İtobiad (Jun 2022)

Zorunlu Suriyeli Göçü Bağlamında Türkiye’de Yurttaşlığı Yeniden Düşünmek

  • Emre Ezgin

DOI
https://doi.org/10.15869/itobiad.1073712
Journal volume & issue
Vol. 11, no. 2
pp. 1113 – 1136

Abstract

Read online

Ulus-devlet anlayışı ekseninde mevcut yurttaşlık tanımı zorunlu göçlerin neden olduğu göçmen (öteki) gerçekliğini kapsamaktan ve kavramaktan uzak bir görünüm arz etmektedir. Türkiye’de ulus devlet anlayışının gelişim süreci dikkate alındığında, etnisist ve devleti kutsayan bir yurttaşlık algısının eğitim aracılığıyla inşa edilmesi nedeniyle çoğulcu ve kapsayıcı olmaktan uzak bir yurttaşlık söz konusudur. Bu bağlamda okul, söz konusu yurttaşlık algısının inşasında, seküler ve milliyetçi kaygılarla beslenen ve merkeziyetçi bir anlayışla denetlenebilen bir ulus kimliğin pekişmesinde işlevsel konumda yer almıştır. Bu nedenle, zorunlu Suriyeli göçü sonucu göçmenlerin yurttaşlığa entegrasyonuna dair taleplere cevap verme konusunda yetersiz kalınmakla birlikte, ulus devlet anlayışının hukuksal çerçevesi ve milliyetçi motivasyonu göçmenlerin ötekileştirilmesine ve kriminalleştirilmesine zemin hazırlamaktadır. Öyle ki, göçmenlerin yerleşikler tarafından dışlanması, göçmenlerin kendi içlerine dönerek sarsılmışların dayanışması bağlamında, kamusal temastan uzaklaşmasına, iletişimi kendileriyle benzer mağduriyetlere maruz kalan kitlelerle sınırlamalarına, yerel dile yönelik öğrenme isteklerinin azalmasına ve ihtiyaçlarını kayıt dışı ya da gayri meşru yollar aracılığıyla karşılamaya yönelmektedirler. Zorunlu göç sonucu göçmenler ve yerleşikler arasında yaşanan karşılıklı hoşnutsuzlukların çözümüne dair daha somut adımların atılabilmesi için “öteki”nin haklarına yönelik hassasiyeti kapsayan bir “dünya yurttaşlığı” anlayışına gereklilik söz konusudur. Bu çerçevede, iletişim, dinleme ve sorgulama hususları işlevselleştirilerek, yurttaşlığın yeniden düşünülmesi, görmezden gelinen tüm insani değerlerin görünür kılınması açısından önemlidir. Bu sayede göç etmek zorunda kalan göçmenlerin yerleşiklerle kurdukları toplumsal temas bağlamında, göçmenlerin tutunmalarına ve tanınmalarına zemin sağlayacak ahlaki olgunluğun ve sorumluluk duygusunun karşılıklı olarak pekişmesi muhtemel görünmektedir. Bununla birlikte farklılıkların indirgenmediği bir düzlemde, iletişim özgürlüğünün kamusal alanda katılımı ve etkileşimi tetikleyerek, kimlik temelli toplumsal açmazlara yönelik bir çözüm arayışına kapı aralanmaktadır.

Keywords