Fırat Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi (Jun 2023)

Fıkıh Usûlü Kelâm ve Belâgat İlişkisi: Mu‘tezilî ve Eş‘arî Usûlcülerin Haber Tanımlarının Analizi (Râzî, Sekkâkî ve Âmidî Mukayesesi)

  • Ramazan Çöklü

Journal volume & issue
Vol. 28, no. 1
pp. 79 – 96

Abstract

Read online

Temel bilgi edinme yollarından biri olan haber tefsir, hadis, fıkıh, kelâm ve belâgat gibi farklı ilmî disiplinlerin konusu olmuştur. Özellikle Kur’an’ın Hz. Peygamber’e Allah (c.c.) tarafından vahiy yoluyla indirilen haber topluluğu olması, haberin İslâmî ilimlerin ortak payesi olmasına yol açmıştır. İslâmî ilimlerin tamamında haberden bir şekilde söz edilse de fıkıh usûlü ve kelâm âlimleri onu tanım, mahiyet, nitelik ve nicelik bakımından derinlemesine incelemişlerdir. Öyle ki usûlcüler ve kelâmcılar bütün fertlerini kapsayabilecek tanımlar oluşturmaya çalışmanın yanında birtakım itikadî kaygıları da gözetmişler ve bunu benimsedikleri haber tanımına yansıtmaya çalışmışlardır. Mu‘tezilî ve Eş‘arî usûlcülerde bu durum çok net bir şekilde görülmektedir. Mu‘tezilî ve Eş‘arî usûlcülerin haberin içeriği ve kısımlarıyla ilgili görüşlerini inceleyen çalışmalar bulunmakla birlikte onların haber tanımları ilmî bir terim olarak incelenmemiştir. İşte bu araştırmada 6./12. ve 7./13. yüzyıllarda yaşayan Mu‘tezilî ve Eş‘arî usûlcülerden Fahreddin er-Râzî, Sekkâkî ve Seyfeddin el-Âmidî’nin haber tanımları analiz edilmiş ve onların bu tanımlarda gözettiği itikâdî ve dilbilimsel hususlar tespit edilmeye çalışılmıştır. Daha önceki yüzyıllarda Mu‘tezilî ve Eş‘arî usûlcüler nezdinde genel itibariyle üç haber tanımı şöhret bulmuştur. Bunlardan biri Ebü’l-Hüseyin el-Basrî’ye aittir. Diğer iki tanım ise “Kendisine doğru ve yalan denilebilen söz” şeklindeki tanımın çeşitli formlarıdır. Bu tanımlarda “onaylama ve “yalanlama” ifadelerinin yanı sıra “ve” ve “veya” bağlaçlarından hangisinin kullanılmasının gerektiği tartışılmış ve çoğunlukla bütün fertlerini kapsamına alamaması, kapsamadığı bazı fertleri çıkaramaması, bilinmeyen kavramlarla açıklanması ve kısır döngüye yol açması gibi nedenlerle eleştirmiştir. Araştırmada Râzî, Sekkâkî ve Âmidî’nin sözü geçen tanımlara yönelttikleri eleştiriler aktarılmış, sonra da her birinin benimsediği görüş yahut haber tanımı açıklanmıştır. Usûlcülerin konuyla ilgili görüşleri vefat sırasına göre ve ayrı başlıklar altında ele alınmış, bunun bir sonucu olarak önce Râzî’nin, sonra Sekkâkî’nin en sonunda da Âmidî’nin yaklaşımı incelenmiştir. Yine bu başlıklarda adı anılan üç usûlcünün görüşü tıpkı eserlerindeki gibi maddeler halinde açıklanmış, yanı sıra eleştirdiği kişi ve fırkalar ile kullandığı yöntem de tespit edilmeye çalışılmıştır. Ayrıca araştırmada Râzî, Sekkâkî ve Âmidî’nin konuyla ilgili yaklaşımı mukayese edilmiş, arka planda hangi kaygıları taşıdıkları, birbirlerini ve kendilerinden sonraki usûlcüleri ne şekilde etkiledikleri tespit edilmiştir. Böylece Râzî, Sekkâkî ve Âmidî’nin haberin tanımı özelinde görüşleri, kendilerinden önceki ve sonraki dönemle birlikte incelenmiş olmakta ve okuyucuya geniş bir bakış açısı sunmaktadır. Fıkıh usûlü, kelâm ve belâgat ilişkisinin vurgulandığı araştırmanın en önemli hedeflerinden biri, haberin tanımı dolayısıyla İslâmî ilimler arasındaki ilişkiyi ortaya koymaktır. Görüşlerini açıkladığımız âlimlerin birden fazla alanda derinleşmiş olması bu hedefi gerçekleştirmeyi mümkün kılan en önemli sâiktir. Öyle ki Râzî ve Sekkâkî, belâgat eserlerinde dahi usûlcülerin ve kelâmcıların haber tanımlarını incelemiş ve bu konudaki görüşünü yazdığı eserin ait olduğu ilim dalına göre değil, kendi bilgi anlayışına göre oluşturmuş âlimlerdir. Dahası, 6./12. ve 7./13. yüzyıllarda kaleme alına eserlerdeki bir kavramın tartışılması nedeniyle araştırmada mantık ilminin fıkıh usûlündeki kullanımından misaller de bulunmaktadır. Böylece fıkıh usûlü, kelâm ve belâgat disiplinleri arasındaki ilişki somut misaller üzerinden gösterilmiş olmaktadır ki bu, günümüz araştırmacıları için yeni bir araştırma sahası olabilir. Sırf bundan ötürü araştırmada Râzî, Sekkâkî ve Âmidî’nin fıkıh usûlü ve belâgat eserlerinin yanında önceki asırlarda yazılan usûl eserleri ile bazı kelâm eserlerinden de faydalanılmıştır. Araştırma giriş ve beş bölümden oluşmaktadır. Girişte haberin sözlük anlamından, İslâmî ilimler içindeki özel konumundan ve araştırmanın içeriğinden söz edilmiştir. Birinci bölümde Râzî’nin, ikinci bölümde Sekkâkî’nin, üçüncü bölümde ise Âmidî’nin haberin tanımı ve mahiyeti hakkındaki görüşleri, eleştirileri ve sundukları çözüm açıklanmıştır. Dördüncü bölümde sözü geçen üç usûlcünün konuyla ilgili görüşü ve metodolojisi genel bir değerlendirmeyle mukayese edilmiş, son bölümde ise sonraki dönemlerdeki usûlcülere etkisi ortaya koyulmaya çalışılmıştır.

Keywords