Cumhuriyet İlahiyat Dergisi (Dec 2020)

Bağdat’ın Moğollar Tarafından İşgalinin Arap Şiirindeki Yankıları: Bir Şehir Mersiyesi Örneği Olarak Şemseddîn el-Kûfî’nin Kasîde-i Nûniyyesi

  • Mücahit Küçüksarı

DOI
https://doi.org/10.18505/cuid.773867
Journal volume & issue
Vol. 24, no. 3
pp. 1157 – 1176

Abstract

Read online

Arap şiirinin en köklü konularından biri mersiyedir. Kaynaklarda yer alan bilgiler, Câhiliye döneminde insanların kabir başlarında ölüler için ağıt yaktıklarını ve onların güzel özelliklerini andıklarını göstermektedir. Sonraki dönemlerde söylenen mersiyelerde de içerik olarak benzer durum devam etmiştir. Ancak zaman içerisinde sosyal, siyasî ve kültürel şartların değişimiyle birlikte, mersiyelerin söyleniş biçimleri ve amaçlarında da kısmî yenilikler olmuştur. Örneğin Emevîler dönemiyle başlayıp sonraki asırlarda devam eden süreçte, siyasî ve mezhepsel faktörlerin etkisi daha fazla hissedilmiştir. Diğer yandan şairlerin sadece sevdikleri insanlar için değil bizzat kendileri için, sahibi oldukları hayvanlar ve yaşadıkları şehirler için de mersiyeler kaleme aldıkları görülmüştür. Arap edebiyatında şehirler için söylenen mersiyeler özellikle Endülüs döneminde meşhur olup yaygınlaşmıştır. Ancak Câhiliye dönemi şairlerinin, özellikle kasidenin ilk bölümünde, sevgilinin terk ettiği diyarlar için ağıt yaktıkları göz önünde bulundurulursa, şehirlere mersiye söyleme geleneğinin çok daha eski dönemlere dayandığı söylenebilir. Öte yandan Abbâsiler döneminde başta Moğol istilası olmak üzere, şahit olunan pek çok savaş ve iç çekişme nedeniyle şehirlerin harap olması, pek çok şairin harap olan bu şehirler için mersiyeler söylemesine neden olmuştur. Bu dönemde zarar gören şehirlerden biri de İslam kültür ve medeniyetinin en önemli şehirlerinden olan Bağdat’tır. Bilindiği üzere Bağdat 1258 yılında Moğollar tarafından işgal edilmiştir. Nekbetu Bağdâd/Bağdat felaketi olarak da anılan bu işgal neticesinde şehrin maddi ve manevi anlamda sahip olduğu pek çok zenginlik yerle bir edilmiştir. Bu olayın Arap şiirinde büyük yankıları olmuş, yaşananlara tepkisiz kalamayan pek çok şair, Bağdat için mersiyeler söylemiştir. Bu şairlerden biri de çalışmamızda Kasîde-i Nûniyye’si incelenen Şemseddîn el-Kûfî’dir. 623/1226 yılında Kûfe’de doğan Şemseddîn el-Kûfî döneminin önde gelen edebiyatçı, âlim ve şairlerinden biridir. Bağdat felaketinin şiirlerini büyük ölçüde etkilemesinden dolayı kendisine Şâiru Nekbeti Bağdâd (Bağdat Felaketi Şairi) unvanı verilmiştir. Şiirleri incelendiğinde aile fertlerine, dostlarına, dostlarının çocuklarına ve Moğol istilasıyla yıkıma uğrayan Bağdat şehrine söylediği mersiyelerin ön planda olduğu söylenebilir. Cinas, tıbâk ve raddu’l-acuz ‘ala’s-sadr gibi lafızla ilgili sanatları yoğun bir biçimde kullanan şair, mersiyelerinde ise meselenin daha çok anlam boyutuna önem vermekte ve anlamla ilgili sanatları ustalıkla kullanmaktadır. Şemseddîn el-Kûfî’nin Kâmil bahrinde Bağdat’a mersiye olarak kaleme aldığı Kasîde-i Nûniyye 27 beyitten müteşekkildir. Kasîdenin mukaddime bölümünde ayrılıktan şikâyet teması işlenmiştir. Ardından sırasıyla Moğol işgalinin Bağdat’taki etkileri, şairin bu olay karşısındaki hissiyatı, Bağdat’ta yaşanan güzel günlere özlem temalarıyla kasidenin ana konusu ortaya konmuştur. Hâtime bölümünde ise tekrar ayrılıktan şikâyet temasına dönülerek geleneksel Arap şiiri muhtevalarında görülenden farklı bir içyapı sergilenmiştir. Bu muhteva planı, bir şehirde yaşanan felaketi yansıtan şehir mersiyesi türünün ruhuna uygun olmakla birlikte, akıcılığı da sağlamıştır. Kasîdenin genelinde telaffuzu kolay ve sarf kurallarına uygun kelimeler tercih edilirken, fesahât kurallarına dikkat edilmiştir. Öte yandan şair kasidede çoğunlukla Bağdat felaketini tüm gerçekliğiyle okura aktardığı ihbârî cümleler tercih etmiştir. Ancak duygu yoğunluğunu daha çarpıcı bir biçimde ifade etme ihtiyacı hissettiği bölümlerde te‘accub, istifhâm, yemin, nidâ gibi üsluplarla anlatımını zenginleştirmiştir. Şemseddîn el-Kûfî şiirlerinde cinâsı sıkça kullanmıştır. Bunun dışında anlamla ilgili sanatlardan biri olan tıbâk da beyitlerde öne çıkan bedî‘î sanatlardandır. Sonuç olarak Şemseddîn el-Kûfî’nin söylemiş olduğu bu şehir mersiyesi çerçevesinde Moğol istilasının Arap şiirinde hatırı sayılır bir etkisinin olduğu ve bu şiirlerde dokunaklı bir üslupla tarihsel gerçeklerin sonraki dönemlere aktarıldığı görülmüştür.

Keywords