Mukaddime (May 2020)
Muhammed Hulusî Usturumcavî’nin Bilinmeyen Bir Risalesi: Risâletü'l-Esmâü'l-İsnâ 'Aşere-Dâ'iretü’l Beyne'l-Celvetîyye
Abstract
İnsan-ı kamil olma yönünde, riyazet, halvet, uzlet gibi tavırlarla nefsle mücahede etmeyi esas alan ve Kur’an ve sünneti bu mücahede sürecinde merkeze alan sufî hayat tarzı tasavvuf ve tarikat adları ile kurumsal bir hal almış ve belirli bir sistematik içerisinde manevi eğitimin merkezleri haline gelmiştir. Her tasavvufî yolun yani tarikatın kurucu şeyhi, o yola tabi olanlara yolun âdâb ve erkânını içeren eserler kalem almışlar ya da yolun prensiplerine dair yaptıkları sohbetler daha sonra müntesipler tarafından kaleme alınıp kuşaktan kuşağa aktarılmıştır. Fıkıh, kelam, hadis, tefsir gibi temel İslamî disiplinlerin her birinin kendine ait ıstılahı vardır. Duyu organlarının kifayet etmediği metafizik aleme kalp ile yapılan bir yolculuktur. Sufînin elde ettiği bu manevî bilgi doğrudan doğruya nâzil olan vahyden farklı olarak perdelidir ve çoğu zaman tevile muhtaçtır. Bu manevi yolculukta sâlîkin rehberi ve açılan her bir âlemin tevil edicisi onun pîri mürşid-i kâmilidir. Celvetî tarikatı da kulun rıza makamına ulaşması ve sâlikin İnsan-ı kamil mertebesine ulaşması amacıyla ortaya çıkan manevi bir teşekküldür. Celvetîler de Lâ ilâhe illallah olan tevhid zikrinin yanı sıra diğer isimlere de temessük etmişlerdir. Celvetî şeyhlerinden İsmail Hakkı Bursevî bu yedi isme beş isim daha ilave ederek Celvetî sâliklerinin sülûkunun on iki isimle tamama ereceğini ifade etmektedir. Bu isimler Lâ ilâhe illallâh, Allah, Hû, Hak, Hayy, Kayyûm, Kahhâr, Vehhâb, Fettâh, Vâhid, Ahad, Samed isimleridir. İsmail Hakkı Bursevî’nin 18. yy’da bugünkü Makedonya sınırları içerisinde yer alan Usturumca şehrinde yaşamış olan şeyh ve şair halifelerinden Muhammed Hulusî, Celvetî sâliklerinin kullandığı on iki isme dair “Risâletü'l Esmâü'l-İsnâ 'Aşere-Dâ'iretü’l Beyne'l-Celvetîyye" adlı Arapça risaleyi kalem almıştır. Celvetîler arasında kullanılan on iki isimle birlikte istiğfar, salâvat-ı şerif ve kelime-i tevhidin de şerhlerini yapmıştır. Her bir kelimenin lügat anlamının yanında, Arapça sarf ilmine göre kelimelerin nasıl türetildiği ve nahv ilmine göre ise kelimelerin cümle içinde nasıl bir anlam kazandığını bu ilimlerin otoritelerinden referanslar sunarak aktarmıştır. Usturumcavî, Celvetî şeyhlerinin sâliklere hangi ismi neden zikretmesi gerektiği ve sâlikin devam ettiği zikir sonucunda nasıl bir davranışa sahip olması gerektiğini eserinde zikretmektedir. Usturumcavî, Şeyhi İsmail Hakkı Bursevî’den öğrendiği sülûk sistemini, kendinden sonra gelecek olan müritlere de izahlı bir şekilde aktarmıştır.
Keywords