Cumhuriyet İlahiyat Dergisi (Dec 2019)

Ayet ve Hadislerin Siyasi Kavramların Açıklanmasındaki Önemi: Siyasetnâmelerden Yansımalar

  • Nurullah Yazar

DOI
https://doi.org/10.18505/cuid.592697
Journal volume & issue
Vol. 23, no. 2
pp. 891 – 909

Abstract

Read online

Siyasetnâme türü eserler, genel itibariyle, hükümdarlara siyaset sanatının inceliklerine dair tavsiyeler vermek amacıyla kaleme alınmışlardır. Siyasetnâmelerin bir diğer amacı deneyime dayalı devlet idaresi ile yöneticilerin görevlerinin tanımlanması ve sınırlarının belirlenmesi olduğundan yazıldıkları dönemin pratik ahlakını yansıtırlar. Bu yönüyle de bir anlamda idareciler için kaleme alınmış el kitaplarına benzerler. Devrin siyaset anlayışının gözlemlenebileceği siyasetnâme türü eserlere dair bir diğer husus, iktidarın siyasî meşruiyetini veya geçersizliğini, aynı şekilde taht müddeilerin haklılığını veya asiliğini ispat etmek için kutsal metinlerden dayanak aranmasıdır. Bu amaca yönelik olarak Kur’an-ı Kerim’den deliller getirilmeye çalışılmış ve hadis literatürü savunulan görüşün desteklenilmesi adına kullanılmıştır. Esasen din ve siyasetin kardeş kabul edildiği Orta Çağ’da dinî öğelerin devlet yönetimine dair eserlere konu edilmemesi düşünülemezdi. Burada önemli olan nokta, ayet ve hadislerin zaman zaman bağlamlarından çıkarılarak müellifin veya eserini takdim ettiği yöneticinin ideolojisini destekleyecek şekilde yorumlanıp açıklanmaya çalışılmasıdır. Biz de bu çalışmamızda, İslam kültür ve medeniyeti içerisinde ortaya çıkmış ve ona has bir tür olan siyasetnamelerden seçilen dört örnek üzerinden bu çalışmalarda yer verilen ayet ve hadislerin hangi konularda kullanıldığını ortaya koymaya çalışacağız. Böylelikle ileride bir ayet veya hadisi merkeze alarak yapılabilecek çalışmalara altyapı hazırlamayı amaçlamaktayız.Özet: İslam tarihinde ilk siyasi görüş ayrılıkları Hz. Muhammed’in vefatının hemen ardından yaşanmıştır. Bu görüş farklılıkları Müslümanların büyük çoğunluğunun Hz. Ebû Bekir’in ismi üzerinde uzlaşmasıyla çözümlenmiştir. Müslümanlar, üçüncü halife Hz. Osman’ın yönetiminin ikinci yarısına kadar özellikle fetih düşüncesinin birleştirici gücü etrafında bir araya gelmiştir. Bununla birlikte büyük oranda ekonomik temelli sorunlar neticesinde İslam toplumunun içerisinde bulunduğu sükûnet dönemi son bularak yerini anlaşmazlıklara bırakmıştır. Anlaşmazlıklar çatışmaya dönüşmüş ve nihayetinde Hz. Osman’ın başkent Medine’de katlinin ateşlediği ayrışma fitili Cemel ve Sıffîn Savaşları, Hâricîlerin ortaya çıkması, Şia’nın oluşumu ve sonrasında derinleşen fikrî ayrışmalarla birlikte büyük bir yangına dönüşmüştür. Siyasi tartışmalar neticesinde derinleşen fikrî ayrışmalarla birlikte İslam tarihi farklı dinî görüş ve inanışların çatışmasına sahne olmuştur.