Cumhuriyet İlahiyat Dergisi (Dec 2017)
Çağdaş Türk Sinemasında Din Adamı Tasviri: ‘Kış Uykusu’ Filmi Örneği
Abstract
Öz: Din eğitiminin, formal eğitim süreçleri yanında informal eğitim süreçlerini de irdelemesi ve betimlemesi gerekir. Çünkü informal öğrenmeler bireyin ve toplumun anlam perspektiflerinin oluşmasına etki ederler. İnformal öğrenmeler bireyin günlük hayatı içinde çeşitli tecrübeler aracılığıyla ortaya çıkabilir. İnformal öğrenmelere neden olabilecek tecrübelerden birisi de sinema filmleridir. Bu çalışma, din adamının, çağdaş Türk sinemasında hangi özellikleriyle görünür kılındığını incelemek amacıyla yapılmıştır. Bu bağlamda Nuri Bilge Ceylan’ın Kış Uykusu filmi nitel araştırma yöntemlerinden araçsal durum çalışması yöntemiyle analiz edilmiştir. Filmde yapılacak analizlere veri kaynağı olarak İmam Hamdi karakteri seçilmiştir. Yapılan analiz sonucunda İmam Hamdi’nin fakir olarak gösterildiği tespit edilmiştir. Bu fakirlik sadece maddi yönden değil bütün sermaye türlerini kapsayan bir fakirliktir. Yani İmam Hamdi, maddi fakirliğin yanında bilgisiz ve estetik duyarlıktan da uzak bir karakter olarak yansıtılmıştır. Bu sebeplerden ötürü filmdeki diğer karakterler ona saygı duymazlar. Sonuç bölümünde filmde görünür kılınan din adamı karakterinin gerçekliği tartışılmış ve bu tartışmaya bağlı olarak bazı öneriler dile getirilmiştir. Özet: Birey dünyaya geldiği andan itibaren günlük hayatın içinde çeşitli tecrübeler aracılığıyla öğrenir. Yaşı ilerledikçe belli öğrenme tecrübeleri kontrol altına alınıp formal hale getirilirken kontrol altına alınmamış öğrenme tecrübeleri de varlığını sürdürmeye devam eder. Eğitim bilimleri bu şekilde kontrol altına alınmamış öğrenmeleri, informal öğrenme olarak nitelendirmektedir. İnformal öğrenmelerin kaynağı çok farklı tecrübelere dayanabilir. Birey farklı tecrübeler vasıtasıyla kendine has bir anlam perspektifi oluşturabilir ve çoğunlukla bu anlam perspektiflerinin farkında olmaz. İnformal öğrenmeler aracılığıyla kazanılmış anlam perspektifleri bireyin belli eylemlere yönelirken belli eylemlerden de bilinçsiz bir şekilde uzaklaşmasına neden olabilir. İnformal öğrenmeler çeşitli tecrübeler aracılığıyla ortaya çıkabilir. Bu tecrübelerden birisi de sinema filmleridir. Dolayısıyla onlar üzerinde yapılacak irdeleme ve betimleme çalışmaları sosyal bilimlerin her alanı için oldukça önemlidir. Bu bağlamda, yapılan bu çalışmanın amacı çağdaş Türk sinemasında din adamının nasıl tasvir edildiğini tespit etmektir. Çalışmaya örneklem olarak Nuri Bilge Ceylan’nın Kış Uykusu filmi seçilmiştir. Kış Uykusu filmindeki İmam Hamdi karakteri, Erving Goffman’ın sosyal davranışları açıklamak için kullanmış olduğu “performans” ve “vitrin” kavramları çerçevesinde incelenmiş ve yönetmenin nasıl bir din adamı tasvir ettiği analiz edilmiştir. Kış Uykusu filminin olayları Kapadokya bölgesinde geçer. Filmin başkarakteri Aydın, yörede otel işleten varlıklı biridir. Filmin genel hikâyesi Aydın, Aydın’ın eşi Nihan ve Aydın’ın kardeşi Nejla arasındaki problemlerle ilgilidir. İmam Hamdi karakteri