İlahiyat Akademi (Dec 2022)

Schellenberg'in 'Mükemmel Sevgi' Tanımı Tanrı İçin Uygun Bir Nitelik midir?

  • M. Abdulkadir Yılan,
  • Mahmut Buyankara

DOI
https://doi.org/10.52886/ilak.1206515
Journal volume & issue
no. 16
pp. 43 – 62

Abstract

Read online

Ateizm, “Tanrı vardır.” önermesinin yanlışlığına inanan düşünsel bir tutumdur. Bu düşünsel tutumun varlığı, teizme tepki mahiyetinde olduğundan, haklılığı ancak teizmin yanlış olduğunun kanıtlamasıyla mümkün olacaktır. Bu minvalde geçmişten bugüne birçok ateist düşünür, teizmin yanlışlığını göstermek amacıyla Tanrı’nın varlığına dair delilleri ve O’nun mahiyetine dair tasavvurları merkeze alarak çeşitli argümanlar geliştirmeye çalışmıştır. Bu türden düşünsel girişimler arasında “İlahi Gizlilik Problemi” başlığı altında çeşitli argümanlar da geliştirilmiştir. İlahi gizlilik problemine dair en popüler argüman ise 1993 yılında J. L. Schellenberg tarafından tümdengelimsel çıkarımla sistemleştirilen “İlahi Gizlilik Argümanı”dır. Günümüz din felsefesinde sıkça tartışılan bu argüman kısaca şu iddiaya sahiptir: Eğer teizmin Tanrı’sı var ise ona atfedilen niteliklerden biri de onun sevgi dolu zati bir varlık olduğudur. Şayet öyleyse bu eliklere sahip olan bir Tanrı, yarattığı bilinçli varlıklar ile ilişkiye açık, hatta bunu arzuluyor olması gerekir. Bu ilişkinin hakiki anlamda olabilmesinin zemini, tarafların diğerinin varlığı hakkında doğru bilgiye sahip olmasıyla mümkündür. Dolaysıyla bu ancak Tanrı’nın buna imkân sağlamasıyla söz konusu olacaktır. Eğer teizmin sevgi dolu Tanrı’sı var ise böyle bir ilişkinin gerek şartlarını bilmiyor ve yaratmıyor olması düşünülemez. Bu durumda Tanrı’nın varlığı hakkında dirençsiz inançsızların mevcudiyeti, teizmin sevgi dolu Tanrı’sının yokluğuna delildir. İlahi Gizlilik Argümanı’na karşı olarak yapılan savunmaların veya itirazların çeşitliliği söz konusu olmakla birlikte genel olarak bu türden savunmaların temel problemi, Schellenberg’in varsaydığı “Tanrı” kavramını doğrudan veya zımnen onaylıyor gözükmeleridir. Argümanın öncüllerinin temel aldığı “Tanrı” kavramının, teizmin Tanrı’sına delalet ettiği varsayıldığı sürece yapılan bu türden savunmalar kısmen başarılı olsa da tam anlamıyla başarıya ulaşmaları zor görünmektedir. Bir kavramın referansta bulunduğu şeyin mevcudiyetine karar vermek için öncelikle ilgili kavramın içleminin ne olduğunun tespiti önem arz eder. Taraflar arasında kavramın içlemi konusunda bir mutabakat söz konusu değilse kavramın referansta bulunduğu şeyin mevcudiyeti hususunda hüküm vermenin objektif bir anlamı yoktur. Tanrı’nın yokluğuna dair bir argüman söz konusuysa bu durumda “Tanrı” kavramıyla neyin kast edildiğinin açık olması gerekir. Eğer kavram üzerinde bir mutabakat söz konusu ise ancak bu durumda argümanın ortaya koyduğu sonucun doğruluk değeri hususunda bir hüküm verilebilir; aksi takdirde yapılan, “karanlığa taş atmaktır”. Biz bu çalışmamızda Schellenberg tarafından tanımlanan “Tanrı” kavramının içlemini tartışmaya açmayı amaçlıyoruz. Schellenberg Tanrı’yı tanımlarken sevgi niteliğini özsel bir nitelik olarak kabul etmektedir. Özsel nitelikler, tanımlanan şeyin mahiyetine ve hakikatine dâhil olan ve mananın anlaşılması için zorunlu olan şeydir. Bu çerçevede Schellenberg’in tanımladığı “mükemmel sevgi” modelinin, mükemmel varlık olmanın gerek şartı olmadığını göstermek öncelikli amacımız olacaktır. Ayrıca Schellenberg’in kabul ettiği “mükemmel sevgi” modelinin antroposentrik yaklaşımın bir sonucu olduğunu iddia edeceğiz. Böylelikle argümanın temel aldığı “Tanrı” kavramının, klasik teizmin kabul ettiği Tanrı kavramına karşılık gelmediği gibi doğru tanımsal içeriğe de sahip olmadığını izah etmiş olacağız. Nihayetinde şayet bunu doğru bir şekilde ifade edebilirsek; Schellenberg’in İslam’ın Tanrı tasavvuru hakkında, mükemmel bir varlık olmaktan uzak iddiasının haklı gerekçelere sahip olmadığını göstermiş olacağız.

Keywords