müellif, eżdâdla alakalı çalışmaların çoğunu inceleme ve bunlar arasında mukayese yapma olanağı bulmuş ve Kitâbü'l-Eżdâd fî kelâmi'l-'Arab isimli eserini kaleme almıştır. Çalışma, müellifin kendinden önceki âlimler tarafından eżdâddan kabul edilen kelimelerin sadece ilk harfinin alfabetik olarak sıralanmasıyla oluşturulmuştur. Müellif, kelimeleri zikrederken, yeri geldikçe onların eżdâddan olup olmadığı noktasında itiraz ya da tasdikini belli eden ifadeler kullanarak eserini tamamlamıştır. Ebü't-Ṭayyib, eserin sonuna bir zeyl ilave etmiş, burada kendinden önceki âlimlerin eżdâddan kabul ettiği, ancak kendisinin eżdâddan saymadığı bazı kelimeleri zikretmiştir. O, bu zeyli ekleme sebebini, kendisinin bu kelimelerden habersiz olduğunun sanılmaması şeklinde izah ederken, zikredilen ilave ile önceki dilcilerin yapmış oldukları bir hatayı tespit ederek, düzeltmeyi amaçlamıştır.Terimsel olarak, bir birine zıt iki mana içeren kelimeler için kullanılan eżdâd kavramınaالجَوْن (hem siyah hem de beyaz manasında kullanılır), النوء(doğmak ve batmak), الصَّرِيم(gece ve gündüz), جَلَل(büyük ve küçük) ve السُّدْفَة(karanlık ve aydınlık) kelimeleri örnek verilebilir. البَيْع (satmak ve satın almak), بَصِير(gören ve âmâ), ثَلَّ(tamir etmek ve yıkmak), الأخْضَر (yeşil ve siyah), الخَلّ(besili buzağı/deve ve çok zayıf buzağı/deve ) gibi aynı anda bir birine zıt iki manaya gelen kelimeler, Ebü't-Ṭayyibin eserindeeżdâddan zikrettiği kelimeler arasındadır. Eżdâd hakkında çeşitli tanımlamalar yapılmakla birlikte en açık ve kapsamlı tanımlamanın Ebü't-Ṭayyib’e ait olduğu görülmektedir. O, eżdâd ile müşterek lafzı bir birinden ayıran şöyle bir tanımlama yapmıştır: “Eżdâd, zıd kelimesinin çoğuludur. Zıt, bir şeyin karşıtı demektir. Siyah ve beyaz, cömertlik ve cimrilik, cesaret ve korkaklık gibi. Bir şeye muhalif olan her şey onun zıddı değildir. Mesela kuvvet ve cehalet birbirine muhalif iki lafız olmasına rağmen biri diğerinin zıddıdır denemez. Çünkü kuvvetin zıddı zayıflık, cehaletin zıddı ise bilgidir. Bu farklılık, ihtilaf kavramının zıtlık kavramından daha şümullü olmasından kaynaklanmaktadır. Eżdâd türü tüm kelimeler muhtelif olmasına rağmen, bütün muhtelif kelimeler zıt (eżdâd türünden) değildir.” Eżdâd olgusu hakkında en büyük ihtilaf, eżdâddan kabul edilen kelimelerin sayısı hakkındadır. Bazı âlimler Arap dilinde bulunan eżdâd sayısını dört yüz olarak açıklarken, bazılarına göre bu sayı yirmiyi geçmemektedir. Dildeki eżdâd sayısı hakkında ihtilâf olsa da Arap dilinde eżdâdın varlığı kabul edilen bir durumdur. Arap dilinde eżdâdı doğuran bazı sebepler bulunmaktadır ki bunlardan ilki lehçe farklılığıdır. Temîm kabilesi tarafından “karanlık” manasında kullanılan السُدْفَةkelimesi, Ḳays kabilesinde “aydınlık” anlamındadır. Dildeki bazı değişiklikler de eżdâdı doğuran sebepler arasında zikredilmektedir. الصَّرِيمkelimesinin ilk anlamının “kesilen” olduğu, daha sonra kelimenin; gecenin gündüz, gündüzün de gece tarafından kesilmesi sebebiyle hem gece hem de gündüz manasında kullanıldığı ifade edilmektedir. Bir diğer sebep de psikolojik ve toplumsal etkenler olarak belirtilmektedir. Cimri