Kocatepe İslami İlimler Dergisi (Jun 2022)
Taha Abdurrahman’ın Düşüncesinde Mecâlü’t-tedâvül Kavramı
Abstract
Batı’dan başlayıp bütün dünyayı etkileyen modernite, birçok alanda geleneksel düşünce biçimlerini sarsacak yeni epistemolojik sistemler ve paradigmalar üretti. Köklü bir geleneğe sahip olan İslam medeniyeti de diğer kadim medeniyetler gibi gerek dayatmalar gerekse doğal etkilenme yoluyla bu yenilenmiş epistemolojik sistem ve paradigmalardan üretilen düşüncelerin taarruzuna uğradı. Fakat diğer medeniyetlere nazaran genç ve dinamik bir dine sahip olmaları ve kendi hususiyetlerinin bilincinde olmaları nedeniyle Müslüman toplumlar bu taarruzun ortaya çıkardığı sarsıntıyı baskın bir şekilde yaşadı, yaşamaya da devam etmektedir. Bu kriz, Müslüman düşünürleri modernite ile gelenek arasında ortaya çıkan gergin diyalektik ilişkiyi düşünsel inşalara konu kılmaya itti. Zira ancak bu suretle Müslüman toplumlara hem modernitenin özgün ve insanlığın ortak faydasına hitap eden taraflarından yararlanabilecekleri hem de kendi kimliklerini koruyabilecekleri bir alan açılabilirdi. Nitekim son iki asır içinde İslam aleminde geleneği yorumlama ve revize etmeye yönelik yapısalcı ve tarihselci okumalar yapıldı. Bu tarz okumalar geleneği okuma yöntemi ile İslam aleminin kalkınması meselesini birbirine bağlayan çevreler nezdinde büyük rağbet gördü. Uzmanlık alanı mantık ve dil felsefesi olan, özgün düşünsel üretim hususunda geri kalmış olarak gördüğü İslam aleminin yeniden özgün ve estetik bir düşünsel sürece girmesi için geleneği yorumlama, revize etme yönteminin yenilenmesi gerektiği kanaatinde olan Faslı düşünür Taha Abdurrahman ise bu tarz okumalara karşı edimbilimsel bir okuma yapmayı teklif etti ve bu doğrultuda edimbilimsel bir metodoloji inşa etti. Bu metodolojinin özünü de mecâlü’t-tedavül şeklinde kavramlaştırdı. O, mezkur metodoloji ile kendisinden önce yapılan tarihselci ve yapısalcı okumaların geleneği ideolojik bir ayıklamaya tabi tutmalarının yanlışlığını ortaya çıkarmayı ve geleneğe yönelik bütüncül okuma yapmanın bir modelini inşa etmeyi hedefledi. Zira yapısalcı ve tarihselci okumalar spesifik bir lügâvî ve mantıki doğaya sahip metinler olarak günümüze ulaşan geleneğin bu yönünü göz ardı edip onu münhasıran tarihsel, siyasi ve iktisadi ilişkiler bağlamında okumayı seçmişti. Bundan dolayı Taha Abdurrahman’ın geleneği okumaya yönelik edimbilimsel bir metodoloji inşa etmesi esasen bu konuda yeni bir paradigma teklif etmesi anlamına gelir. Paradigmanın bu şekilde yenilenmesi hem geleneği okuma hususunda edimbilimin sağlayacağı imkanları açığa çıkartacak hem de bu hususta yeni ve farklı metodolojiler inşa etmeye yönelik ufku genişletecek bir mahiyet arzeder. Taha Abdurrahman’ın inşa ettiği edimbilimsel metodolojiyi her yönüyle ele almak bir makalenin çerçevesini aşacağı için bu çalışmada münhasıran ilgili yöntemin özünü teşkil eden mecâlü’t-tedavül kavramı üzerinde duruldu. Çünkü bu kavramı açıklığa kavuşturmak hem geleneği yorumlama meselesine dair yeni bir bakış olan edimbilimsel yöntemin anlaşılmasını kolaylaştıracak hem de son zamanlarda ülkemizde akademinin gündemine girmiş olan Taha Abdurrahman fikriyatının bir yönüne ışık tutacaktır. Çalışmada Taha Abdurrahman’ın farklı eserlerinde ilgili kavrama yönelik bilgilerin derlenip mukayese edilmesinden hareketle oluşturulmuş ve mantıksal bir örgü içinde beyan edilmiş bütüncül bir tasvir yapılmıştır. Taha Abdurrahman’ın düşüncesini oluştururken gerek doğrudan yararlanmak ve gerekse eleştirmek suretiyle olsun etkileşime girdiği bazı modern ve geleneksel kaynaklara, düşüncesine etki eden unsurları açığa çıkarmak hedefiyle işaret edilmiş ve onlardan alıntılar yapılmıştır. Bunun yanı sıra mezkur kavramın özgünlüğü, açıklığı ve kendisiyle hedeflenen gayeyi gerçekleştirme hususundaki başarısı kritik edilmiştir. Bu doğrultuda mecâlüt-tedâvül kavramının lügâvî ve ıstılâhi anlamları tahlil edilmiş, üzerine kurulu olduğu ilkeler incelenmiştir. Ayrıca yaklaşım tarzı ve isimlendirmede tercih edilen lafızlar bakımından yeni olan, bu yüzden Türkçede hazır bir karşılığı bulunmayan bu kavramın tercümesine yönelik bir tercih yapılmış ve bu tercih gerekçelendirilmiştir. Bu araştırmada mecâlüt-tedâvül kavramının mantıksal ve dilsel bakımdan sağlam bir şekilde inşa edildiği, daha önce yapılan yapısalcı ve tarihselci okumaların geleneği içinde oluştuğu zamansal ve mekânsal çerçevelerden ve gelenek yapıcılarının itikat, dil ve bilgi anlayışlarından soyutlamak suretiyle içine düştüğü hataları telafi edici nitelikte olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Bununla birlikte bu kavramın günümüzde özgün bir fikrî ve felsefi inşa yapmak için geleneğin model teşkil etme yönlerini açığa çıkartma konusunda müphem bazı yönler barındırdığı tespit edilmiştir. Kavramın tercümesi için de “edimsel alan” şeklinde bir Türkçe karşılık önerilmiştir.
Keywords