Eskiyeni (Sep 2023)
Muhammed Abduh’un Hikmet Kavramına Yaklaşımı
Abstract
Muhammed Abduh, yeni ilm-i kelâm döneminde Mısır coğrafyasında yaşamış önemli bir düşünürdür. Yazmış olduğu eserler ile İslam düşüncesine katkıda bulunmuştur. O, İslâm düşünce dünyasına yeni aklî bakış açısı kazandırmak istemiştir. Dinin ilmî ve aklî hakikatlerine ulaşmayı amaçlamıştır. Bu minvalde o, çağdaş bilim anlayışına ve verilerine önem vermiştir.Abduh, akıl ve ilim arasındaki ilişkinin önemini vurgulayarak dinin rolünü etkin hale getirmeyi hedeflemiştir. Çünkü ilerleyen zamanla birlikte 19. yüzyıl dünya şartları ve düşünceyapısı haylideğişmiştir. O, bu amaçla Batı dünyasının İslam’a yönelik felsefî cereyanlarına vebâtıl akımlarına karşı söylemler geliştirmiştir. Abduh, geliştirmiş olduğu söylemlerinde“Hikmet” kavramınıbir yöntem olarak kullanmıştır.O, mevcut asırda özellikle batıda gelişen mutlak akılcı ve determinist bilim anlayışı karşısında İslam’ı hikmet kavramıyla anlatmanın uygun olacağını düşünmüştür. Abduh, Müslümanların eğitim, bilim, teknoloji, ekonomi, sosyo-psikolojik vs. tüm alanlarda söz sahibi olmasını istemiştir. Abduh bu hedeflerini gerçekleştirmek, dîni düşünce yapısını ihya etmek vecanlandırmak için mücadele etmiştir. Allah Teâla’nın fiilleri, mahlûkatı, dinin maksatları üzerinde düşünmek için hikmeti bir araç ve metot olarak kullanmıştır. Bunun için o,klasik kelâmdaki gibi Allah’ın zatı ve sıfatları hakkında detaylarda saplanıp kalmaktan yahut teorik tartışmalara girmekten ziyade farklıbir yöntem tercih etmiştir. Bu amaçlaAbduh, mahlûkat üzerinde tefekkürün, nasların hikmet ve maksatları üzerinde düşünmenin önemine vurgu yapmıştır. Onun düşünce dünyasında Kur’an’ın ruhuna uygun ve isabetli yorumlar yapma, varlıkların özündeki manaları anlama, kâinatın yaratılmasındaki gayeleri bilme, insanların ihtiyacına uygun içtihatlar üretme hedeflenmiştir.İşte o bu hedefleri gerçekleştirmek için hikmeti uygun bir yöntem olarak düşünmüştür. Aynı zamanda Abduhhikmet vasıtasıyla getirdiği özgün yorumları ve akılcı yaklaşımlarıyla taklit ve taassup anlayışı ile mücadele etmeye çalışmıştır. Ona göre, sağlam bilgi olan hikmet, iradeye hâkim olarak insanı amele sevketmektedir. Hikmetin nazarî boyutu değil, insanı amele sevkeden pratik yönü üzerinde durmuştur. Onun perspektifinde hikmet ile insan, şeriatın asıl sırlarına vakıf olabilir. Çünkü dinin, amellerin hikmetini kavramak ve bunun da Allah’a itaat demek olduğunu, inanan kimse bilmelidir. Akl-ı selim aracılığı ile İslam düşüncesinde içtihat kanalları tekrar canlandırılabilir. Böylece insan,tabiattaki sebep sonuç ilişkisini hikmet vasıtası ile doğru anlamlandırarak, her şeyin ilk yaratıcısına, bütün sebeplerin ilk sebebine doğru yol almaktadır. Sebeplilik ilkesine önem veren Abduh, gök cisimlerinin durumlarından modern kozmolojik örneklerden hareketle sebep sonuç ilkesine dikkat çekmiştir.O bu söylemi ile doğa yasalarındaki nedenselliği, düzeni ve kurallarıdesteklemiştir. Dolayısıyla rastlantılara, efsanelere, gizemlere pâye vermemişhikmet ile bilim arasındaki ilişkiyi vurgulamıştır. Evrende hâkim olan biricik düzenin arkasındaki sebep ve güç benimsenmiş, hikmet dine ulaştıran bir vasıta olmuştur. Zira Kur’ân-ı Kerimve peygamberlertevhidin hikmetini ortaya koymak için gelmiştir.İnsan ibret alarak tevhide ulaşabilir. Hikmet ise ibretin yoludur. Bu yorumlarıyla Abduh’un hikmeti dini düşüncede bir yenilenme biçimi olarak kabul ettiği görülmektedir. Bu söylem, klasik kelâm hikmet söyleminden farklıdır. Çünkü klasik kelâm hikmet söylemi muhtelif teorik tartışmaları barındırmaktadır. Abduh isefarklı bir hikmet boyutunu ile ilahi fiillerde, yaratılanlar üzerinde tefekkürle, din ve bilim kardeşliği vurgusu ile Müslümanları batı karşısında yükseltmeyi hedeflemektedir.
Keywords