Şırnak Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi (Dec 2021)

19. Yüzyılda Hâlidîliğin Şark Medreselerine Tesirleri

  • Abdulcebbar Kavak

DOI
https://doi.org/10.35415/sirnakifd.997360
Journal volume & issue
no. 27
pp. 5 – 24

Abstract

Read online

İslam dünyasındaki en yaygın tarikatlardan biri Nakşibendîliktir. Bu tarikatın 19. yüzyılda Ortadoğu’daki en aktif temsilcisi ise Mevlânâ Hâlid-i Bağdadî’dir. Ona nisbet edilen Hâlidiyye kolu, dinamik yapısıyla toplumsal hayatı canlandıran bir tasavvufî ihya hareketi olarak ortaya çıkmıştır. Hâlidîliğin faaliyetleri içinde en çok öne çıkanlardan biri medreselerin ihyasıdır. Hâlidîliğin ilk olarak Irak’ın Şehrezor bölgesi ile İran ve Anadolu’da yaşayan Kürtler arasında yayılmaya başladığı düşünüldüğünde, ilim ve tedrisat olarak ilk el attığı kurumlar Şark Medreseleri olmuştur. Bu medreseler, Türkiye’de Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgeleri, Irak ve Suriye’nin kuzey bölgeleri ile İran’ın batı bölgeleri gibi özellikle Kürt nüfusun yoğunluklu olduğu geniş bir coğrafyada kurulan ilim merkezleridir. Şark Medreseleri, vakfiyesinde Şâfiîler için yaptırıldığı vurgulanan ve müderrisler dahil bütün çalışanlarının Şâfiî mezhebine mensup kişilerden seçilmesi şart koşulan Bağdat Nizamiye Medresesi’nin devamı niteliğinde faaliyet yürütmüştür. İmadiye bölgesindeki Kubbehân Medresesi, Erbil’de bulunan Maveran Medresesi, Hevraman bölgesinde bulunan Biyâre Medresesi, Van’ın Müküs (Bahçesaray) ilçesinde bulunan Arvas Medresesi, Muş’un Bulanık ilçesinde bulunan Şeyh Aynü’l-Melek Zaviye ve Medresesi gibi köklü medreselerin dışındakiler, cami bitişiğinde inşa edilen basit yapılardan oluşmuştur. Tedrisatın çoğunlukla müderris merkezli olduğu Şark Medreselerinde, medreseler arası talebe sirkülasyonu fazla olmuştur. Talebelerin yatılı olarak kalabildiği bu ilim merkezlerinde, müfredat olarak Bağdat Nizamiye Medresesi ile kısmen Osmanlı dönemi medreselerinin ders programları takip edilmiştir. Şark Medreselerinde, Arapça ve dinî ilimlerin yanında edebiyat alanında Farsça bazı klasik eserler tercih edilmiştir. Şark Medreselerinde müderrisler dersleri Kürtçe anlatmış, öğrenciler de kendi aralarında müzakere ve okumaları Kürtçe yapmışlardır. Hâlidîlik, ilmi ve medreseyi önceleyen tavrı ile Şark Medreselerinin niceliğini arttırmış ve ayrı bir dinamizm kazandırmıştır. Hâlidîler bir taraftan mevcut medreseleri daha aktif hale getirirken, diğer taraftan pek çok yeni medresenin açılmasını sağlamışlardır. Bu durum bölgenin ilim ve kültür hayatına önemli katkılar sunduğu gibi entelektüel bir tabakanın oluşmasında da öncü rol oynamıştır. Bu ilim merkezlerinde toplumun ihtiyacı olan yönetici, âlim, müderris, siyasetçi, yazar ve şairler yetişmiş ve yaşadıkları dönem bu alanlarda önemli bir açığı kapatmıştır. Hâlidî tekkeleri, şehirlerden kırsala doğru gittikçe yerini medreselere yahut camilere bitişik mütevazı hücrelere bırakmıştır. Hâlidîliğin yayılmasıyla beraber Şark medreselerinde eğitim ve öğretim işini uhdesine alan müderrisler aynı zamanda irşad görevini de üstlendiklerinden müderris- sûfî modeli ilmiye sınıfı arasında büyük artış göstermiştir. Diğer taraftan ilim tahsil eden talebeler, tasavvufî bir atmosferde yetiştiklerinden mürid-talebe modeli yaygınlaşmıştır. Şark Medrese geleneği, Hâlidîlikle beraber pek çok köy ve beldede camilerde yaşatılmaya başlanmıştır. Diğer bir tabirle Hâlidîler, Şark Medreselerindeki tedrisatı camilere kaydırarak, camileri de canlandırmış, böylece merkez ve taşrada medreseli-cami modelinin çoğalmasına katkı sunmuşlardır. Mevlânâ Hâlid’in Divan’ı, medreselerde okunan diğer Farsça eserler arasında yerini alırken, Mevlânâ Hâlid’in Şam’da baş gösteren salgın sebebiyle müritlerine okumalarını tavsiye ettiği özel bir salavat duası, Hâlidî şeyhlerinin görev yaptıkları cami ve medreselerde namazlardan sonra okunmaya başlanmıştır. Bu çalışmanın amacı Hâlidîliğin Irak, İran ve Anadolu üçgeninde aktif tedrisat yürüten Şark Medreselerine tesirlerini irdelemektir. Hâlidîliğin yayılmasıyla beraber ilmî ve tasavvufî faaliyetlerin mezcedildiği Şark Medreselerinde kurumsal yapının zenginleştiği, tasavvufî içerikli eserlerle müfredatının genişlediği, müderrisliğe mürşid kimliğinin de eklenmesiyle öğretici kadronun statüsünün daha da güçlendiği, verilen tasavvufî eğitimle talebelerin eğitim öğretim programının çeşitlendiği ve bu medreselerde yetişen talebelerin toplumsal hayata daha donanımlı ve özgüvenli bireyler olarak katıldıkları sonucuna ulaşılmıştır.

Keywords