Rize İlahiyat Dergisi (Apr 2023)

Distopya Edebiyatında Dini Fenomenler ve Referanslar - Aldous Huxley’nin Cesur Yeni Dünya’sına Fenomenolojik Bir Yaklaşım

  • Halit Ahmet Çiftçi

DOI
https://doi.org/10.32950/rid.1260518
Journal volume & issue
no. 23
pp. 95 – 108

Abstract

Read online

En dindar Hristiyanından en ateşli Hristiyanlık karşıtı olanına kadar Batı edebiyatı yazarlarının, eserlerinde dini fenomenlere sıklıkla yer verdikleri bilinen bir gerçektir. XX. yüzyılın en önemli distopya yazarlarından birisi olan Aldous Huxley’nin kaleme aldığı Cesur Yeni Dünya (Brave New World) gerek açık bir şekilde yapılan gerekse alt metinde ustaca gizlenmiş dini referanslarıyla dikkat çeken bir kurgudur. F.S. (Ford'dan Sonra) 632 yılında bir Dünya Devleti’nde geçen roman, geleceğe dair psikolojik manipülasyon, uykuda öğrenme, klasik şartlandırma ve üreme teknolojilerindeki bilimsel ilerlemeler ön görmektedir. Ailenin tamamen ortadan kalktığı toplumda üreme teknolojileri ile laboratuvarlarda çoğaltılan bireyler, Hindu kast sistemine benzer şekilde alfa, beta, gama, delta, epsilon gibi sınıflara ayrılmakta ve sınıflarına göre istihdam edilmektedir. Dinin, bilimin, sanatın, edebiyatın ve felsefenin tarihin tozlu sayfalarında çoktan kaybolduğu toplum, sırf zevk peşinde gelişigüzel ilişkiler kuran ve soma adı verilen bir uyuşturucu madde kullanan bireylerle tamamen hedonist bir kimliğe bürünmüştür. Dünya Devleti on ayrı bölgeye ayrılmış ve her bölgenin başına vali benzeri bir yönetici atanmıştır. Dünya Devleti dışındaki bölgeye Vahşi Bölge denmektedir ve bu bölgedeki insanlar hâlâ kabile hayatı yaşamaktadırlar. Huxley kurgusunda kendisini yoklukla ifade eden bir tanrı figürü ortaya koymuş ve bu tanrıya ibadet ve onunla manevi bütünleşme amacı taşıyan Dayanışma Ayinleri ihdas etmiştir. Bu ayinler, Yahudi Merkava mistisizmi, eski Yunan ve Anadolu’daki orgy ritüelleri, Hristiyanlıktaki Ekmek-Şarap Ayini ve Vedik uyuşturucu madde soma gibi gerçek dini inançlar ve ayinlerle ortak fenomenleri paylaşmaktadır. Tüm bu ayinlerde ortak olarak ünlü Alman teolog ve filozof Rudolf Otto'nun "kutsalın tecrübesi" olarak tanımladığı "numinous" olgusu ve “numinous” bilincin yönlendirildiği nesne olan "mysterium tremendum" (titreten gizem) fenomeni ile karşılaşılır. Huxley, geleneksel anlamda dinin olmadığı, ancak yine de dinin yerini alan bir sistem tasavvur etmiştir. Bu sistem, toplumsal düzen ve güvenliğin devamını sağlamakta, dünya devletinin tanrısı ve aynı zamanda Mesih'i Ford ile bir olmak ortak ideali peşinde koşan insanlar arasındaki dayanışma ve kardeşlik bağlarını güçlendirmektedir. Dolayısıyla bu sistem, dinin sosyal ve psikolojik işlevini yerine getirmesi bakımından aslında Cesur Yeni Dünya'nın dinidir. Huxley, Kutsal Kitap ve dinle ilgili diğer bazı kitaplara da atıf yapmaktadır. Tüm dinlerin ortadan kaldırıldığı bir dünyada Kutsal Kitap, yalnızca Dünya Devleti'nin yöneticilerinin bildiği eski bir dini metin olarak yansıtılmıştır. Kutsal Kitap bir kasada saklanmakta ve kimseye gösterilmemektedir. Huxley ayrıca önemli filozof ve psikolog William James’in The Varieties of Religious Experience adlı eserine de gönderme yapmaktadır. Bahsettiği bir diğer eser de Thomas à Kempis'in derlediği ve Hristiyanlar tarafından kişisel ve ruhsal yönden gelişmek amacıyla okunan De Imitatione Christi (Mesih’in Taklidi) adlı kitaptır. Bu çalışmada Aldous Huxley’nin, Hristiyanlıktaki Evharistiya’dan Hinduizm’deki somaya kadar kurgusunda açık veya dolaylı olarak yer alan dini fenomenlerden en çok öne çıkanlar ortaya koyulup bu fenomenler dinler tarihi ve din fenomenolojisinin metotları kullanılarak incelenecektir. Bu çalışmanın, içeriğinde dünya dini, deus otiosus (durağan tanrı), kurtarıcı/Mesih gibi fenomenlerin önemli yer tuttuğu distopya, ütopya ve anti-ütopya eserlerinin alt metinlerinin okunması konusunda din bilimcilerine örnek bir çalışma olması amaçlanmaktadır.

Keywords