Kocatepe İslami İlimler Dergisi (Dec 2021)

Yeni İlm-i Kelâm Dönemine Bir Katkı: Ömer Nasuhi Bilmen’in Din Karşıtı Akımları Eleştirisi

  • Mücteba Altındas

DOI
https://doi.org/10.52637/kiid.1002497
Journal volume & issue
Vol. 4, no. 2
pp. 435 – 458

Abstract

Read online

Batı dünyasında bilim ve felsefe alanındaki gelişmeler inanç karşıtı akımların ortaya çıkmasına neden olmuş, 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren İslâm dünyası ve Osmanlı coğrafyasını da etkisi altına almaya başlamıştır. Bu bağlamda din karşıtı akımlarla mücadelede daha güncel ve etkili yöntemlerin gerekliliği ifade edilmiş, çağın getirdiği şüpheler karşısında yeni bilim ve felsefenin öğrenilmesi ve kelâm disiplinine uyarlanması zorunlu hale gelmiştir. Yeni İlm-i Kelâm olarak isimlendirilen bu dönemde Ömer Nasûhi Bilmen de inanç karşıtı akımlarla mücadelede güncel bir söylem geliştirmiş, durgun bir kelâm anlayışından ziyade daha canlı ve işlevsel bir yöntem benimsemiştir. Geleneksel kültürü özümsemiş bir âlim olarak çağının farklı düşünce sorunlarına kullandığı kelâm yöntemiyle güncel cevaplar vermesi kendi dönemine yaptığı katkılar açısından oldukça önemlidir. Bilmen’in mekanizm fikrinin temelsizliğinden hareketle materyalizmi, bilimsel temeli olmadığı için evrim teorisini ve insanların dine olan ihtiyacından hareketle pozitivizmi eleştirmesi onun özgün yönünü göstermektedir. Bu açıdan çalışmamızda özellikle Materyalizm, Pozitivizm ve Darwinizm gibi din karşıtı felsefelere getirmiş olduğu eleştiriler üzerinde durulmuştur. Zira dönemin dinsizlik akımlarıyla mücadelede izlemiş olduğu yöntemin ortaya konması, günümüzde de geçerli olan seküler düşünceye karşı mücadelede yeni yöntemlerin geliştirilmesine ışık tutması açısından önemlidir. Bilmen materyalizmi eleştirirken öncelikle bunun bilimsellik görünümü altında bir metafizik olduğunu söyleyerek deney ve gözlemle doğrulanması mümkün olmayan öznel yargılar olduğunu ifade etmiştir. Materyalistlerin madde ve enerjinin ezelî olduğu, atomların tesadüfen birleşerek maddeyi oluşturduğu iddiaları bilimsel bir temelden uzak test edilemeyen metafiziksel iddialardır. Zira Bilmen’e göre kozmolojik teoriler sürekli değiştiği için bu teorilerden genel hükümler çıkarmak güncel bilimsel gelişmeler ışığında mümkün görünmemektedir. Sürekli değişen bilimsel teoriler dikkate alındığında pozitivizmin tüm bilimleri fizik bilimine indirgemesi de ilmi yöntem açısından tutarsızdır. Bu dönemde makro düzeyde izafiyet teorisi, mikro düzeyde ise kuantum teorisiyle elde edilen yeni bulgular teizm açısından oldukça güçlü kanıtlar sunmaktadır. Böylece Bilmen’in dini düşünceyi dışlayan teorileri, evren hakkındaki verilerin değişkenliği üzerinden bilimsel bir temelde eleştirdiği görülmektedir. Materyalist felsefenin eleştirisi bağlamında ele alınan konulardan birisi de ruh-beden ilişkisidir. Yapılan nöro-fizyolojik çalışmalar bilincin beyinden ayrılamayacağını, beyindeki biyokimyasal, fizyolojik ve sinirsel süreçlerin bilinçle ilişkili olduğunu göstermektedir. Dönemin diğer düşünürleri gibi Bilmen’in de insanı tümüyle maddi bedene indirgeyen materyalist iddialara karşı koymak için fiziksel/bedensel temelli açıklamalardan ziyade ruhçuluk görüşünü esas aldığı görülmektedir. Konunun bilimsel gelişmeler dışında spiritüalizm ekseninde ele alınmasının karşı düşünceyle mücadele etme imkânını zayıflattığı söylenebilir. Bu nedenle zihin beden ilişkisine dair ortaya çıkan güncel bilimsel veriler kelâm açısından tekrar yeniden ele alınmalı, insanın biyolojik yapısı ile bilişsel/ruhî yapısı arasındaki ilişkiye dair veriler analiz edilmelidir. Bilmen’in evrim teorisini tümüyle reddetmek yerine yaratılış düşüncesiyle uzlaştırmaya çalıştığı görülmektedir. Bu bağlamda kâinatta genel bir tekâmülün olduğunu kabul etmekle birlikte, insanın başka bir türden var olduğu şeklindeki bir evrim düşüncesini reddetmiştir. Kabul etmiş olduğu bu sınırlı evrim anlayışı bir Yaratıcı'yı ve kontrol mekanizmasını gerekli kıldığı için canlılar dünyasındaki işleyiş, plansız ve amaçsız değildir. Bu açıdan Bilmen’e göre, her canlının genetik yapısının tümüyle kendi türüne özgü bir sisteme sahip olduğu dikkate alındığında böyle bir iddianın bilimsel dayanaktan yoksun olduğu açıktır. Bu nedenle söz konusu teorileri karşı tarafın delilleri üzerinden eleştirerek gözlem ve deneyden uzak bilimsellik görünümü altında bir felsefe olarak nitelemesi, yeni yöntemlerin geliştirilmesi açısından günümüze de ışık tutmaktadır. Böylece Bilmen’in, din karşıtı akımlara modern bilimsel gelişmeler ışığında yaptığı eleştirilerin, günümüz açısından da geçerli olduğunu söylemek mümkündür.

Keywords