Hitit İlahiyat Dergisi (Apr 2024)

İslam Coğrafyacılarının Eserlerinde Milletlerin Karakteri

  • Korkut Dindi

DOI
https://doi.org/10.14395/hid.1412483
Journal volume & issue
Vol. 23, no. Din ve Coğrafya
pp. 229 – 245

Abstract

Read online

Coğrafya ve insan, birbirini etkileyen iki varlıktır ve ikisi de birbirinden bağımsız değildir. İnsan, yerel çevre ve coğrafyanın bir parçasıdır. Yeryüzü/mekân ile karşılıklı bir etkileşim içindedir. İnsanı yaşadığı coğrafyadan, coğrafyayı da insandan ayrı düşünmek mümkün değildir. Bu sebeple de coğrafya, farklı tanımları olmakla birlikte, genellikle “doğal ortam ile insanlar arasındaki bağları, etkileşimi ve ilişkileri inceleyen bilim dalı” olarak tarif edilmiştir. Coğrafyanın, iklim ve doğa şartlarının, diğer pek çok faktör gibi, insan yaşamı üzerindeki etkisi müsellem bir gerçekliktir. İnsanların/toplumların fizyolojik (maddi) ve psikolojik (ruhi) yapılarını, düşünce/düşünme ve inanç biçimlerini, karakterlerini, ideolojilerini ve bir bütün olarak hayat tarzlarını etkilediği, sıcak ve soğuk mizaca sahip olmalarında büyük rol oynadığı bilinmektedir. İslam coğrafya eserlerinde coğrafyaların, ülke ve şehirlerin genel tarihleri, sınırları, yolları, dağları, nehirleri, gölleri, limanları, ana ticaret yolları, ekonomik faaliyetleri vs. hakkında oldukça detaylı bilgiler verilmektedir. Bu tarihi ve coğrafi bilgilerin dışında ülkelerin, hanedanların ve beyliklerin siyasi, iktisadi, sosyal ve kültürel durumları, kurumsal yapıları, devlet teşkilatları, din ve mezhepleri, övülen ve yerilen ahlakları, iyi ve kötü huyları, mizaçları vs. hususunda da geniş bilgiler yer almaktadır. İşte bu çalışma, İslam tarihinin önemli kaynakları arasında yer alan erken dönem İslam coğrafya eserlerinde, o dönemde İslam medeniyetinin ana gövdesini teşkil eden Türk, Fars, Berberî ve diğer toplumların/milletlerin temel karakter ve mizaçlarına, olumlu ve olumsuz yönlerine dair serdedilen bilgileri/rivayetleri literatür taraması yöntemiyle incelemeyi amaçlamaktadır. Ayrıca bu çalışma, iklim-insan, coğrafya-insan ilişkisi çerçevesinde milletlerin tabiatlarından kaynaklanan eğilimlerine, kişiliklerine, beşerî meleke ve yeteneklerine, yerleşik huy ve tabiatlarına, ahlaki hususiyetlerine dair dağınık ve parçalı bir şekilde yer alan bilgi ve verileri derleyerek bir senteze ulaşmayı hedeflemektedir. Her ne kadar çalışmanın kaynak ve verileri, müelliflerin kendi gözlemlerine veya görgü şahitlerinin anlattıklarına dayanması hasebiyle öznel nitelik taşısa da o dönem insanların ve belli bir coğrafyaya mensup müelliflerin hem bilim ve akıl seviyelerini, zihniyetlerini hem de birbirlerine ve ötekine bakışlarını, belli ahlak ölçülerine göre birbirlerini değerlendirme biçimlerini tümevarım yöntemiyle ortaya koyması açısından önem arz etmektedir. Dolayısıyla bu çalışma, hem o dönemin ülke, millet ve kavimlerinin dünyasının hem de söz konusu toplumlar ve bakiyelerinin günümüzde içinde bulundukları durumlarının anlaşılmasına imkân verecektir. Bu yönüyle özgün ve otantik olduğunu düşündüğümüz bu çalışmanın, literatüre ve alanına önemli katkı sağlayacağını ümit etmekteyiz. Nitekim konuyla alakalı erken dönem İslam coğrafyacılarının eserleri özelinde daha önce yapılmış herhangi bir çalışma da bulunmamaktadır. Nakle dayalı ve tavsifî bir üslupla ortaya koyduğumuz bu araştırma neticesinde yaşadığı coğrafyaya ve iklim şartlarına bağlı olarak kavimler arasında seciye, huy, karakter, yaşam biçim ve tarzı bakımından bazı farkların olduğu görülmüştür. Müslüman coğrafyacılar, toplumların/milletlerin huy ve karakterlerini genellikle yardımsever, misafirperver, cömert, hikmet ve himmet ehli, iyi huylu, kötü huylu, iyi ahlaklı, kötü ahlaklı, uyumsuz, kaba, kavgacı, namert, itaatkâr, sanatkâr, zanaatkâr, kabiliyetli, dirayetli, atılgan, cesur, savaşçı, barışçıl, insaflı, ağırbaşlı, nazik, sakin, acımasız, vefasız, azgın, kibirli, aceleci, sabırsız, gamsız, neşeli, ince ruhlu gibi bazı kavramlarla ifade etmeye çalışmışlardır. Bu bağlamda İslam coğrafyacılarının eserlerinde bazı milletler “çeşitli el sanatları ve meslekler konusunda kabiliyetli ve becerikli”, bazıları “sanat, edebiyat ve felsefeye yatkın”, bazıları ise “cesur, yiğit, savaşçı, teşkilatçı” şeklinde tavsif edilmişlerdir. Yine kimi milletler nezaket ve nezaheti, adap ve erkânı ile kimileri psişik güçleri ve doğaüstü yetenekleriyle ön plana çıkarken kimileri de bağımlı (köle) millet olmaları dolayısıyla anılmaya değer görülmemişlerdir.