Kocatepe İslami İlimler Dergisi (Dec 2023)

Kur’ân’ın İ‘câzına Dair Lafız-Mana Tartışmaları Çerçevesinde Fâdıl Sâlih es-Sâmerrâî’nin Anlam Hassasiyetine Yönelik Eleştirel Bir Yaklaşım

  • Muhammet Çelik

DOI
https://doi.org/10.52637/kiid.1359838
Journal volume & issue
Vol. 6, no. 2
pp. 439 – 460

Abstract

Read online

Kur’ân’ın edebi üstünlüğü ve mucizevi varlığı anlamındaki i‘câz onun lafzındaki güzellikte mi, yoksa onun anlamında mı bulunuyor? Tarih boyunca dilciler, tefsirciler ve kelam alimleri buna çeşitli cevaplar vermişlerdir. İ‘câzın lafız ve mananın birlikteliğindeki bir edebi üstünlükten neşet ettiğini söyleyenler olduğu gibi, bu unsurlardan birini öne çıkaranlar da olmuştur. Buradaki asıl problem, bu iki unsurdan birini öne çıkarıp diğerini görmezden gelme veya hafife alma şeklindeki yaklaşımlardır. Çünkü böyle bir durumda, edebi üstünlük için gerekli olan lafız-mana uyumu, bunlardan biri lehine bozulmuş olmaktadır. Bu denge ve uyum, lafız güzelliği lehine bozulduğunda nasıl i‘câz açısından eksik bir açıklamaya dönüşecekse, aynı şekilde mana lehine bozulduğunda da yine i‘câz açısından eksik bir açıklamaya dönüşecektir. Elbette farklı yorumlarda bazen anlamın bazen de ses uyumunun öne çıkarılması doğaldır, ancak bunlardan birinin tek başına gaye olarak gösterilip diğer unsurun göz ardı edilmesi veya yok sayılması, belli saiklerle yapılmış bir tercihten kaynaklanıyor olabilir. Özellikle modern dönemde, Kur’ân’daki bazı lafzî değişmelerin ve cümle içindeki bazı farklı tercihlerin mutlaka anlamsal bir nüanstan dolayı var olduğunu savunan görüşlere rastlanmaktadır. Bu araştırmada bu yaklaşım sorgulanacak ve Fâdıl Sâlih es-Sâmerrâî’nin Me‘âni’n-nahv adlı eseri ve diğer çalışmaları üzerinden eleştirel bir okuma sunulmaya çalışılacaktır. Cümledeki lafzî değişimlerden özellikle takdim-tehir, hazf, isim veya fiil tercihi, sîga tercihi gibi durumların ele alınacağı bu araştırmada Kur’ân’da mesela takdim-tehirin tercih edildiği her seferinde bu tercihin mutlaka bir anlam nüansının tahakkuku için mi tercih edildiği, yoksa söz konusu anlam farklılığının mevcudiyetiyle birlikte mesela fâsıla gibi bir ses uyumu sebebiyle de aynı tercihin yapılıp yapılamayacağı sorgulanmaktadır. İki unsurun birlikteliğinden doğan edebi üstünlükte, bazen anlamın bazen ses uyumunun biraz daha öne çıkması edebi üstünlük tezini zedeler mi? Ya da anlam bu kadar önemliyken, ses uyumu edebi üstünlük açısından daha mı az önemlidir? Edebi üstünlükte manayı esas alıp lafzî güzellikleri ona tabi olan ikincil bir unsur olarak görmek, edebi tenkit ilkeleri açısından bazı sorunlara yol açmaktadır. Bu sorunların başında, lafzî güzelliğe hizmet eden her türlü üslup tercihinin mutlaka anlamsal bir maksatla gerçekleşmiş olması inancı bulunmaktadır. Böyle bir inançtan hareket edildiğinde, bazen ilgili cümlelerdeki görünen anlamın ötesinde bir de görünmeyen anlamın varlığı iddia edilmekte, çoğu kişinin gözünden kaçan bir anlam inceliğinin bir kişi tarafından adeta keşfedildiği öne sürülmektedir. Burada böyle bir iddianın Kur’ân’ın i‘câzına hizmet etmeyeceği, çünkü salt bir kişinin keşiflerine dayanan nüktelerin o metni mucizevi kılamayacağı iddia edilmekte ve bu tür yorumların çoğu kez zorlama olduğu gösterilmektedir. Zira Kur’ân metninin edebi bir mucize olması, onun muhatapları üzerindeki etkisiyle ilgilidir. Muhataplarının anlayamayacağı türden anlam nüanslarını nasıl onları aciz bırakacak bir edebi üstünlük sayabiliriz? Ayrıca edebi metinler söz konusu olduğunda, anlamın öne çıkarılıp lafzî güzelliklerin ikincil sayılması hem lafız-mana dengesini bozacak hem de yine edebi metinlerin bir özelliği olan üslup çeşitliliğini gölgede bırakacaktır. Kur’ân’daki ayet sonlarında yer alan ses uyumu incelendiğinde takdim-tehir, zikir-hazif, sîga tercihi gibi durumların kimi zaman belli bir anlamı vurgulamakla birlikte ses uyumuna da hizmet ettiği, bazı yerlerde ise belli bir anlam vurgusundan ziyade ses güzelliğine hizmet etmek üzere gerçekleştiği görülür. Her iki durumda da anlamın yerli yerinde olması ve üslubun dilsel kullanımlardaki doğallığa uygun olması, ondaki edebi üstünlüğü ortaya koymaktadır. Böylece hem mana ile estetiğin birlikte inşası gerçekleşmiş hem de üslup çeşitliliği sağlanmış olmaktadır.

Keywords