İslam Hukuku Araştırmaları Dergisi (Dec 2022)
Bihbehânî Dönemi Ca‘ferî Usulcülerin Hüsün ve Kubhun Aklîliği Teorisine Yaklaşımları
Abstract
Ca‘ferî usulü hakkında dönemlendirme çalışması yapan araştırmacılar, çeşitli kriterleri ve öne çıkan isimleri dikkate alarak Ca‘ferî usul tarihini dönemlere ayırmışlardır. Makalemize konu olarak seçtiğimiz Bihbehânî dönemi, birden fazla usul tarihi araştırmacısının değerlendirmeleri doğrultusunda Vahîd el-Bihbehânî (ö. 1205/1791) ile başlayıp Şeyh Murtazâ el-Ensârî’ye (ö. 1281/1864) kadar devam etmektedir. Şeyh Murtazâ el-Ensârî, usul ilmine getirdiği yenilikler sebebiyle yeni bir dönemin başlatıcısı olarak kabul edildiğinden onun eserleri bu makalemizin kaynakları arasında değildir. Bihbehânî dönemi Ahbâriyye’nin etkisinin kırıldığı ve Usûliyye’nin hakim konuma geçtiği dönem olarak kaydedilmektedir. Bu dönemin en önemli konuları, Ahbâriyye ve Usûliyye arasında sıcak tartışmaların cereyan ettiği aklın şer‘î hükmü idrak etmedeki rolü, zannî bilginin fıkıhtaki değeri, haber-i vâhidin hücciyeti, ictihâdın cevazı vb. konulardır. Bu dönemin önde gelen usulcüleri Vahîd el-Bihbehânî (ö. 1205/1791), Muhammed Mehdî en-Nerâkî (ö. 1209/1795), Muhsin el-Aʻrecî (ö. 1227/1812), Kâşifülgıtâ (ö. 1228/1813), Mirzâ el-Kummî (ö. 1231/1815), Ahmed en-Nerâkî (ö. 1245/1829), Muhammed Takî el-İsfahânî (ö.1248/1832), Muhammed Hüseyin el-Hâirî el-İsfahânî (ö. 1255/1839), ve İbrahim el-Kazvînî’dir (ö. 1262/1846). Makalemizde bu usulcülerin eserleri birincil kaynak olarak belirlenmiştir. Ele aldığımız dönemin usul eserlerinde aklın fıkıh usulünde delil olup olmaması bağlamında hüsün-kubuh meselesi geniş bir şekilde incelenmiş ve hüsün ve kubhun aklîliğini ispat sadedinde önemli değerlendirmeler yapılmıştır. Hüsün ve kubhun aklîliği konusunda Ca‘ferî usulcüler ana çizgi olarak Mu‘tezile’nin görüşlerini benimsemişlerdir. Bu nedenle makalemizde yer yer konuyla ilgili Mu‘tezile’nin görüşlerine atıf yapılmıştır. Ancak Eş‘ariyye’nin konuya ilişkin yaklaşımları ve onların hüsün ve kubhun şer‘îliğine ilişkin iddia ve gerekçeleri makalenin kapsamı dışında tutulmuştur. Ele aldığımız konuda hüsün ve kubuh meselesinin gerek kelam gerekse usul ilmindeki önemi, hüsün ve kubha yüklenen anlamlar, hüsün ve kubhun fiillerde zâtî olarak bulunup bulunmaması önemli başlıklar olarak öne çıkmaktadır. Hüsün ve kubha yüklenen anlamlar meselesinin vuzuha kavuşturulması tartışma alanının netleştirilmesi açısından önem arz etmektedir. Hüsün ve kubhun beş anlamının olduğu genellikle kabul edilmiş bir husustur. Bu anlamlar; kemal ve noksanlık, maksada uygunluk ve aykırılık; insan tabiatına uygunluk ve insan tabiatının kaçınması; sıkıntı ve kolaylık ve övgü ve yergidir. Sayılan bu anlamlardan bazıları üzerinde mezhepler arasında bir ihtilaf mevcut değildir. Konuyla ilgili esas ihtilaf noktası ise hüsün ve kubhun, övgü ve yergi anlamı üzerindedir. Buna göre hüsün; fiili yapanın övgüye layık olması, kubuh ise fiili yapanın yergiye müstahak olması anlamındadır. Hüsün ve kubhun bu anlamının, usul eserlerinde tartışma konusu yapılmasından maksat, hüsün ve kubuh ilkesinden hareketle şer‘î hükme ulaşma çabasıdır. Şöyle ki akıl bir fiilin hasen olduğuna karar verdiğinde bu fiili yapanın övgüye layık olduğuna karar verecektir. Şâri‘ de akıllı bir varlık olduğu için bu fiili yapan aynı zamanda Şâri‘ tarafından da övülecektir. Onun övgüsü, ahirette sevap olarak karşılık bulacağına göre onun sevap verdiği şey de vacip veya daha alt mertebede talep edilen bir fiil olmalıdır. Bihbehânî dönemi Ca‘ferî usulcüleri, geçmiş usulcülerin izinden giderek bu temellendirmeyi yapabilmek için hüsün ve kubhun fiillerde zâtî olarak bulunup bulunmadığı ve bunun şer‘den bağımsız olarak akıl tarafından idrak edilip edilemeyeceği konusunu tartışmaya açmıştır. Bu bahiste farklı görüşler olmakla birlikte neticede fiiller taksime tabi tutulmuş ve bazı fiillerde hüsün ve kubhun zâtî olarak bulunduğu, bazı fiillerde fiilin ayrılmaz vasfı olduğu, bazı fiillerde ise fiilin bağlam ve sonuçlarına göre hüsün ve kubhun değişkenlik arz edeceği genel kabul görmüştür. Gerek kelam gerekse usul ilminde geniş bir tartışma zeminine sahip olan hüsün ve kubhun aklîliği meselesi incelediğimiz usul eserlerinde genellikle aklî gerekçelerle savunulmaya çalışılmıştır.