Cumhuriyet İlahiyat Dergisi (Jun 2020)
Kur’ân’da Geceye Dair Kavramlar ve Eylemler
Abstract
Kur’an’da, insan hayatının yarısını oluşturan gece vakti çeşitli kavramlarla ifade edilmektedir. Güneşin batışından doğuşuna kadar olan zaman diliminin (gece) çeşitli anları da farklı kelime ve kavramlarla isimlendirilmiştir. Öte yandan âyetlerde, uyku ve istirahat yanında gece vaktinde yapılması istenen bazı ibadet ve eylemlere de değinilmiştir. Yine gece ile gece vakitlerindeki uyku, Yüce Allah’ın kudretinin bir âyeti ve bizler için önemli bir nimeti olarak zikredilmiştir. Zaten gece denilince insanın aklına ilk olarak uyku ve dinlenme gelmektedir. Ancak âyetlerden anlaşıldığına göre gece, sadece uyku ve dinlenme zamanı olarak görülmemelidir. Öyle ki Hz. Peygamber’e gelen ilk emirlerden biri, gece kalkıp çeşitli ibadet ve amellerde bulunması olmuştur. Kur’an’da ayrıca gece yapılan ibadet ve eylemlerin, insan hayatında etkili ve kalıcı izler bıraktığı vurgulanmıştır. Bu bağlamda araştırmamızda, âyetlerdeki atıfları dikkati alarak, öncelikle Kur’an’ın gece vaktini ya da ondaki zaman dilimlerini ifade etmekte kullandığı kavram ve ifadeleri tespit etmeye çalıştık. Keza gece vakitlerinde yapılan ya da yapılması tavsiye edilen ibadet ve eylemleri inceledik. Yine gecenin sükûnet ve karanlığında yapılan ibadet ve eylemlerin insan hayatına nasıl bir katkı sağlayacağını araştırdık. Böylelikle önceki günün muhasebe ve değerlendirmesi, gelecek günün ise hazırlık vakti olan gecenin, Kur’an tarafından nasıl bir perspektifle ele aldığını tespit etmeye çalıştık. Özet: İnsan, hayatın yarısını gündüz yarısını ise gece vakitlerinde yaşamaktadır. Bununla birlikte işlerini daha çok gündüz vakitlerine göre planlamakta, gecelerini ise ekseriyetle uyku ve dinlenmeye ayırmaktadır. Öte yandan insanın geceyi bütünüyle uyku ve dinlenmeye ayırması, onun için hayatın uzun bir döneminin pasif bir şekilde geçmesi anlamına gelmektedir. İşte bu nedenle, insan için önemli bir vakit dilimini ifade eden gece vaktiyle ilgili bir araştırma yapmaya karar verdik. Her ne kadar kaynaklarda, gece vakti ibadet etmenin önemine dair bazı hadis rivayetleri nakledilse de biz araştırmamızı, geceyle ilgili âyetler çerçevesinde yapmaya çalıştık. Kur’ân’ın geceye yüklediği anlam ve önemi tespiti etmek için ise hem gece vaktine hem de geceleyin gerçekleşen hadiselere ve bu vakitlerde yapılması istenen ibadet ve eylemelere atıf yapan âyetleri inceledik. Araştırmamızı, temel tefsir kaynakları ile konuyla ilgili telif eser, makale, tebliğ ve ansiklopedi maddelerinden istifade ederek neticelendirdik. İnceleme esnasında gördük ki Kur’ân, farklı isimlerle gece ve ondaki bazı zaman dilimlerine işaret etmektedir. Bu bağlamda âyetlerde gece vakitleri için leyl (ليل), beyât (بيات), fecr (فجر), seher (سحر), ğâsik (غاسق), aşiyy (عشيّ) ve esîl (أصيل) gibi kavramlar ya da bunların türevlerinin kullanıldığını görüyoruz. Birçok âyette ise, gece-gündüz veya sabah-akşam gibi bir günün tamamını ifade eden terkipler kullanılmaktadır. Gece-gündüz terkibinde ise her zaman önce gece zikredilmektedir. Sabah-akşam şeklindeki terkiplerde ise, bazen sabah bazen akşam vaktinin önce zikredildiğine şahit oluyoruz. Bunun yanında Kur’ân’da gece vaktini çağrıştıran, güneş doğmadan önce, güneşin batışı, akşamlamak gibi ifadeler yer almaktadır. Araştırmada dikkat çeken bir diğer husus ise, Kur’ân’da geceye ya da ondaki belli vakitlere yemin edilmiş olmasıdır. Söz konusu yeminlerin, Allah’ın gece ve ondaki bazı vakitlere verdiği önemin bir göstergesi olduğunu söyleyebiliriz. Hatta öyle ki Allah (cc), geceyi, gecenin fonksiyonlarını ve onun gündüzle olan ilişkisini, varlığının, kudretinin ve birliğinin bir âyeti yani delili olarak göstermektedir. Öte