Hitit İlahiyat Dergisi (Jun 2022)

Kudret Sahibi Bir Fâil Olarak İnsan: Şemseddin es-Semerkandî’de İlâhî Sıfatlar ve İnsan Fiilleri İlişkisi

  • Hikmet Şavluk,
  • Bilal Taşkın

DOI
https://doi.org/10.14395/hid.1074067
Journal volume & issue
Vol. 21, no. 1
pp. 479 – 502

Abstract

Read online

İnsan fiilleri meselesi hemen bütün ilmi ve felsefi düşünce ekollerinin hassasiyetle üzerinde durduğu konular arasında yer almaktadır. Bu mesele insanın fiillerinin ahlakiliği, hukuki önermelerin âdilliği, dinen mükellef olmanın makuliyeti, Allah’ın fillerinin ve hükümlerinin nedensel olarak açıklanmasının mümkün olup olmaması, doğal fenomenler arasında zorunlu ve nedensel bir ilişkini bulunup bulunmadığı gibi pek çok konu ile doğrudan ya da dolaylı olarak irtibatlıdır. İslâm düşüncesi içerisinde kelâm, felsefe ve tasavvuf disiplinleri kendi özgün bakış açıları zaviyesinden meseleyi incelemişler ve konuya ilişkin problemlere çözümler geliştirmişlerdir. Her üç disiplinin konuya ilişkin değerlendirmelerinde temelde iki problem dikkat çekmektedir. Birinci problem Allah Teâlâ’nın ilim, irade ve kudret sıfatlarının mutlaklığı ve sınırsızlığıdır. İkinci problem ise dini sorumluluğun temellendirilebilmesi için insanın, fiilinin var edilmesine etki edecek bir kuvvete sahip olup olmadığıdır. 14. yüzyıl Mâturîdî kelâmcısı Şemseddin es-Semerkandî her iki sorunu dikkate alarak meseleye çözüm üretmektedir. Ona göre hem doğal fenomenler etki edecek kuvvetlere hem de insan doğal yapısında etkin kudrete sahiptir. Bunun yanı sıra Allah Teâlâ bütün etkin kuvvetlerin kaynağı olarak doğal fenomenlere ve insanın fiillerine ait güçlerin menbaıdır. Bu açıklamaya göre Allah’ın kudreti bütün fiilleri kapsarken insan da fiilini meydana getirecek kudrete sahip olmaktadır. Semerkandî’nin bu yaklaşımı çalışmada iki başlık altında incelenmiştir. Birinci başlık altında onun ilâhî sıfatlara dair düşünceleri insan fiilleri meselesi ile ilişkisi çerçevesinde ele alınmıştır. Sıfatlarla ilgili olarak Semerkandî bazı hususlar üzerinde durmaktadır. Öncelikle o, Allah Teâlâ’nın zorunlu var eden bir etken olmadığını, bilakis irade sahibi bir fâil olduğunu savunmaktadır. Bu bağlamda o felsefecileri eleştirir. Semerkandî, Allah’ın zorunlu var eden etken olmasının, âlemde hiçbir hareketin dolayısıyla değişimin meydana gelmemesine neden olacağını söyler. Zira bu durumda, var edilen ilk şey zorunlu etken nedeniyle daima mevcut olacağı için hareket ve değişim meydana gelemeyecektir. Ona göre “Allah Teâlâ zorunlu var eden bir fâil ise âlem sonradan meydana gelemez ve eğer bir şey sonradan meydana gelmiş ise Allah Teâlâ zorunlu var eden olamaz”. Semerkandî Allah’ın irade sahibi olmasını, O’nun yetkinliği ile ilişkilendirir ve Allah’ın iradesinin her şeyi kapsadığını savunur. İrade sahibi bir fâil, üstün olanı tercih eder. Bu da fiilde yetkinliğin göstergesidir. İrade etmek, aynı zamanda irade edilen şeylerin bilinmesini de gerektirir. Buna göre Allah Teâlâ irade ettiği ve var ettiği şeyleri önceden bilmelidir. Ancak ona göre Allah Teâlâ’nın var edeceği bütün şeyleri önceden bilmesi, insanların fiillerini zorunlu kılmamaktadır. Zira kelâmın genel olarak kabul ettiği üzere, bilgi olaya tabidir. Allah Teâlâ insanların bütün zamanlarda yaptıkları fiilleri, insanlar tercihlerine bağlı olarak bilmektedir. Buna bağlı olarak insanların fiillerinde –onların kendi iradelerine bağlı olarak- zaman içerisinde gerçekleşen değişiklik Allah’ın bilgisinin değişmesini gerektirmemektedir. Çünkü Allah Teâlâ insanın fiillerini, fiiller var olmadan önce bilmektedir. Çalışmanın ikinci başlığı altında ise Semerkandî’ye göre, ilâhî kudretin insanın kudreti ile ilişkisine dair özgün ve eklektik yaklaşımı incelenmiştir. Semerkandî Allah’ın kudretinin, insanın bütün fiilleri üzerinde etkin olduğunu da kabul etmektedir. Ancak bu durum insanların fiil üzerinde etkin kuvvete sahip olmadıkları anlamına gelmemektedir. Ona göre insanların fiilleri iki kudret ile meydana gelmektedir. Semerkandî bu durumu sebepler zinciri (silsile) kavramı üzerinden açıklamaktadır. Âlemdeki bütün doğal yapıların işleyişinde olduğu gibi insanın fiilleri de doğal kuvvet ile meydana gelmektedir. Âlemdeki bütün fiiller, tabiattaki kuvvetler ile meydana gelirler. Bu doğrultuda insana da yaratılışında belirli fiilleri yapma ve terk etme kuvveti bahşedilmiştir. Ancak tabiatta ve insanın doğal yapısında var olan kuvvetler her an Allah’ın cömertliğinden taşan ilâhî kudrete muhtaçtır. Buna göre Allah’ın kuvveti doğal kuvvetler üzerinde etkin olurken doğal kuvvetler de oluş âlemindeki fiiller üzerinde etkindir. Semerkandî bu duruma beden üzerinde sopa ile meydana getirilen acıyı örnek gösterir. Acının nedeni gerçekten sopa olsa da vurma hareketi ile acı verecek kuvveti sopaya veren, sopayı tutan kişidir. Benzer şekilde insanın fiilleri gerçek anlamda insanın kuvvetine bağlı olsa da insana bu kuvveti veren Allah’tır. Bu bağlamda Semerkandî, kesb teorisinin, insanın fiili var etme kuvvetine sahip olmadığı ve insanın yalnızca fiil anında Allah’ın yarattığı kudreti belli bir olaya yönlendirdiği şeklindeki yorumunu eleştirir. Çalışma Semerkandî’nin, sünnî kelâm geleneği içerisinde, insani ve doğal kuvvetleri kabul ederken ilâhî sıfatların mutlaklığı fikrine bağlı kalan bu özgün değerlendirmesini ele almaktadır.

Keywords