Cumhuriyet İlahiyat Dergisi (Jun 2024)
Mu‘tezilî Âlim Kâdî Abdülcebbâr Şâfiî miydi?
Abstract
Genel olarak İslam düşüncesini özel olarak da fıkıh düşüncesini derinden etkileyen isimlerden biri de hiç şüphesiz Kâdî Abdülcebbâr’dır (öl. 415/1025). Hayatının çoğu hicrî 4./11. yüzyılda geçen ve Basra Mu’tezilesi’nin Cübbâî’lerden sonra en önemli temsilcisi olan Abdülcebbâr, hem kelam hem de fıkıh usûlü alanındaki eserleriyle sadece Mu’tezilî çevrelerde değil Sünnî muhitlerde de çığır açıcı bir âlim olarak görülmüştür. Birçok Sünnî usûlcünün ortak kanaatine göre İmam Şâfiî’den sonra fıkıh usulü alanındaki en önemli isimlerden biri Abdülcebbâr’dır. Teoloji ve metodoloji alanlarında bu denli etkili olan Kâdî Abdülcebbâr’ın amelî hayatını hangi sistematik çerçevede sürdürdüğü ve öğrenciliği sırasında benimsemiş olduğu Şâfiî mezhebine bağlılığını devam ettirip ettirmediği merak konusu olmuştur. İlgili literatürde Kâdî Abdülcebbâr’ın hayatı boyunca Şâfiî mezhebini benimsediği iddiası çokça dillendirilmiştir. Öyle ki Şâfiî fakihlerin tanıtıldığı tabakât eserlerinde Abdülcebbâr’a bir Şâfiî olarak yer verilmiştir. Günümüze kadar devam eden bu anlayış akademik çalışmalarda da devam eden bir kabul halini almıştır. Acaba gerçek böyle midir? Bu sorunun peşine düşen elinizdeki araştırma, şu adımlarla konuyu incelemiştir: Önce Kâdî Abdülcebbâr’ın fıkıhta takip ettiği yol ile ilgili olarak literatürde zikredilen iddialar sergilenmiş, ardından Abdülcebbâr’ın Mu‘tezile usûlündeki konumu ortaya konmuştur. Mu’tezilî bir âlimin benimsediği iddia edilen mezhebin kurucu imamının yani Şâfiî’nin (öl. 204/820) Mu‘tezile’ye olan mesafesi ve hatta onunla mücadelesine değinildikten sonra Kâdî Abdülcebbâr’ın İmam Şâfiî’nin meşhur usûl görüşlerine muhalif tavırları tespit edilmiştir. Abdülcebbâr’ın usûl görüşlerini İmam Şâfiî’nin usûl görüşleriyle mukayese ederek ilerleyen işbu araştırma, onun amelî sahada Şâfiî mezhebini benimsemiş olduğu iddiasının çok isabetli olmadığı sonucuna ulaşmıştır. Mukayeseyi, Şâfiî usûl düşüncesinin en ayırt edici 6 (altı) meselesi üzerinden yürüten araştırma Abdülcebbâr’ın İmam Şâfiî’ye ve Şâfiî usûlcülere açıkça muhalefet ettiğini göstermektedir. İslam hukuk metodolojisinin en önemli tartışma konuları arasında yer alan bu altı mesele şunlardır: Kur’ân ve Sünnet’in birbirilerini nesh edip edemeyeceği, Peygamber’den nakledilen söz ve fiillerin kabulünün ön şartı olarak bunların Kur’an’a arzı yani delil olabilmesi için Kur’an’ın ilgili düzenlemesiyle uyumlu olup olmadığının tespiti hususu, kıyas sonucu ulaşılan hükmü bir gerekçeye dayanarak terk edip başka bir hüküm koymak demek olan istihsân, çözüm bekleyen yeni meselenin iki veya daha fazla asla/makîsün aleyhe birden benzemesi halinde birçok açıdan en çok benzediği düşünülen aslı dikkate alarak söz konusu yeni meseleye bu aslın hükmünü vermek demek olan şebeh kıyası, mefhûmu’l-muhâlefenin yani bir sözün ters anlamının o sözdeki meselenin tam tersi olup hükmü belirtilmeyen meseleye aktarımı anlamına gelen karşıt kavram kanıtının sahih bir istidlal sayılıp sayılmaması ve emir kipinin hangi anlama geleceği konusu.