IDA: International Design and Art Journal (Jun 2022)
Kentsel yalıtılmışlık üzerine anlam arayışları
Abstract
Kentlerin canlılığının, içinde bulunan birey ve onun eylemlerinden kazanıldığı düşünüldüğünde söz konusu “canlı” olma durumuna ilişkin anlamın dönüşmekte olduğunu söylemek mümkündür. Bu anlam dönüşümünün başlangıcı yeni değildir. Ancak günümüzde eriştiği konum itibari ile bir kırılma süreci yaşanmaktadır. Kırılma; içe dönük, kendi hâlinde, duyulmayan hatta gündelik hayatın aktifliği nedeniyle kimi zaman duyulamayan bir biçimde gerçekleşebilmektedir. Her anlamda abartılmış ve gerçek dışı bir ölçek içerisinde yer edinmeye çalışan birey, kimi zaman kendini kentten yalıtarak özgür alanını oluşturmak istemekte; kimi zaman ise bu aşkın ölçeğe karşı, yine benzer özgürlük arayışı içinde, kendini ifade etmeye çalışmaktadır. Ölçekler arası iletişim kaybı ile bireysel, mekânsal, kültürel ve toplumsal bağlamda karşılaşılabilmektedir. Kent-birey döngüsünde yaşanan karşılıklı iletişimsizlik durumu, kent içinin boş kütleler bütünü olmasına neden olabilmekte; kentin canlılığı da bu anlamda kendisini sorgulatabilmektedir. Bu döngüde birey de kentin canlı ya da cansız olma durumundan etkilenmektedir. Çalışma kapsamında bu ana yaklaşım doğrultusunda bir eleştirel okuma, durum çalışması deseni çerçevesinde hazırlanmıştır. İletişimsizliğin özündeki “yalıtmak” ve bununla ilişkili olarak “yalıtılmak” eylemlerini çözümleyebilmenin, kenti, mekânı, bireyi anlamlandırmada zorunlu bir gereksinime dönüştüğü düşünülmektedir. Araştırma bu eylemlerin kamusal mekândaki yansımaları üzerinden geliştirilerek sınırlandırılmıştır. Yeni anlamların oluşumuna yönelik potansiyel durumlar, bu temelde kent üzerinden tartışılmıştır. Bu bütüncül durum içerisinde mekân üretimine yönelik olarak oluşan kendine özgü dilin, psikolojiden sosyolojiye birçok disiplinde tartışılabileceği düşünülmektedir.