Şırnak Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi (Jun 2013)

İmâmiyye Şîası'nın İki Ekolü Ahbârîler ve Usûlîler Arasındaki Temel Farklar

  • Abdullah Es-semâhici (çev. : İbrahim Kutluay)

Journal volume & issue
Vol. 4, no. 7
pp. 137 – 153

Abstract

Read online

Bu çalışma, Safavîler’in son zamanlarında yaşamış Ahbârî âlim Abdullah es-Semâhicî’nin (ö. 1135/1723) Münyetü’l-Mümârisîn adlı eserinde Yedinci Mesele diye başlayan ve Ahbârî ve Usûlî Ekolleri arasındaki farkları kırk maddede özetleyen Arapça metnin tercümesidir. İçeriği daha iyi yansıtacağı mülahazasıyla başlık tarafımızdan konmuştur. Sözü edilen çalışma, yazma hâlinde Kum Marâşî Kütüphanesi’nde(1018)1126/1713)bulunmaktadır..Bk.http://www.alasfoor.org/mkt/mkt/140/;http://tahkekat.blogspot.com/2009/07/blog-post_09.html. Ayrıca bu çalışma, Andrew J. Newman tarafından “The Nature of the Akhbārī/UৢnjOƯ 'LVSXWH LQ /DWH ৡafawid Iran. Part 1: ‘Abdallāh al-Samāhijī’s Munyat al-Mumārisīn” adıyla Bulletin of the School of Oriental and African Studies, (University of London, c. 55, Sayı 1 (1992), s. 22-51) de yayımlanmıştır. İlgili metni tahkik edip tercüme eden Andrew J. Newman’nın Arapça metne yazmış olduğu üç sayfalık girişte ayrıntılı olarak ifade edilidiği üzere, tahkik ve tercümede Abdullah es-Semâhicî`nin Ahbârî ve Usûlî Ekolleri arasındaki tartışmalara ve farklara dair kırk maddelik Arapça metninin, Tahran Meclis Kütüphanesi (1916/27) ile Kum Marâşî Kütüphanesi’nde bulunan (1018) 1126/1713 tarihli Kum nüshası esas alınmıştır. Biz tercümemizde es-Semâhicî’ye ait olan ve Newman tarafından tahkik edilen Arapça metni esas aldık; bununla beraber Arapça metindeki bazı muğlâk ifadeleri daha net aktarabilmek için Arapça metnin sonunda yer alan ve Newman tarafından yapılan İngilizce tercümeden de istifade ettik. Bize ait ilave kelime ve ifadeleri, metin içinde köşeli parantez içinde verdik. Arapça metinde geçen kapalı hususlara ve kaynaklara ilişkin bazı dipnotları İngilizce çeviriden aldık. Arapça metin içinde kısaca işaret edilen âyetlerin tam meal ve yerlerini dipnotlarda gösterdik. Lüzum gördüğümüz yerler için kendimiz de dipnotlar koyduk; tarafımızdan konulan açıklayıcı dipnotları diğerlerinden ayırt etmek için (Çev. notu) şeklinde belirttik.** Doç. Dr., Şırnak Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Hadis Anabilim Dalı Öğretim Üyesi,[email protected] ne kadar metinde müctehit kelimesi kullanılmış olsa da, bu ekol daha çok Usûlî diye tanındıkları için, bundan sonra hep Usûlî kelimesini tercih edeceğiz. ( Çev. notu) Kâf 50/37: “ùSKHVL] NL EXQGD DNOı RODQ YH\D KD]ıU EXOXQXS NXODN YHUHQ NLPVHOHU LoLQ ELU |ğW YDUGıU.” Kâf 50/37.1. Usûlîller3 ictihadı ferdî bir zorunluluk veya ihtiyarî bir vâcip olarak görürler. Ahbârîler ise ictihadı haram sayıp - mâsum imamdan rivayette bulunan râvi sayısı fazla olsa da- rivayeti mâsum imamdan veya ondan nakleden râviden almayı vacip görürler. Onların bu konuda Kitap ve sünnetten kesin delilleri bulunmaktadır. Bu delillerin hepsini bu muhtasar çalışmada zikretmek için yeterince yer bulunmamaktadır. Bunları kitabımızda topladık; Allah bize bu çalışmayı tamamlamayı ve özetlemeyi nasip etsin. 2. Usûlîler “Bize göre deliller dört tanedir, bunlar Kitap (Kur’ân), sünnet,4icmâ5 ve akıl delilidir” derler.6 Ahbârîler ise sadece Kitap ve sünneti delil olarak kabul ederler; hatta bazıları kendilerini sadece sünnetle sınırlandırırlar; çünkü onlara göre Kitap (Kur’ân) müfesser/açık değildir; zira Kur’ân’ı tefsir etmek sadece mâsum imamlara (a.s.) hastır. İcmâ ve akıl delili, Kitap ve sünnet delillerine dâhildir denmez.7 Eğer dediğiniz gibi olsaydı taksimat “dört delil” şeklinde olur, bu durumda bizim savunduğumuz görüşün bir anlamı olmazdı. Keza icmâ ve akıl delili, teyit edici deliller olup bunlara da müstakil deliller denmez. Durum dediğiniz gibi olsaydı [dörtlü] taksimat doğru olmazdı; çünkü bu hâlde taksimatın bir kısmı [Kitap ve sünnet şeklindeki ikili taksimat], onun [Kitap, sünnet, icmâ ve akıl şeklindeki dörtlü taksimatın] bir parçası olarak kalmazdı.83. Usûlîler “zanna dayanarak şer’î hükümler elde etmeyi” caiz görürler.Ahbârîler ise zanna dayanarak şer’î hükümler elde etmeyi kabul etmezler ve şer’î hükmün ancak ilme dayanarak elde edilebileceğini savunup ancak ‘kesin ilmi’ kabul ederler. Ahbârîler’e göre ilim kat’î olan, hakikate (nefsü’l-emre) uygun düşen, herkes tarafından bilinip rivayet edilendir. Bu da mâsum imamdan nakledildiği