İslam Hukuku Araştırmaları Dergisi (Jun 2022)

Osmanlı Müftülerinin Boşandığını İspat Edemeyen Kadınlara Evlilik-içi Zinadan Kurtuluş İçin Önerdiği Son Çare: Kocanın Yemeğine Zehir Katmak

  • Muharrem Midilli

Journal volume & issue
no. 39
pp. 117 – 142

Abstract

Read online

Osmanlı/Hanefî aile hukukunda prensip olarak kocaya ait olan boşama hakkı tek taraflı, sözlü ve şahitsiz olarak kullanılabilmektedir. Sarhoşun talâk vermesi hukuken geçerlidir. Kocanın karısını şarta bağlı olarak boşaması muteberdir. Bu kurallar kocanın karısına yalnızken verdiği talâkı daha sonra tanımamasına, sarhoşken yaptığı boşamayı ayıldığında inkâr etmesine ve belli bir şarta bağladığı boşamayı şart gerçekleştiğinde reddetmesine imkân verir. Kocanın boşamadığına yemin ettiği durumlarda karısının boşamayı ispat etmesi hayli zordur. Fetva mecmualarına yansıyan meseleler kadınların bu bağlamda ağır mağduriyetler yaşadığına işaret etmektedir. Bu çalışma Osmanlı müftülerinin boşandığını iddia eden fakat ispatlayamayan kadınlara evlilik-içi zinadan kurtulmaları için son çare olarak önerdiği kocanın yemeğine zehir katmaya odaklanmaktadır. Amaç Osmanlı kadınlarının talâkı ispat hususunda yaşadığı zorlukları ve çaresizliği ilgili fetvalar örneğinde göstermektir. Osmanlı aile hukukunda boşama kocanın tek taraflı olarak salt belli lafızları kullanmasıyla diyâneten gerçekleşir. Ancak diyâneten gerçekleşmiş olan bir boşama kocanın ikrarıyla ya da şahitlerle ispatlanmadıkça mahkeme tarafından dikkate alınmaz. Bu ikilem kanuni boşanma sebepleri son derece sınırlı olan Osmanlı kadınlarının evlilik birliğinde âdeta mahsur kalmasına neden olmuştur. Müftülere sorulan meseleler kadınların özellikle kocanın sarhoşken veya şarta bağlı olarak verdiği talâklarda ispat zorluğu yaşadığını ve diyâneten sona ermiş bulunan evlilik birliğine hapsolduğunu göstermektedir. Osmanlı müftüleri böyle evliliklerde cinsel yakınlaşmayı zina olarak kabul eder, kadını evlilik-içi zinadan uzak durması hususunda uyarır ve başka bir yolla ilişkiden kurtulamıyorsa kocanın yemeğine zehir katmasını meşrû görür. Onların başka bir yolla kastettikleri şeyin hukuk pratiğindeki yegane karşılığı muhâleadır. Boşandığını iddia eden fakat ispatlayamayan bir kadın bazı maddi haklarından feragat etme karşılığında kocasından boşanma elde etmeye çalışmalıdır. Ancak bu yol kadını maddi yönden mağdur ettiği ve nihai olarak kocanın rızasına dayandığı için her zaman makul ve kullanışlı değildir. Aile hukukuyla ceza hukukunun ortak alanında yer alan bu çalışmada müftüleri zikredilen sıra dışı çareyi önermeye mecbur bırakan hukuki arka plan tasvir edilmektedir. Çalışma 16-18. yüzyıllar arasında Anadolu ve Rumeli’de görev yapan Osmanlı müftüleri tarafından bu bağlamda verilmiş fetvaları analiz etmekte ve Hanefî hukuk öğretisi eşliğinde yorumlamaktadır. Osmanlı/Hanefî ceza hukukunda bir kişiyi yemeğine zehir katmak suretiyle öldürmek kısas veya diyet gerektirmez fakat fail kurbanı aldattığı için taʿzîr kapsamında cezaya tabi olur. Bu hüküm zinadan kurtulmak amacıyla kocasını zehirleyen kadın hakkında da geçerlidir. Şüphesiz kadın zina niteliğindeki cinsel saldırıdan kurtulmak için meşrû müdafaa kapsamında kocasını zehirlediğini iddia edecektir. Fakat bu iddiayı usûlüne uygun bir şekilde ispatlamadıkça taʿzîr cezasına maruz kalabilir. Çünkü hukuken kocası sayılan kişiyi salt kendi iddiasına dayanarak zehirlemiştir. Osmanlı müftüleri karısını boşamadığına yemin eden münkir kocayı kazâen evli kabul eder. Koca salt karısının ispatlanmamış iddiasıyla tasarruf hakkından menedilemez ve nikâhla elde ettiği menfaati tasarruf ettiği için cezalandırılamaz. Fakat ilişkiden kaçınmaya güç yetiremeyen kadın istemeden de olsa kocanın cinsellik talebine itaat ederse günahkar sayılır. Çünkü ikrarıyla ilişkiyi cinsel saldırı ve zinaya dönüştüren odur. İkrarı şahitlerle ya da kocanın itirafıyla desteklenmedikçe sadece kendisi hakkında bağlayıcıdır. Müftülerin sadece kadın hakkında bağlayıcı olan ve hukuku yanıltma ihtimali bulunan bu ikrara dayanarak kocanın zehirlenmesini meşrû görmeleri fetva siyasetleriyle ilgili olabilir. Müftüler zehirleme seçeneğini yerine getirilmesi gereken gerçek bir tavsiye ya da ödev olmaktan ziyade sanki kocanın boşamayı ikrar edip sonuçlarına katlanmasını sağlamak amacıyla dile getirmektedir. Karısı tarafından zehirlenmek ile boşamanın sonuçlarına katlanmak arasında kalan kocanın ikincisini tercih edeceği açıktır.

Keywords