İnönü Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi (Jun 2019)

MEHRİN TÜRK POZİTİF HUKUKU AÇISINDAN YENİDEN DEĞERLENDİRİLMESİ GEREKLİLİĞİ

  • Ayşe Nur KILINÇ,
  • Ahmet KILINÇ

DOI
https://doi.org/10.21492/inuhfd.497061
Journal volume & issue
Vol. 10, no. 1
pp. 103 – 118

Abstract

Read online

Mehir İslam-Osmanlı hukuku menşeili bir kavramdır. Bu nedenle mehrin konusu, alt ve üst limiti, mehr-i müeccel ve mehr-i muaccel, mehr-i misil ve mehr-i müsamma gibi ayırımlar, İslam aile hukukunun kendisine has sistemi içerisinde anlam kazanmaktadır. Türk pozitif hukuk doktrininde mehrin hukukî niteliği “bağışlama sözü verme” ve “boşanmanın fer’i sonuçlarından tazminat üzerine anlaşma” olarak nitelendirilmiştir. Yargıtay ise 1959 tarihli İçtihadı Birleştirme Kararı ile mehri, “bağışlama vaadi” olarak kabul etmektedir. Mehrin bu şekilde çözümlenmesi, bir yandan eşler arasında boşanma sonrası uyuşmazlık sayısını artırmakta diğer taraftan Türk Medeni Kanunu’nda eşler arasında eşitlik esasına dayanan adalet anlayışına zarar vermektedir. Öte taraftan, bu çözüm tarzı, müessesenin menşei olan İslam hukuku ile de uyuşmamaktadır. Yargıtay’ın “mehir” adı altında nihayete erdirdiği ihtilaf konuları İslam hukukuna göre “mehir” olmayabilmektedir. Kanaatimizce her hukuk sisteminde aile hukuku eşler arasında adaleti tesis edici araçlarıyla bir bütündür. Bu nedenle mehrin “toplumsal kabulü” göz önünde bulundurulmalı; ancak müessese “pozitif hukukta” uyuşmazlık konusu olmaktan çıkarılmalıdır. Bunun için bizce, en ideal çözüm, müesseseyi TMK’nın “aile cüzdanı ve dinî tören” kenar başlıklı 143. maddesine eklenecek bir fıkra ile “eksik borç” haline getirmektir. Böyle bir düzenleme, Türk aile hukukunda eşler arasında eşitlik esasında kurulan adil dengeye zarar vermez; karı koca arasındaki uyuşmazlık sayısını azaltır ve uygulamaları “mehr-i muaccele” yönlendirerek İslam hukukuna aykırılık teşkil etmez.

Keywords