İslam Hukuku Araştırmaları Dergisi (Jun 2022)

16. Yüzyılın İlk Yarısında Osmanlı Mahkemesinde Fetvanın Etkisi: İstanbul Örneği

  • Ali Kumaş,
  • Fırat Orğun

Journal volume & issue
no. 39
pp. 1 – 32

Abstract

Read online

Altı asrı aşan uzun ömrüyle Osmanlı Devleti 20. yüzyıl öncesi İslam tarihinin ikinci yarısı (hicri sekizinci asır ve sonrası) boyunca varlığını sürdürdü. Bu geniş zaman aralığında Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki kadim Müslüman coğrafya ile Avrupa’nın doğu ve güney topraklarının önemli bölümünü bir bütün halinde yönetti. Doğal olarak İslami düşünce ve uygulamaların -bu kapsamda İslam hukukunun- tarih boyunca geçirdiği değişim ve dönüşüm safhalarının günümüze bakan kısmına tanıklık etti. Yalnız tanık olmakla kalmayıp anılan sürecin başlıca aktörü ve sürükleyici gücü haline gelerek öncülüğünü de üstlendi. Osmanlılar Müslüman bir devlet ve toplum olarak orta çağın geç devirlerinde, Moğol istilasının az sonrasından devraldıkları İslam hukuku birikimini -özelde Hanefi fıkhını- modern zamanların başlarına taşımayı başardılar. Tevarüs ettikleri birikimin özüne ve temel ilkelerine sonuna dek sadık kaldılar. Fakat aynı zamanda yeni teoriler, kurum ve kalıplar, gelenek ve teamüller ortaya koymak suretiyle fıkhın işleyen, sorunlara çözüm üreten ve böylelikle güncelliğini muhafaza eden modern bir hukuk sistemine evrilmesine de zemin hazırladılar. Dolayısıyla İslam hukuk düşüncesini, işleyişini ve uygulama yöntemlerini kavrayabilmek, bir bakıma Osmanlı tecrübesini doğru anlamakla eşdeğerdir. Osmanlı hukukunun klasik yapısı büyük ölçüde 16. yüzyılın ilk yarısında şekillendi. Bu yapının temel bileşenlerinden biri olan fetva kurumu, İstanbul’un fethi sonrasında yeniden teşkilatlandırılan devlet sistemi içinde giderek daha önemli ve görünür hâle geldi. Şeyhülislamlık, bir terim ve kurum olarak henüz mevcut değilse de başkent müftüsünün etkisi ve konumu dönem içinde güçlendi. Onların fetvaları, ülkede geçerli olan hukuk normlarının tespitinde ve hukuk birliğini sağlama yolunda belirleyici etkiye sahip bir argüman olarak öne çıktı. Anılan gelişmenin bir yansıması olarak kadı sicillerinde davanın tarafı olan kişilerin müftülerden alınmış fetvaları mahkemeye sunduğu ve bu yolla yargılamayı kendileri lehine sonuçlandırmaya çabaladığı görülmektedir. Bu makale kapsamında, 16. yüzyılın ilk yarısında İstanbul (Üsküdar) mahkemesinde gerçekleşen yargılamaların kayıtlarını içeren kadı sicilleri taranarak yargı sürecine fetvanın dâhil olduğu davalar (makalede “fetvalı dava” olarak anılacak) tespit edildi. Bu yolla oluşturulan veri havuzundan yola çıkılarak, Osmanlı Devleti’nde fetvanın yargılama aşamalarına ve sicil kayıtlarına dâhil oluş yöntemleri ile dava sonuçlarındaki etkisinin boyutları belirlenmeye çalışıldı. Ayrıca mahkemeye intikal eden fetva miktarında zaman ve müftüye bağlı olarak adet ve oran bakımından yaşanan farklılaşma ortaya konuldu. Fetvalı davaların miktarına ilişkin sayısal veriler temel bir gösterge kabul edilerek dönemin hukuk anlayışında yaşandığı varsayılan değişimin izi sürüldü. İstanbul müftüsünün özelde dönemin yargısı üzerinde genelde ise Osmanlı hukuk sistemi içindeki etkinliğinin ölçülmesi amaçlandı. Çalışmada elde edilen sonuçlar ortaya koymaktadır ki, on bir bin civarında kayıt barındıran 15 defterdeki fetvalı dava miktarı (31 adet) ve bunların genele oranı (‰2,83) son derece düşüktür. Bununla birlikte 1515-1549 arasına yayılan bu davaların tamamında yargılamanın fetvaya mutabık sonuçlanmış olması müftü fetvalarının dönemin Üsküdar mahkemesinde görev yapan hâkimler nezdinde hukuki bir karşılığı olduğuna işaret etmektedir. Diğer yandan fetvalı dava sayılarına dair istatistikler yüzyılın başından ortalarına doğru İstanbul müftülüğünün Osmanlı hukuk sistemi içindeki etkinliğinde düzenli bir artıştan söz edilemeyeceğini de göstermektedir. Aksine 1530’lu yıllarda zirveye ulaşan söz konusu etkinlik sonraki yıllarda bariz bir gerilemeye sahne olmuştur. Müftülük görevini deruhte etmekte olan âlimin karizmasının ve sahip olduğu bireysel niteliklerin bu konuda belirleyici bir unsur olduğu değerlendirilmektedir. Doğrudan dönemin ilmiyesinin geride bıraktığı arşiv malzemesinden üretilen sayısal verilerin yorumlanmasına dayalı bu çalışma İslam-Osmanlı hukukunun kritik dönemlerinden birine, bugüne dek bakılmamış bir pencereden ışık tutmaktadır.

Keywords