Aydın’ın yöredeki evinde kiracıdır. Uzun süredir kirayı ödemediği için Aydın tarafından icraya verilir. İcra memurları evlerine geldiği için öfkelenen İmam Hamdi’nin yeğeni İlyas, filmin ilk sahnelerinden birinde Aydın’ın arabasının camını kırar. Aydın ve yardımcısı çocuğu alıp İmam Hamdi’nin evine getirirler. İmam Hamdi bu sahneyle birlikte filmde görünmeye başlar. İmam Hamdi karakteri, Goffmancı anlamda -bir kimsenin belli bir izleyici kitlesi önünde gerçekleştirmiş olduğu ve gözlemciler üzerinde bir etkisi olan eylem- kullandığımız “performans” kavramı bağlamında incelendiğinde, yönetmenin karaktere dair vurguladığı özellikler şunlardır: İmam Hamdi, insanlarla olan ilişkilerinde onların sosyoekonomik durumuna göre tavrını değiştirmektedir. Film evreni içinde maddi durumu yerinde olan Aydın ve Nihan karakteri karşısında oldukça mütevazı bir hale bürünürken diğer karakterler karşısında bu tavrı farklılık göstermektedir. İmam Hamdi’nin yönetmen tarafından vurgulanan özelliklerinden birisi de fakir olmasıdır. Bu fakirlik sadece maddi yönden değil bütün sermaye türlerini kapsayan bir fakirliktir. İmam Hamdi hem “ekonomik sermaye” hem de “kültürel sermaye” açısından fakir olduğundan Aydın da olumsuz bir izlenim uyandırmaktadır. Aydın’a göre İmam Hamdi, iyi yetişmemiş, oturmasını kalkmasını bilmeyen, çevresine güven vermeyen bir din adamıdır. Aydın bu sebeplerden ötürü İmam Hamdi karakteriyle muhatap olmak istemez. Aralarındaki sorunlar sebebiyle onu yardımcısına ve avukatlarına yönlendirir. İmam Hamdi, Aydın’ın bu isteğine rağmen filmin ilerleyen sahnelerinde onunla görüşme çabalarına devam eder. İmam Hamdi’nin “performans” açısından dikkat çeken özelliklerinden birisi de onun sabah namazı vaktini “sabahın körü” olarak nitelendirmesidir. Ayrıca konuşmalarında dini konulara atıfta bulunduğu zamanlarda, ses tonundaki yapmacıklık da oldukça dikkat çekicidir. Bu bölümlerde “performans” açısından “kinik” bir tutum –kendi yaptıklarına kendi de inanmaz bir hal- sergilemektedir. İmam Hamdi, filmde “performans” sergilediği son sahnede Aydın’ın eşi Nihan’ın getirmiş olduğu yardımı kabul etmesiyle dikkat çeker. Önce parayı kabul etmek istemez ama bu durumdan kimsenin haberi olmadığı anlayınca parayı alır. İmam Hamdi’nin kabul ettiği parayı kardeşi İsmail görüp ateşe atar. Bu sahnede İmam Hamdi yerine sarhoş kardeşi İsmail gururlu bir tavır takınmış olur. Goffman’ın mesajların iletilmesi esnasında genel ve değişmesiz bir kısım olarak nitelendirdiği “vitrin” özelliklerine baktığımızda üç katmanlı bir değerlendirme yapmak mümkündür. Birinci katmanda İmam Hamdi’nin evinin bahçesi oldukça dikkat çekicidir. Bahçenin gösterilen ilk fotoğrafında -köşeye bırakılmış demir yatak iskeleti, plastik pencere çerçeveleri vb.