Tetkik (Sep 2022)
Türk Dervişi Yunus Emre’nin Şeriat-Hakikat Makamı Namaz, Abdest, Oruç ve Hac Anlayışı
Abstract
Anadolu’nun İslamlaşması ve Türkleşmesinde ile Yesevî öğretisinin yayılmasında büyük etkileri olan Yunus Emre’nin dini düşünce sisteminin incelenmesi ve araştırılması kuşkusuz büyük önem arz etmektedir. Onun dini, tasavvufi, ahlaki, sosyal, kültürel, siyasi, tarihi, ilmi ve edebi kişiliğiyle ilgili bugüne kadar yüzlerce makale, onlarca kitap kaleme alınmıştır. Ne var ki namaz, abdest, oruç, hac vb. içsel manaları ihmal edilen, salt zahiri düzeyde kalan şekilsel şeriat formlarının değer ve derecesine, hakikat makamı, namaz, abdest, oruç ve hac anlayışına dair şimdiye kadar araştırdığımız kadarıyla, bir çalışma henüz yapılmamıştır. Zahir-batın, şeriat-tarikat ve şeriat-hakikat düalizmi, erdemli ideal insan -insan-ı kâmil- olma yolunda bunların kıymet ve konumuna ilişkin yaklaşımlar, sufi öğretinin temel konuları arasında daima yer almıştır. Hatta dinin biçimsel -zahir- yapısını ön plana çıkaran fakih, müderris ve mollalarla tam tersine onun özünü, ruhunu, ahlaki hedeflerini -batınını- önceleyen sufiler arasında bu durum, zaman zaman bir çatışmanın da konusu olagelmiştir. O bakımdan, bu çalışmada, Yunus Emre’de şeriat ve hakikat makamına özgü namaz, abdest, oruç ve hac anlayışları irdelenmiş; şeriat makamı formlarının hafife alınıp alınmadığı ile yadsınıp yadsınmadığına ilişkin sorulara cevap aranmıştır. Araştırmamıza, Yunus Emre’nin farklı nüsha ve baskılarından oluşan Risâletu’n-Nushiye’si ve Dîvân’ıyla, diğer bazı araştırmalar kaynaklık etmiştir. Literatür taraması yönteminin kullanıldığı bu araştırmada şeriat makamı ritüellerinin Tanrı’ya yakınlaşma, ona vuslatta bir araç, giriş ve eşik mesabesinde olduğu; dolayısıyla, asıl -ideal- namaz, abdest ve orucun ten ile taat, teni yumak ve yıkamakla değil; gönülde Tanrı’yı daima anış naz ve niyazla, gönlü pak etmekle; asıl haccın ise O’nu ırakta -yabanda- yani Mekke’de değil; gönülde ve kendinde aramakla gerçekleşeceği sonucuna varılmıştır.
Keywords