Cumhuriyet İlahiyat Dergisi (Dec 2021)
Heterodoks Sûfîler Arasında Meçhul Bir İsmin İzini Sürmek: Sûfî Şair Çelebi Sultan’ın Kimliğini İnşâ Denemesi
Abstract
Çelebi Sultan, eldeki bilgilerin kıt ve tartışmalı olması nedeniyle hakkında kesin bilgilere sahip olunmayan sûfi şairlerdendir. Abdülbaki Gölpınarlı, Süleymaniye Kütüphanesi Hâlet Efendi 800 numarada kayıtlı kime ait olduğu hâlâ belirsizliğini koruyan bir gazelden hareketle, Çelebi Sultan’ın Bayramî-Melâmîlerinden Oğlan Şeyh İsmâîl-i Maʻşûkî (öl. 1539) olabileceği iddiasında bulunmuştur. Fakat bahsi geçen gazelin basit nüsha farklarıyla Eşrefoğlu Rûmî (öl. 1469) divanında da yer alması, Çelebi Sultan’ın, İsmâîl-i Maʻşûkî olma ihtimalini epeyce azaltmaktadır. Gölpınarlı bu bilgiye rağmen, gazelin Oğlan Şeyh’e ait olduğu şeklindeki iddiasının ardında durmuş ve Eşrefoğlu Rûmî’ye aidiyetine şüpheyle yaklaşılması gerektiğini belirtmiştir. Gizlidir redifli bu gazel dışında Çelebi Sultan’la ilişkilendirilen bir kaside ve bu kasideye Âyîne-zâde Mehmed Şemseddîn-i Sirozî (öl. 1688/89) tarafından yapılan bir şerh daha bulunmaktadır. Ancak gerek kendisine izafe edilen gazel ve kaside, gerekse Âyîne-zâde şerhi, sûfî şairin kimliğini aydınlatmada yeterli delil sunmadığından Çelebi Sultan’a dair söylenebilecekler, zorunlu olarak, tahminî çıkarımlarla sınırlı kalmaktadır. Bu yazının kaleme alınma amacı Çelebi Sultan’a dair tahminî bir çerçeve oluşturabilmektir. Bu bağlamda önce sûfî şairin zikredildiği yazmaların muhtevasından yola çıkılarak Çelebi Sultan’ın meşrebi, hangi sûfî zümreler arasında popüler olduğu ve Hurûfî şairlerden Misâlî (öl. 1577) ile bir bağının olup olamayacağı üzerinde durulmuş; sonrasındaysa kasidenin ilk iki beytinde ele alınan isim-müsemmâ meselesinden hareketle Çelebi Sultan’ın Hurûfîlikle ilgisinin bulunup bulunmadığı aşağıdaki şekilde tartışılmıştır. Çelebi Sultan’ın Hurûfîlikle bağı meselesi makalede iki başlık altında incelenmiştir. İlk başlıkta nedür redifli kasideden hareketle Çelebi Sultan’ın Hurûfî şairlerden Misâlî olma ihtimali ele alınmış ve bu bağlamda iki delilden hareket edilmiştir. İlk delil bahsi geçen kasidede Misâlî isminin geçmesi ikinci delil ise Misâlî Divanı’nın iki nüshasında Çelebi Sultan’a ait nedür redifli kasidenin bulunuyor olmasıdır. Fakat bahsi geçen nüshaların son dönemlerde istinsah edilip divanın en eski nüshalarında kasidenin geçmiyor oluşu Çelebi Sultan’ın Hurûfî şairlerden Misâlî olma ihtimalini azalttığı sonucuna ulaşılmıştır. İkinci başlıkta ise nedür redifli kasidenin ilk iki beytinde geçen isim-müsemmâ meselesi ele alınarak Çelebi Sultan’ın Hurûfî olup olamadığı mevzusu tartışılmıştır. Bu noktada Çelebi Sultan’ın isim-müsemmâ meselesine dair nedür redifli kasidesindeki iki beyti ile bazı Hurûfî şairlerin (Nesîmî/ Halîlî, Misâlî vd.) bu husustaki beyitleri arasında benzerlik olduğu anlaşılmıştır. İlave olarak Hurûfîler dışında isim-müsemmâyı şiirine taşıyan birkaç zümrenin isim-müsemmâya bakışları da çalışmada ele alınmıştır. Çelebi Sultan’ın daha çok hangi gruplar tarafından sahiplenildiği konusu ele alınırken ise sûfî şairin nedür redifli kasidesinden hareket edilmiş ve bu kasidenin hangi zümreler arasında revaçta olduğu tespite çalışılmıştır. Bu amaçla ilgili kasidenin bulunduğu Süleymaniye Kütüphanesi Mihrişah Sultan 185 numarada kayıtlı yazma, Süleymaniye Kütüphanesi Galata Mevlevihanesi 233’te kayıtlı mecmua ve Millet Kütüphanesi Ali Emiri Koleksiyonu (AEArb) 4341’de kayıtlı yazmanın genel bir içerik dökümü yapılmıştır. Netice olarak nedür redifli kasidenin Hurûfî, Alevî-Bektaşî ve Bayramî-Melâmî grupların eserleriyle aynı yazmalar içinde bulunduğu ve dolayısıyla gerek Çelebi Sultan gerekse kasidesinin heterodoks gruplar arasında popüler olduğu sonucuna varılmıştır. Tüm bunlara rağmen Çelebi Sultan’ın kimliğine dair net bir sonuca ulaşılamamış ve sûfî şairin heterodoks gruplar arasında popüler olup kendisinde bazı Hurûfî etkilerin görüldüğü şeklinde muğlak bir çerçeveden öteye geçilememiştir.
Keywords