İletişim Kuram ve Araştırma Dergisi (Dec 2017)
Kamusal Alanın Kadın Aktörleri: Kurtuluş Savaşı Dönemi Kadınları
Abstract
Geleneksel felsefe ve politika kuramında geçmişten bu yana kamusal alan ile özel alan birbirine karşıt, birbiriyle ilişkili olarak tanımlanmış ve her ikisine de politik bir anlam yüklenmiştir. Sokrates’ten Platon’a, Aristo’dan Weber ve Machiavelli’ye kadar değişik şekillerde tasarlanan kamusal alan ve özel alanın temel öznesi hiç şüphesizdir ki devlet ve birey olmuştur. Bu tasavvurda kamusal olan politik, özel olan ise özgürlükle karşılanmış; kadın ve çocuklar ise özel alanın bir öznesi olarak çerçevelenmiştir. Kısacası kamusal alanın kapsam ve sınırlarına ait geleneksel çizgideki kavramlaştırmalara bakıldığında, batılı politik felsefede erkek kusursuz aklın temsilcisidir. Kadın ise akılcı olmayanla, duygularla, tutkularla özdeşleştirilmiş ve kamusal alandan dışlanmıştır.Kamusal alan özel alan ayrımı üzerine çalışmalar yapan yakın çağ siyaset bilimcilerinden Arendt, insanın koşullarını belirleyen üç etkinlik alanı olduğunu vurgulamıştır: işgücü, çalışma ve eylem. Özellikle de insan onurunun ve özgürlüğünün bir anlatımı olarak “eylem” üzerinde duran Arendt’e göre özel alan, insanın varlığını sürdürmesi için gerekli ve önemli olabilir ancak insan özgürlüğü ancak kamusal alanda gelişebilir. Habermas ise kamusallığın ancak ekonomik ve toplumsal koşullar herkese eşit imkân tanıdığı takdirde güvence altına alınacağı görüşündedir.Bu çalışmada, kadının kamusal alanın aktif bir öznesi olduğu kabulünden hareketle, Kurtuluş Savaşı dönemi Türk kadınlarının cephe gerisinde gösterdikleri faaliyetler, kamusal etkinlikler olarak ele alınmıştır. Balkan ve Birinci Dünya Savaşının getirdiği zorunluluklar neticesinde Türk kadınının statüsünde başlayan zorunlu değişiklikler, Kurtuluş Savaşında en etkin rolüne dönüşmüştür. Daha önceleri evine kapanan kadınlar, kamusal alana çıkarak kimi zaman dernekler kurarak, kimi zaman elinde silahla cephede savaşarak kimi zaman da miting meydanlarında hatip olarak savaşta aktif rol almışlardır. Bu bağlamda, tarihsel gerçeklik boyutunda ve bu yönde var olan belgeler ışığında betimleyici bir yöntemle yürütülen çalışmada, Türk kadınının özel alanın da aktif bir öznesi olarak, kamusal alanda ortaya koyduğu varlık mücadelesi neticesinde milli mücadeleye olan katkısı bir kez daha gözler önüne serilmiştir.