biriyle dalga geçmek için الكَرِيم“cömert” ifadesinin kullanılması bu duruma örnektir. Eżdâdı doğuran sebeplerden biri de kelimelerin morfolojik yapılarıdır. خائِفٌ“korkan/korkulan” kelimesindeki gibi ism-i fâil ve ism-i meful sigâlarının aynı yapıda kullanılması, aynı kelimenin bir birine zıt iki anlamda kullanılmasına yol açmıştır. Mecaz gibi belâğî etkenler sonucu bir birine zıt iki anlama gelen kelimeleri de eżdâddan sayan bazı âlimler bulunmaktadır.إِرَةٌkelimesinin hem ateş,hem de ateşin yakıldığı çukuranlamında mecazen kullanılması bu kabildendir. Âlimlerin eżdâdı doğuran sebepleri kabulü veya reddi, onların dildeki eżdâd sayısını genişletme veya daraltmalarıyla neticelenmiştir. Bu bağlamda zikredilen gerekçelerin çoğunu kabul eden bir âlime göre eżdâd sayısı daha fazladır. Ebü’t-Ṭayyib de eżdâdın sınırını geniş tutan âlimlerdendir. Müellif, lehçe ve vezin farklılığından kaynaklanan eżdâdı da kabul ettiği için, eżdâddan saydığı kelimeler fazladır. Kitâbü'l-Eżdâd'da toplamda 320 kelimenin eżdâddan olduğunu belirtmiş, bununla birlikte kendinden önceki âlimlerin kabul ettiği ancak kendisinin eżdâddan saymadığı kelimeleri dört başlık altında toplamıştır. Birinci grupta ecvef fiil olması sebebiyle eżdâddan sanılan kelimeler gelmektedir. Müellife göre bu kelimelerin eżdâddan zannedilmesinin sebebi, kelimelerin ism-i fâil ve ism-i meful sigâlarının, ilâl kuralları sonucu aynı yapıya bürünmesidir.المُجْتَابkelimesinin hem "elbise giyen" hem de "giyilen şey" anlamına gelmesi; المُبْتَاعifadesinin “bir eşyayı satın alan” manasında ism-i fâil ,“satılan eşya” anlamında da ism-i meful olarak kullanılması bu duruma örnektir. İkinci grupta ise kelimenin ayne’l harfinin lâme’l harfine idğâm edilmesi sebebiyle eżdâddan sanılan kelimeler yer almaktadır. Bu kelimelerin de çeşitli nedenlerden dolayı ism-i fâil ve ism-i mefullerinin aynı yapıda geldiği görülmektedir. مُكْتَنٌّkelimesinin hem gizlenen hem de içinde gizlenilen mekân için kullanılması; مُحْتَشٌّkelimesinin “ot toplayan” ve “toplanan ot” için kullanılması bu kabildendir.Üçüncü grupta sebebi ile müsemma olduğu için eżdâddan sanılan kelimeler bulunmaktadır. Bu grupta yer alan kelimelerde çoğunlukla mecâzî mana söz konusudur. Ebü’t-Ṭayyib’in bu gruba örnek olarak verdiği kelimelerden biri العَقِيقَةkelimesidir. Aḳîḳa, çocuk doğduğu zaman başında bulunan saçlar demektir. Bu saçlar tıraş edilirken kurban kesilir. Zamanla, kesilen bu kurbana da aḳîḳa denmeye başlanmış, böylece aḳîḳa hem saç hem de kurban için kullanılır olmuştur. Ebü’t-Ṭayyib bu kelimelerin kesinlikle eżdâddan olmadığını belirtir.Dördüncü grupta ise fâilin mefulle, mefulün fâille yer değiştirmesi ya da buna benzer şekillerde ortaya çıkan ifadeler gelmektedir. Örneğin “kertenkele ağaca tırmandı”ifadesibilinen kullanımıyla اِنْتَصَبَالْحِرْبَاءُفِيالْعُودِşeklinde değil de fâil ve mefulün yerleri değiştirilerek اِنْتَصَبَالْعُودُفِيالْحِرْبَاءِolarak kullanılması bu gruba örnektir. Ebü’t-Ṭayyib, bu şekilde kullanılan kelimelerin eżdâddan sayılmasına karşı çıkmış, mezkûr kullanımların eżdâddın tanımına uymadığını ifade etmiştir.

Keywords