İslam siyaset düşüncesinde özellikle ilk iki yüzyıllık süreç fakihler, muhaddisler ve mütekelliminin görüşleri etrafında şekillenmekteydi. Bu dönemde yaşanan görüş ayrılıklarında kendi fikrini haklı gösterme çabasına girenlerin başvurduğu ilk kaynaklar Müslümanların bütün fiillerinde belirleyici unsur olarak kabul ettikleri Kur’an-ı Kerim ve hadis literatürü olmuştur. İslam dininin iki ana kaynağı olan Kur’an ve hadisler üzerinden temellendirilen görüşler halkı etkileme, yapılanları meşrulaştırma ve muhaliflerin iddialarını çürütme amacıyla kullanılmıştır. Ancak Türkler ve Farsların devlet kademelerinde bürokrat ve asker olarak görev almaları ve devlet içerisinde etkin bir konuma gelmeleriyle siyaset düşüncesine yön verenlerin sınıfı değişmiş ve siyaset düşüncesi yeni bir yola girmiştir. Özellikle Fars kökenli isimler hem kendi hem de Yunan ve Hind medeniyetinin ürünü olan nasihat kültürünü İslam düşüncesine taşımışlardır. Bu tür eserler Emevîler döneminde başlayıp Abbâsîler döneminde Beytü’l-Hikme ile zirveye çıkan tercüme faaliyetleriyle İslam toplumuna kazandırılmıştır. Tercüme edilen eserlerle birlikte bu medeniyetlerin ideal devlet yönetimi, siyaset ve ahlak konusundaki düşünceleri Müslüman âlimlerce tanınmıştır.İslam düşüncesinde siyasetnâme adıyla meşhur olan bu eserler VIII. yüzyılın ortalarından itibaren Müslüman âlimlerce de kaleme alınmaya başlanmıştır. Siyasetnâmeler, yöneticilere iktidarlarını, dinî emir ve yasaklara uygun, kendilerine bu makamı bahşeden Allah’ın ve yönetimiyle görevlendirildiği halkın razı olacağı şekilde sürdürmeye yönelik pratik tavsiyeler veren siyasî, ahlakî ve dinî içerikli eserlerdir. Siyasetnâmeler çoğunlukla olması gerekene odaklanıldığından bu tür eserler büyük oranda kuramsal kitaplardır. İlaveten hâlihazırda iktidarı elinde bulunduran isimler için yazıldıklarından hükümdarların sahip oldukları kudreti nasıl koruyup arttırabileceklerini ve devletin hangi uygulamalarla varlığını daha uzun süreli koruyacağını merkeze alan çalışmalardır. Siyaset düşüncesi ve siyaset anlamlandırmasının temel noktası kavramlar ve tanımlamalardır. Bir kelimenin kavram anlamından bahsedildiğinde genellikle genel bir tanımın varlığı düşünülür. Ancak kavramlar onu kullananın düşünceleri, algılamaları, eleştirileri, açıklamaları ve analizleri bağlamında kendisine yüklediği anlamı yansıtır. Adil, dürüst, cesur, kahraman, güzel, zengin, mamur ve temiz gibi kavramlar kişinin yüklediği anlam ne ise onu ifade eder. Diğer bir deyişle herkesin o âna kadar ki tecrübesi kullandığı kavramın içeriğini belirler. Kavramların anlamlandırılması ise döneme ve o kavramın muhatabına değişiklik gösterir. Adalet, liyakat, istişare gibi çokça üzerinde durulan kavramlar dahi farklı dönem ve coğrafyalarda anlam değişikliğine uğrayabilmektedir. Çoğunlukla anlamayı kolaylaştırmak için kullanılan kavramlar, zaman zaman da yargılamak, belli bir kalıba sokmak veya muhatabı yanıltmak için kullanılır. Bu bağlamda kavram analizi yapabilmek için kullananın zihnine girmek zorunludur.İslam Medeniyetinde yönetim anlayışının esasları da kavramlarla açıklanmıştır. Müslümanların ideal bir yöneticiden yönetimi sırasında beklediği hususiyetler ana hatlarıyla adalet, istişare, liyakat, emanet ve meşruiyet olarak belirlenmiş ve adı geçenler başta olmak üzere idareyi ilgilendiren kavramlara dair geniş bir külliyat kaleme alınmıştır. Bu külliyatın bir türünü de siyasetnâmeler oluşturmaktadır.