Cumhuriyet İlahiyat Dergisi (Dec 2021)

Din Antropolojisinde Ontolojiye Dönüş: Avrupa Merkezli Miras ile Yüzleşme

  • Hesna Serra Aksel

DOI
https://doi.org/10.18505/cuid.988231
Journal volume & issue
Vol. 25, no. 2
pp. 679 – 694

Abstract

Read online

Postmodernizm ve sömürgecilik sonrası eleştiriler antropolojinin farklı toplumları anlama misyonunun sorgulanmasına neden olmuştur. Aydınlanmacı modernist kabuller üzerinde temellenen materyalist, seküler ve antroposentrik antropoloji yaklaşımları felsefe ve eleştirel teoriden, bilim ve kuantum fiziğine kadar pek çok disiplin tarafından ciddi eleştirilere maruz bırakılmaktadır. Kültürel antropolojinin içinde yer alan din antropolojisi de daha geniş alanda antropoloji içinde yaşanan gelişmelerden birinci dereceden etkilenmektedir. Bu çalışmanın amacı, din antropolojisinde son dönemde ortaya çıkan ve ontoloji vurgusu yapan eleştirel yaklaşımın, farklı toplumların dinî deneyim ve uygulamalarını anlayabilmek için sunduğu potansiyeli ortaya koymaktır. Bu yaklaşım isimlendirilirken, ontoloji kavramı İngilizce’de turn (dönüş) kelimesi ile birleştirilerek ontological turn (ontolojiye dönüş) ifadesi kullanılmaktadır. Çalışmamızda ilk olarak, antropolojinin kuruluşundan bu yana geçirdiği değişimler ele alınarak, ontolojiye dönüşün üzerine oturduğu temel ortaya konulmaktadır. Antropoloji disiplinin şekillenmesinde önemli rol oynayan sosyal yapısalcılık ve Representationalizm’in kabulleri, doğayı ve insanı anlama çabalarını da büyük ölçüde şekillendirmiştir. Antropolojide yaygın kullanıma sahip bu kabullere göre, insan evrensel ve sabit doğa kanunlarına bağlı olan dünyanın işleyişini anlamaya çalışırken, zihninde doğada var olanlar hakkında temsiller oluşturmaktadır. Fakat sadece bir tane doğa olduğuna göre, onun doğru anlaşılmasını ve yansıtılmasını sağlayan temsili de bir tane olmalıdır. Representationalist yaklaşımın, dünyayı temsiller üzerinden anlama çabası kültürel antropolojinin öncülerinden olan Edward Tylor’un inanç, bilgi ve zihin gibi kavramlarının arka planını oluşturmaktadır. Zihin insanın rasyonel kapasitesini ifade ederken inanç (belief) insanın pragmatik olarak ihtiyaç duyduğu, fakat temsil ettiğini iddia ettiği gerçekliklerden tamamen bağımsız temsillerin oluşturduğu bir alandır. Dinî kabuller ve pratikler inanç başlığı altında toplanarak, doğanın rasyonel ve bilimsel olmayan, dolayısıyla yanlış temsilleri olarak sınıflandırılmış olmaktadır. İnanç kavramı Tylor sonrasında da modernitenin dışında kalan toplulukları ve dinî uygulamaları anlamak için din antropolojisinde sıkça başvurulan bir kavram olmuştur. Ontolojiye dönüşün, kavramsal çerçeveye getirdiği eleştirilerle amaçladığı şey Batı merkezli tek bir realite algısının diğer kültürleri hâkimiyeti altına almasını engellemektir. Dolayısıyla en çok vurgu yapılan şeylerden birisi realitenin birden fazla olabileceğidir. Ontolojiye dönüşün bu yaklaşımı her şeyi olduğu gibi ciddiye alma şeklinde ifade edilmiştir. Muhatapların deneyimlerini ve kullanımlarını da içine alacak şekilde yapılan yeni tanımlamalar muhatapları ciddiye almak anlamına gelmektedir. Antropoloğun, muhatapların dünyayı anlarken kullandığı kavramların farklılığını kabul etmesi onların realitelerinin bizimkinden farklı olduğunu kabul etmesidir. Bu anlamda, tanımlama ve kavram oluşturma eylemi aslında farklı realiteler oluşturmaktır. Etnografik araştırmaların çoğunda, araştırmacı alana girmeden önce kullanacağı kavramları belirlemiş olmakta ve bu kalıplar zihninde iken alana girmektedir. Bu da alan araştırmasında karşılaşılan farklılıkların var olan kavramların içine sığdırılmaya çalışılması ve var olan düşüncelerin farklı açılardan onaylanması anlamına gelmektedir. Etnografik materyalin kendi kavramları ile anlaşılması veya etnografik fenomenlerin analiz edilmesi, açıklanması veya yorumlanmasını sınırlayan ön kabullerin bertaraf edilmesi gibi konular her zaman antropolojinin gündeminde olmuştur. Hatta bu sorular o kadar yaygın olarak sorulur ki sıradan sorular olarak görülebilmektedir. Dolayısıyla ontolojiye dönüşün farkı bu soruları sorması değil, bu sorulara yaklaşırken epistemolojik problemleri çözmek için ontolojik sorular sormasıdır. Bu anlayışın benimsenmesindeki sebep antropoloğun bakış açısını şekillendiren şeyin sosyal veya kültürel etkiler değil ontolojiye dair kabullerinin olduğu düşüncesidir. Dolayısıyla sorulması gereken soru da bir antropoloğun dünyanın ne olduğu konusundaki kabullerini nasıl bertaraf edebileceği hakkında olmalıdır. Sonuç olarak, ontolojiye dönüşün her şeyi olduğu gibi ciddiye alma fikri, etnografinin konusu olanlar ile etnografik verileri analiz edenler arasındaki hiyerarşiyi ortadan kaldırmayı amaçlamaktadır. Modern kategoriler aracılığı ile etnografiyi antropolojik analizlerin objesi olarak görmek yerine, yeni kavram ve analiz teknikleri oluşturmak için gerçek kaynak olarak görmeyi önermektedir.

Keywords