Marife Dini Araştırmalar Dergisi (Dec 2022)
Nâsiruddin el-Elbânî'nin Selefîlik Anlayışı ve Balkan Gençler Üzerindeki Etkisi
Abstract
Nâsırüddin el-Elbânî, 1914 yılında Arnavutluk'un İşkodra şehrinde doğmuştur. Kral Ahmet Zogu’nun Müslümanları sindirmeye yönelik politikalar uygulaması dolayısıyla, Elbânî’nin babası Nuh Necati Suriye’ye göçmüştür. Suriye bu dönemde Fransız mandası altında sömürgecilikten etkilenen bir ülkeydi. Bundan dolayı Nuh Necati oğlunu devlet okuluna değil Medresetu Cem‘iyyeti’l-İs‘afi’l-Hayriyye ismiyle özel bir okulda yazdırır. İlkokulu bitirdiğinde hem baba mesleğini saat tamirciliğini öğrenir hem de Şam’da bulunan Dârü’l-Kütübi’z-Zâhiriyye kütüphanesine giderek oradaki hadis yazmalarını incelemeye başlamıştır. Onun kütüphanede bulunan hadis yazmalarının fihristlerini hazırlaması, ilim ehlinin varlığından haberdar olmadığı bazı yazmaları keşfetmesi ve bazı özel kütüphanelerdeki yazma eserleri de ortaya çıkarmasıyla dikkat çekmiştir. Onun bu çabası önemli bir hadis alimi olmasını sağlamıştır. Elbânî, düzenli olarak bir rahle-i tedristâttan geçmemiş ve hocasız olarak kendini yetiştirmiştir. Herhangi bir akademik kariyere sahip olmamasına rağmen Medine İslam Üniversitesinde ders vermesine engel olmamıştır. Ancak üniversitede onun görüşleri hızla tartışmalara yol açmış ve kariyerinin 1961'den 1963'e kadar kısa sürede bitmesine neden olmuştur.Elbânî, dini anlamak için mezhep imamlarının fetvaları değil, Kur'an ve sünnet esas alınmalı gerektiğini savunmuştur. Mezhebi hükümleri din haline getirmek, mezhepleri İslam’ın kendisi olarak kabul etmek doğru değildir. Fıkhi mezheplere bağlılık zorunlu değildir. Elbânî, birçok konuda mezheplerin görüşlerini eleştirdikten sonra “bu konu hakkında sahih sünnette şöyle bir hüküm bulunmaktadır”, şeklinde açıklama yapmaktadır. Ayrıca, fıkhu’s-sunne kavramını kullanırken fıkhi mezheplerin hadislerle birçok konuda ihtilafa düştüklerini zikreder. O, mezheplerin usulünden ziyade doğrudan hadislere dayalı bir fıkıh yöntemi benimsenmesi gerektiğini ifade eder. Elbânî’nin, fıkhu'l-hadis veya fıkhu’s-sunne kavramlarını kullanırken mezheplere alternatif bir fıkıh çıkarmaya çalıştığı görülmektedir. Elbânî, Hanbeli mezhebinin metodolojisi yerine Hadis’i esas alması nedeniyle Suud alimleri tarafından da eleştirmiştir. Çünkü Elbânî’nin bu yaklaşımı, onlara göre Suud alimlerinin otoritesine tehdittir. Ancak Elbânî’ye göre bir mezhebe bağlı kalmak, Hadis’ten ayrılmanın nedeni olur. Elbânî, koyu bir Hanefi mezhebi taraftarı olan babası Nuh Necati’yle de mezhebi anlaşmazlıklar yaşamıştır. Elbânî’ye göre babasının mutaassıp Hanefi olmasının nedeni onun bazı hadisleri terk etmesinden kaynaklanmıştır. Ona göre hiçbir koşulda Hadisi terk etmek caiz değildir. Elbânî'nin, 1980 yılında Ürdün’e taşınması onun Selefîlik anlayışını tutarlı bir biçime dönüştürmeye başladı. Pek çok genç tâlebetü’lü ilmi’ş-şerî adıyla onun etrafında toplanmaya başladılar. Elbânî'nin, Ürdün’e taşınması genç öğrenciler için önemli bir başlangıç noktası olmuş ve Selefîlerin sayısı çarpıcı bir şekilde artmıştır. İşte bu öğrencilerin yaptıkları faaliyetlerle Elbânî’nin Selefîlik anlayışı kökleşmeye başlamıştır. Bu öğrencilerin en önemli faaliyetlerinden biri de Elbânî’nin konuşmaları kayıt altında almalarıdır. Çünkü Ürdün’de yaşadığı dönemde kamuya açık alanlarda ve camilerde vaaz etmesi yasaklanmıştır. Bundan dolayı ev toplantılarında veya farklı platformlarda küçük gruplara yönelik yaptığı konuşmaları kaydedilmiştir. Bu da Elbânî’yi çağdaş alimlerden ayıran en önemli hususlardan biri olmuştur. Konuşma kayıtlarının büyük kısmı, soru-cevap formatındadır. Diğer kısmı ise konferanslar, sohbetler, vaazlardan oluşmaktadır. Bütün bu konuşma kayıtları Silsiletu’l-Hudâ ve’n-Nûr başlığı altında toplanmıştır. Bunlar Siyer, Hadis Tarihi, Hadis Usulü, davet, cihad, iman ve tekfir gibi konulardan oluşmaktadır. Elbânî’nin konuşma kayıtları Arapça ve Arnavutça dilinde olmuştur. Çalışmada, Elbânî’nin Arnavutça’da yaptığı konuşma kayıtlarından hareketle onun Selefîlik anlayışı ve Balkan öğrenciler üzerindeki etkisi ele alınacaktır. Elbânî’nin yetiştirdiği talebeler arasında Balkanlardan Ürdün’e giden öğrenciler de bulunmaktadır. Öğrenciler onun kitaplarını tercüme etmiş, adına web siteleri kurmuş, tartışma forumları ve sosyal platformlar oluşturarak fikirlerini yaymışlardır. Ancak Elbânî’nin fikirlerinin yayılmasındaki en etkili yöntemin onun Arnavutça yaptığı konuşmaları içeren ses kayıtları olduğu söylenebilir. Bu nedenle çalışmada Elbânî’nin düşüncelerini ve gençler üzerindeki etkisini anlamak üzere daha çok ses kayıtlarına başvurulacaktır. Bunun yanında kitap ve makale gibi yazılı kaynaklardan da istifade edilecektir. Bize ulaşan en eski Arnavutça konuşma kaydı 1993’e aittir. Bu konuşma kayıtları Elbânî’nin öğrencileri tarafından sosyal medyada farklı platformlarda paylaşılmıştır. Ses kayıtları haftalık veya aylık sohbetlerinden yapılan konuşmalarından oluşmaktadır. Kitap ve makale gibi yazılı kaynaklara yer verilmişse de çalışmanın kapsamı Şeyh Elbânî’nin ses kayıtları ile sınırlı tutulacaktır.
Keywords