- düzensiz şekilde oraya buraya atılmış eşyalar dikkat çeker. Bahçede göze hoş görünen herhangi bir estetik güzellikle karşılaşmayız. Bahçeden evin iç kısmına geçildiğinde ise salon olarak kullanılan odada, masanın üzerinde, tencere, tuzluk, sürahi, plastik leğen gibi birbiriyle ilgisi olmayan ve düzensiz şekilde etrafa bırakılmış nesneler dikkat çeker. Odanın bütün duvarlarına çiviler çakılmış ve bu çivilere çirkin görüntülerin oluşmasına neden olan nesneler asılmıştır. Duvarda asılı olan nesnelerden en ilgi çekici ise mikrofondur. Kablolu bir mikrofon salonun duvarında öylece asılmış şekilde durmaktadır. Bütün bu görüntüler salon olarak kullanılan kısmın da estetik duyarlıktan uzak sadece hayatta kalma güdüsüyle kullanıldığı göstermektedir. Salondan sonra da Hamdi Hoca’nın odası gösterilir. Bu odanın da bahçeden ya da salondan bir farkı yoktur. Odada kütüphane yoktur. Sadece birbirine yapışmış gibi duran birkaç kitap dikkat çeker. Kur’an-ı Kerim bezlere sarılmış bir şekilde duvara asılmıştır. Hamdi Hoca’nın vitrini ile ilgili ikinci katman ailesidir. Hamdi Hoca, annesi ve kardeşinin ailesi ile birlikte yaşamaktadır. Filmde Hamdi Hoca’nın annesi ve yengesi ile ilgili fazla detay verilmez. Kardeşi İsmail, sarhoş ve kavgacı bir karakter olarak dikkat çeker. İmam Hamdi’nin yeğeni İlyas ise filmin ilk sahnesinde Aydın’ın arabasının camını kırmıştır. Yani ikisi de olumlu davranış özelliklerinde uzak görüntüler sergilerler. İmam Hamdi’nin onlar üzerinde herhangi bir olumlu etkisi olmamıştır. Çünkü yukarıda da belirtildiği gibi İmam Hamdi çevresine olumlu etki edebilecek yeterli sermayeye sahip bir din adamı değildir. Hamdi Hoca’nın filmde gösterildiği “vitrin” de en son katman, kendi kılık kıyafetidir. Örneğin Hamdi Hoca filmde göründüğü ilk sahnede ütüsüz ceketiyle dikkat çeker. Bunun yanında Aydın’ın oteline yaptığı ziyaretlerin birinde Aydın müsait olmadığı için onu Aydın’ın çalışma odasına alırlar. Bir süre bekledikten sonra Aydın gelir ve odanın kokusundan rahatsız olduğu için camları açar. Açıkça ifade edilmese de bu sahnede İmam Hamdi’nin ayaklarının koktuğu izlenimi verilir. Sonuç olarak İmam Hamdi karakteri Kış Uykusu filminde oldukça olumsuz tasvir edilmiştir. Din eğitimi alanında çalışmalar yapan kişilerin bu tasvir üzerine kendilerine şu soruyu sormaları gerekmektedir: Böyle bir din adamı gerçekten var mıdır? Böyle bir din adamı varsa, bu durumu ortaya çıkartan sebepler araştırılmalı, özellikle din adamlarının eğitimine oldukça önem verilmelidir. Sadece mesleki bilgiler değil bunun yanında İslam kültür ve medeniyetini doğru temsil etmeyi sağlayacak estetik duyarlılık da kazandırılmaya çalışılmalıdır. Böyle bir din adamı yoksa, Diyanet İşleri Başkanlığı’ınca kurulacak çeşitli kurullar vasıtasıyla sosyal ve kültürel mecralarda din adamlarını olumsuz gösteren yapımcı, yönetmen vb. kişilerle diyalog içine girilerek bu durumun sebepleri üzerine araştırmalar yapılmalıdır. Çünkü önyargı içermeyen tüm eleştiriler kurumların kendilerini yenilemeleri için önemli fırsatlar sağlar. Son olarak dini değerlere önem veren tüm kişi ve kuruluşların olumsuz tasvirleri eleştirmelerinin yanında, toplumun anlam perspektiflerinin oluşmasına katkı sağlayacak kültürel üretimlerin içinde olması da oldukça önemlidir. Müslümanlar bu sayede kendileri hakkında üretilen anlamın seyircisi değil bizzat faili olma şansını elde edebilirler.
Keywords