Şırnak Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi (Sep 2023)
Kur’ân-ı Kerîm’deki Bazı Dilsel Kullanımların Zarûret Olgusu ile İlişkisine Dair Bir İnceleme
Abstract
Şiirin, nesir dilinden ayrılan kendine has bir üslubu vardır. Bunun sebebi şiirin bağlı kalması gereken vezin ve kafiye gibi olgulardır. Vezin ve kafiyeden ötürü normal kelamda bulunan serbestlik şair için ortadan kalkar ve şair sınırlı bir alanda hareket etme zorunda kalır. Gramerdeki şâz bir kullanım, her ne kadar kural dışı kabul edilse de nahivciler tarafından değersiz görülerek bir tarafa atılmamıştır. Bilakis bu husus önemli görülmüş, nahiv ve sarf ilminin temel kurallarına uyup uymadığı noktasında çeşitli bölümlere ayrılmış ve bu da nahvin anlaşılmasında önemli bir rol oynamıştır. Nahiv kitaplarında dil kuralları anlatılırken kuraldışı kullanımlara yer verilmek suretiyle zarûret olgusuna dikkat çekilmiştir. Nahivciler de şiirdeki bu zorunluluktan ötürü şairin gramer kaideleri dışına çıkması durumuna bir çözüm bulmaya çalışarak bunu “zarûret olgusu” adı altında ele almışlardır. Kur’ân-ı Kerîm’de de bu olguya benzer kullanımlar görülmektedir. Örneğin kimi nahivci tarafından zarûret olarak görülen bazı hazif olguları, şiirde ve Kur’ân-ı Kerîm’de de çokça rastlanan bir durumdur. Bunun yanında bazı kırâat vecihlerinde de farklı zarûret kullanımlarına benzer okuyuşlar görmek mümkündür. Bu da Kur’ân-ı Kerîm’in farklı lehçeleri ve kullanımları barındırdığına işaret etmektedir. Genel olarak zarûret kullanımları dilsel olarak güçlü görülmeyen kuraldışı, nadir ve benzeri kullanımlar olarak görüldüğünden nahivciler Kur’ân-ı Kerîm’i bundan istisna etmişler ve orada bulunan bu tür kullanımları farklı şekillerde izah ederek gerekçelendirmişlerdir. Çünkü Kur’ân-ı Kerîm üst düzey Arap belagatini temsil etmekte ve kendine has bir üslubu bulunmaktadır. Bu da onun icâzına dayanmaktadır. Nahivciler zarûrete benzer bu kullanımları bazen câiz/ruhsat bir kullanım, bazen nüzul döneminde konuşulan dile uygunluk, bazen de dilsel bir genişlik ve zenginlik olarak değerlendirmişlerdir. Bu çalışmada Kur’ân-ı Kerîm’deki bazı âyetlerde görülen zarûrete benzer kullanımlara nahivcilerin yaklaşımı tasvirsel ve tahlilsel bir yöntemle ele alınacaktır. Bu bağlamda farklı kırâaatleri de içermesi yönüyle özgün bir çalışma olduğu söylenebilir. Çalışmada ilk olarak Kur’ân-ı Kerîm bağlamında nahivcilerin zarûret olgusu hususundaki görüşleri, ardından hazif ve ziyâde olgusunun geçtiği bazı âyetler, mananın kalb edilmesi, mecâzî müennese dönen zamiri barındıran fiilin müzekker kullanılması gibi Kur’ân-ı Kerîm’de zarûret olgusuna benzeyen kullanımlar ele alınacaktır. Çalışmada zarûret olgusuyla ilgili şiirlerde geçen kullanımlara örnek verilmeyecek olup sadece kullanımın zarûret olgusu bağlamında değerlendirilmesiyle yetinilecektir. Çalışmanın sonucunda zarûret olgusunun şâz ve zayıf gibi güzel görülmeyen dilsel düzeylerle ilişkili olduğundan nahivcilerin “Kur’ân’da zarûret yoktur” konusunda hemfikir oldukları görülmüştür. Fakat bazı kullanımları zarûret kabul edilen olgulara hamletmişlerdir. Bu da çoğunlukla gramercilerin birçok zarûret konusunda birbirleriyle ihtilaf etmesinden kaynaklanmaktadır. Zira bir nahivcinin normal kelamda câiz gördüğü bazı kullanımlar, başka bir nahivci tarafından zarûret olarak telakki edilmiştir. Bu da mezkûr kullanımların Arapçada bir dayanağının olduğunu göstermektedir. Kur’ân-ı Kerîm’de normal dil kurallarına aykırı olarak görünen bu kullanımların, Kur’ân-ı Kerîm’in mutlak anlamda Arap dilinin en fasih ve belîğ üsluplarını barındırması, dilsel olarak zirve noktayı temsil etmesi hasebiyle zarûret olarak değerlendirilmemesi gerektiği anlaşılmıştır. Ayrıca detaylı bir şekilde incelendiğinde bu kullanımların Arap dilinin bazı lehçelerine uygun olduğu da açıkça görülmüştür.
Keywords