Hitit İlahiyat Dergisi (Jun 2021)
Şeyh Hâmid Kırımî’nin Tefsîru Âyet-i er-Rahmânu Ale’l-Arşi’stevâ İsimli Risâlesi
Abstract
Nasslarda yer alan ve birtakım cismani vasıfları Allah’a nispet eden yed, vech, arşı istivâ gibi ifadelerin nasıl anlaşılacağı konusu İslâm düşünce tarihinde önemli tartışma konularından birini teşkil etmiştir. ‘Haberi sıfatlar’ başlığı altında ele alınan bu konu hakkında geçmişten günümüze çeşitli görüşler ileri sürülmüştür. Mücessime ve Müşebbihe gibi fırkalar bu sıfatların yaratılmışlarda olduğu gibi Allah için de düşünülebileceğini savunurken diğer mezhepler lügavî ve aklî delillere ters düşmemek şartıyla Allah’ın şanına uygun bir şekilde tevil edilmesi gerektiğini ileri sürmüşlerdir. Bazıları ise bahsi geçen ifadelerin keyfiyetinin tam olarak bilinemeyeceğini, dolayısıyla tevil edilmeksizin kabul edilmesi ve nihai olarak gerçek manalarının Allah’a bırakılması gerektiğini savunmuşlardır. Haberi sıfatlardan sayılan ‘Allah’ın arşa istivâ etmesi’yle ilgili âyetlerin nasıl anlaşılacağı konusu müfessirlerin üzerinde durduğu hususlardandır. Tefsirde temel müracaat kaynağı olarak kabul edilen eserlere bakıldığında müfessirlerin söz konusu âyetleri teşbih ve tecsime düşmeden, kinaye yoluyla arşı hükümranlık, istivâyı ise hükümranlığın tam olarak uygulanması şeklinde yorumladıkları görülmektedir. Haberi sıfatları konu edinen âyetler mutasavvıfların da dikkatini çekmiş ve bazı işaretlere dayanarak söz konusu ifadeleri tefsir etmişlerdir. XVIII. yy.da yaşayan Şeyh Hâmid Kırımî’nin (öl. 1185/1771 ya da 1215/1800) Tefsîru âyet-i «er-Rahmânu ale’l-arşi’stevâ» adlı risâlesi, mutasavvıfların söz konusu çabalarının bir ürünü olup önemli işârî tefsir örneklerinden birisidir. Kırımî, söz konusu risâlesinde Allah’ın arşa istiva etmesi meselesini, seyr u sülûkta nefsin ve ruhun arındırıldıktan sonra kalpte bulunan manevi arşa Cenâb-ı Hakk’ın tecelli etmesi, ilhamlarının inmesi ve sâlikin buna mazhar olması şeklinde yorumladığı görülmektedir. Bu ilhamlara ve tecellilere mazhar olmak için ruhun tasfiye ve nefsin tezkiye edilerek ruh-i sultaniyye mertebesine ulaşılması gerekmektedir. Bundan dolayıdır ki Kırımî, risâlenin önemli bir bölümünde ruh tasfiyesi ve nefis tezkiyesinin nasıl sağlanacağı konusu üzerinde yoğunlaşmaktadır. Kırımî’ye göre sâlikin tek başına bahsi geçen mertebeye ulaşması zordur. Dolayısıyla seyr u sülûkunu tamamlamış ve üst makamlara ulaşmış bir şeyhe bağlanması ve tekkede zikirle meşgul olması gerekmektedir. Risâlenin sonunda konuyu varlık mertebeleri bağlamında değerlendirmesi ve kibrit-i ahmer, nüzûl-urûç, akl-ı meâd, akl- maâş gibi kavramları kullanmasından Kırımî’nin, İbnü’l-Arabî’yle (öl. 638/1240) teşekkül eden nazarî tasavvuf ekolüne mensup önemli mutasavvıflardan birisi olduğu anlaşılmaktadır. Çalışmanın girişinde istivâ ile arş kavramlarının sözlük anlamı ve âyetlerdeki kullanımlarına işaret edildikten sonra müfessirlerin bu konu hakkındaki görüşlerine kısaca yer verilmiştir. Daha sonra ulaşabildiğimiz kaynaklardan ve elimizde bulunan nüshâlarda yer alan bilgilerden yola çıkarak Kırımî’nin hayatı ve tasavvuf çevresine değinilmiştir. Ardından Kırımî’nin kaleme aldığı Risâle fi hakki’z-zikir başta olmak üzere oğlu Şeyh Hasan el-Kırımî’nin kendi sözlerini topladığı Şeyh Hâmid Kırımî’nin Nutk-i Şerîfleri adlı risâlesi içerik yönünden tahlil edilmiştir. Ayrıca çeşitli kaynaklarda Kırımî’ye nisbet edilen Etvâr-ı seb‘a, Risâle-i tevhîd, Yunus Emre’nin ‘Çıktım Erik Dalına’ Beytinin Şerhi ve Mirkātü’l-ma‘rife isimli eserlerin kendisine aidiyeti üzerinde tartışılmıştır. Çalışmanın asıl konusunu teşkil eden Kırımî’nin Tefsîru âyet-i «er-Rahmânu ale’l-arşi’stevâ» adlı risâlesi için özel bir bölüm açılarak burada risâlenin ismi, telif sebebi, üslûbu, âyetin zahirî ve işârî yorumu üzerinde durulmuştur. Ayrıca risâlenin çeşitli kütüphanelerde bulunan nüshâlarına yer verilmiş ve bunlar hakkında ayrıntılı bilgiler sunulmuştur. Çalışmanın bundan sonraki bölümünde söz konusu risâlenin yazma nüshâlarının ilk ve son sayfalarına yer verildikten sonra tenkitli metne geçilmiştir. Bu esnada çeşitli kütüphanelerden temin edilen dört ayrı nüshâ karşılaştırılmış ve müellifin nüshâsına en yakın metin ortaya çıkarılmıştır. Tenkitli metin esnasında nüshâlar arasındaki farklar dipnotta belirtilmiştir.
Keywords