yandan Kur’ân’da, gece vakitlerinde gerçekleşmiş iyi kötü birçok tarihî hadiseden bahsedilmektedir. Öncelikle belirtelim ki, en büyük tarihî olaylardan biri olan vahyin başlangıcı bir gece vaktinde olmuştur. Kur’ân, Kadir gecesi olarak zikrettiği bu geceyi bin aydan daha hayırlı olarak nitelemektedir. Yine âyetlerde haber verildiğine göre Hz. Musa ve Hz. Lût, zalimlerin kötülüklerinden kurtulmak için inananlarla birlikte gece vaktinin karanlığından istifade ederek ülkelerini terk etmişlerdir. Keza kimi zaman da inkârcılar, peygamberlere ve iman edenlere yönelik hile ve tuzaklarını hatta suikast girişimlerini gerçekleştirmek için özellikle gece vakitlerini seçmişlerdir. Gecenin karanlık, sessiz ve sakin olması bu tür eylemler için bir örtü vazifesi görmüştür. Bu sebeple Kur’ân, gecenin şerrinden sabah aydınlığının Rabbine sığınmayı tavsiye etmiştir.Araştırma gösterdi ki Kur’ân, gecenin belirli zaman dilimlerinde insana çeşitli sorumluluk, ibadet ve eylemler yüklemektedir. Öyle ki daha risaletin ilk zamanlarında vahiy Hz. Peygamber’e, gece kalkıp bazı ibadet ve amellerde bulunmasını emretmiştir. Bu çerçevede geceleyin namaz kılması, düşünüp anlayarak Kur’ân okuması ve Rabbinin adını zikretmesi istenmiştir. Aslında Hz. Peygamber, geceleyin yaptığı bu tür amellerle, manevî açıdan üstlendiği ağır sorumluluğa hazırlanmaktadır. Zira sonraki gün yaşanacak olanlar için güçlü bir ruh ve zihin gereklidir. Zaten Kur’ân da gece kalkışının insanda etkili ve kalıcı etkiler bıraktığını ifade etmektedir. Yine risalet sürecinde Hz. Peygamber’e, gündüzleri olduğu gibi geceleri de secde, kıyam, tesbih gibi ameller ve geceye özel bir namaz olarak teheccüd tavsiye edilmiştir.İnceleme konusu olan âyetlerde bazı ibadet ve amellerin zaman gözetmeksizin gece-gündüz, sabah-akşam yapılması istenmektedir. Özellikle farz namazların üçü yani akşam, yatsı ve sabah namazı gece olarak tanımladığımız vakit içerisinde kılınmaktadır. Bu yanında âyetlerde dua, istiğfar, infak ve tebliğ gibi bazı hususlar da zikredilmektedir. Tüm bunların gündüz olduğu gibi geceleyin de yapılması emir ya da tavsiye edilmektedir. Bahsedilenlerden özellikle istiğfar yani bağışlanma dileği için ise, özellikle seher vakti zikredilmiştir. Sonuç olarak, geceyi gündüzden farklı kılan kendine has bazı hususiyetleri olduğunu söyleyebiliriz. Gece, gündüz zihnen, ruhen ve bedenen yıpranan insanın uyuyup dinlenmesi için uygun bir ortam hazırlamaktadır. Zira gece, insanın dinlenmek ve sükûnet bulmak için ihtiyaç duyduğu karanlık, sessizlik ve sükûnet gibi özelliklere sahiptir. Fakat Allah, insan ömrünün yarısı anlamına gelen gecenin tamamen uyku ve dinlenme ile geçirilmesini de istememektedir. Keza insan, gecenin sessiz ve sakin ortamında sadece bedenini değil aynı zamanda zihnini ve ruhunu da dinlendirmektedir. Böylelikle ertesi güne, daha dinç bir zihin, ruh ve bedenle çıkmaktadır. Yine gece vaktinde insan, bir yandan önceki günün amel ve eylemlerinin muhasebesini yaparken, bir yandan da sonraki günün işlerine ruhen ve zihnen hazırlanmış olmaktadır. Gece yapılan ibadet ve amellerin, gündüz vakitlerinde yapılanlara göre daha çok samimiyet içerdiğini söyleyebiliriz. Zira insan gece vakitlerinde, gözlerden uzakta nefsi ve Rabbiyle baş başa kalmaktadır. Bu durum ise insanın, amellerini boşa çıkaran riya ve gösterişten uzak kalmasını sağlayabilir. İnsanın, herkesin uyuduğu bir vakitte nefsine galip gelerek kalkıp Rabbine ibadet etmesi, onun ihlas ve samimiyeti göstermesi açısından önemlidir. Tüm bunlar göstermektedir ki insanın sorumluluk vakti gündüzle sınırlı değildir. Bu sebeple insan, üstlendiği sorumluluklar çerçevesinde gündüz ile geceyi birlikte düşünmeli ve çalışmalarını ona göre yapmalıdır.
Keywords