Mukaddime (Nov 2021)

Karşıtlıklar ve Sentezler Bağlamında İran’da İşrâk Felsefesi’nin Gelişimi

  • Mehmet Nesim Doru

DOI
https://doi.org/10.19059/mukaddime.892792
Journal volume & issue
Vol. 12, no. 2
pp. 551 – 578

Abstract

Read online

İslam Felsefesinde biribirinden farklı paradigmalar ve metotlar geliştiren Meşşâi ve Sûfî geleneklerin yanısıra bu iki gelenekten hem kaynak hem de metot olarak bir çok şey almakla birlikte kendine has bir çerçeve içinde hareket eden İşrâkilik ekolü, özellikle Oryantalistlerin iddia ettiği üzere İbn Rüşd'ün ölümünden sonra İslam felsefesinin bitmediğinin en güçlü örneklerinden biri olarak gösterilmektedir. Bu ekol, Osmanlı ve Hind hinterlandında da kendini göstermekle beraber özellikle İran coğrafyasında bir gelenek halinde bugüne kadar tarihi süreç içerisinde karşıtlıklar ve sentezler üzerinden devam etmiştir. İşrâk felsefesinin kurucusu olan Sühreverdî, eserlerinde dışlayıcı olmayan kapsayıcı bir yöntemle hareket etmiş bütün felsefi gelenekleri kucaklamış ama bununla beraber kendi yönteminin farklarını da ortaya koymuştur. Onun İşrâk felsefesinde Kadim Yunan ve İran hikmetleri ve onların izdüşümleri olan Meşşâî ve Sûfî yönelimlerin hepsinin izleri görülebilir. Ama bununla birlikte Sühreverdî Meşşâî felsefeye eleştirilerde bulunmuş ve bu eleştiriler onun düşüncelerini Sûfî düşünceye yaklaştırmıştır denilebilir. Ancak salt müşahede ve keşfe dayalı Sûfiliğe yaklaştığı esnada ise felsefenin burhan ve nazar olmaksızın mümkün olmadığını ortaya koymuştur. Bu anlamıyla İşrâk felsefesinin aslında bir "sınır felsefesi" olduğunu söylememiz mümkündür. İşrâk felsefesinin İran hinterlandındaki tüm tarihsel seyri bu sınır ve aradalıkta karşıtlıklar ve sentezler üzerinden tecelli etmiştir. İlk dönem şârihlerinden İsfahan Okuluna kadarki süreçte ortaya çıkan teknik yönü güçlü yorumcular İslam felsefesinin en büyük sentez projelerinden biri olan "el-Hikmetu'l-Müte'aliye" düşüncesinin adeta zemini hazırlamış ve Mola Sadra ile birlikte İşrâkîlik dahil tüm İslam felsefesi ekolleri artık yeni bir konsept ve paradigma üzerinden ele alınmış ve bu durum günümüze kadar kesintisiz biçimde devam etmiştir.

Keywords