İslam tarihinde farklı coğrafyalardan ve farklı altyapılardan gelen isimler tarafından değişik zaman dilimlerinde kaleme alınan birçok siyasetnâme bulunmaktadır. Siyasetnâmelerde verilen öğütler birbirleriyle büyük oranda benzerlik gösterseler de verilen öğüdün temellendirilmesinde tercih edilen argüman ve örnekler farklılık göstermektedir. Aktif siyasetin içerisinde olan isimler çoğunlukla siyasal argümanlar üzerinden görüşlerini temellendirirken, ilmî geleneğe sahip isimler tavsiyelerini dinî argümanlarla desteklemişlerdir.Siyasetnâmelerde öne çıkarılan dinî unsurların başında ayetler gelmektedir. Kavramlar açıklanırken ve verilen tavsiyelerin önemi vurgulanırken birçok ayetten istifade edilmiştir. Bazı ayetler sadece bir müellif tarafından kullanılırken bazı ayetler ise birçok müellif tarafından eserlerine konu edinilmiştir. Aynı şekilde hadisler ve de hadis olarak kabul edilen sözler de vurguyu ve anlamı pekiştirmek için kullanılmıştır. Bu noktada bazen ayet ve hadislerin bağlamlarına özen gösterilmemiştir. Biz bu çalışmamızda dinî unsurların kullanım amaçlarına değinmeyi hedeflemekteyiz.Literatürde üst düzey yönetici ve toplumda sözü geçen isimleri tanımlamak için kullanılan ülü’l-emr’in kim olduğu ve bu ülü’l-emr’e itaatin sınırları hususunda farklı görüşler ortaya çıkmıştır. Farklılığın sebebi, her mezhep ya da dinî ekolün ayeti açıklarken kendi görüşlerini temellendirme ekseninde bir yorum getirmesidir. Siyasetnâmelerde hükümdarlara verilen öğütler içerisinde adalet, en fazla vurgu yapılan kavramdır. Bir hükümdarda bulunması gereken en önemli özellik olarak gösterilen adalet, devletin varlığını kıyamete kadar sürdürebilmesini için son derece önemli görülmüştür. Ayrıca adalet, devlet/hükümdar otoritesinin devamını sağlayan en önemli şart olarak nitelenmiştir. Doğru karar verebilme için istişare önemsenmiştir. Hükümdarın kişisel özelliklerine dair yapılan açıklamalarda da ayet ve hadislerden yararlanılmıştır. Şefkatli olmak, sözünde durmak, öfkeye hâkim olmak, sabır, dürüstlük, nimete şükür, müsriflik, kendini beğenmek, sözünde durmamak ve vaadinden dönmek ve kibir gibi özellikler siyasetnamelere konu edinmiştir. İncelenen siyasetnâmelere bir bütün olarak bakıldığında, özellikle eski Fars geleneğinin bir ürünü olan din ve dünyayı (devlet) kardeş kabul eden anlayışın bir adım daha ileri götürülerek din ve hükümdarlığın ayrılmaz ikiz kardeş gibi tasavvur edildiği görülmektedir. Bu anlayışta din kök olarak kabul edilmiş, siyasal otoriteye de onun hamiliği görevi yüklenmiştir. Siyasetnâmelerde ayet ve hadislerin önemli oranda bir yekün tuttuğu görülmektedir. Bunun sebebi olarak dinin ahlakın temelinde yer alması ile birlikte ele aldığımız dönemde din-devlet ilişkisine derin anlamlar yükleyen siyâsetnâme müelliflerinin her iki kurumu birbirinin tamamlayıcısı ve bütünleştiricisi olarak görmeleri söylenebilir.

Keywords