Adli Tıp Bülteni (Dec 1998)
Dergilerden Özetler
Abstract
KARBONMONOKSİTİN PATOGENİTESİ Pathogenicity of Carbon Monoxide Jaffe FA. Am J Forensic Pathol 1997:18/4;406-10 Adli tıp pratiğinde yaygın olarak karşılaşılan toksik ajanlardan biri olan karbonmonoksitin etkileri çok uzun süreden beri bilinmektedir, ama hemoproteinle- rin hem prostetik grubuna karbonmonoksitin bağlanma özelliği son zamanlarda aydınlatılmıştır. Kanın oksijen kapasitesinin azalması ve bunun sonucunda gelişen sistemik hipoksiye ek olarak karbonmonoksit, oksihemoglobinin ayrılması ve karbondioksitin yer değiştirmesini engellemektedir. Karbonmonoksit, aynı zamanda, hücre içi respiratuvar enzimleri inaktive ederek direkt sitotoksik etki de oluşturmaktadır, ama bu farklı mekanizmaların nispi önemi sıklıkla şüphede kalmaktadır. İKİ BEBEĞİN ANİ BEBEK ÖLÜMÜ SENDROMUNU TAKLİT EDEN BEKLENMEDİK ÖLÜMLERİ (OTOPSİLER MEDULLA VE KALP TÜMÖRLERİNİ GÖSTERMEKTEDİR) Unexpected Death in Two Young Infants Mimics SIDS, Autopsies Demonstrate Tumors of medulla and Heart. Rajs J, Rasten-almqvist P, Nennesmo I. Am J Forensic Pathol 1997:18/4,384-90 1980-1994 yılları arasındaki 15 yıllık sürede, 1 yaş altındaki bebeklerin toplam 423 adli tıbbi otopsisi Stockholm Adli Tıp Bölümünde yapılmıştır. Yalnızca iki olguda tümör bulguları saptanmıştır. İlki myokardiyal değişimlerle ilgili medullar retikular formasyonunu ve iç olivary nukleusu içine alan tek taraflı oligodendroglioma ve diğeri sol kalp fibromu idi. Her iki olgu yerleşimleri (medulla oblongata ve kalp) ve ani bebek ölümü sendromunu taklit eden bir ölüm şekli nedeniyle ilgi çekicidirler. Oligodendrogliomalı bebeğin kalbinde, hamartomatöz tek kas lif demeti, kalp kası liflerinin immatür görünümü bulunmuştur. Bu durum ölümün yorumlanmasını daha da güçleştirmiştir. ANİ ÖLÜMDE RİSK FAKTÖRLERİNİN ANALİZİ İÇİN ÖLÜM SONRASI LİPİD SEVİYELERİ, EK- TACHEM VE MONARCH ANALİZ CİHAZLARININ YARARLILIĞI Postmortem Lipid Levels for the Analysis of Risk Factors of Sudden Death, Usefulness of the Ektachem and Monarch Analyzers. Hart AP, Zumwalt RE, Dasgupta A. Am J Forensic Pathol 1997:18/4;354-9 Serum kolesterol, trigliserid ve serbest yağ asit seviyelerinin yükselmesi kardiyovasküler hastalıklara bağlı ani ölüm risk faktörleri ve miyokardiyal iskemi ya da aritmiler için artan risk olarak tanımlanmaktadır. Bu nedenle, ölüm öncesi ve sonrası lipid seviyelerinin ilişkisi ani ölümlerin nedeni, fizyopatolojisi ve ailesel risk faktörlerinin saptanmasında yararlı olabilmektedir. Bu çalışmada, ölüm öncesi (72 saat içinde) ve ölüm sonrası (24 saat içinde) kolesterol, trigliserid, serbest yağ asiti ve albümin seviyeleri New Mexico Hastanesinde yatan 7 hastadan analiz edilmiştir. Kolesterol, trigliserid ve albümin seviyeleri Ektachem 700 analiz cihazıyla dry-slide teknolojisi ve serbest yağ asidi seviyesi de kiti Wako Kimyadan ticari olarak temin edilebilen Monarch analiz cihazıyla ölçülmüştür. Ölüm sonrası kolesterol seviyeleri ölüm öncesi seviyelerden ortalama olarak %13 daha az idi, ölüm sonrası trigliserid seviyeleri ölüm öncesi seviyelerden ortalama olarak 538 kat daha yüksek idi, ölüm sonrası serbest yağ asidi seviyeleri ölüm sonrası seviyelerden ortalama olarak %23 daha az idi ve ölüm sonrası albümin seviyeleri (ölüm öncesi seviyelerden < %0.01 daha yüksek) esas itibariyle değişmemişti. Lipid seviyelerindeki ölüm öncesi ve ölüm sonrası arasındaki bu farklılıklar ölüm sonrası ürünlerin yıkımı sonucudur. Farklı enzim yıkımları gibi genel kanı ya da Ektachem ve Monarch sistemlerin duyarlılığı tam olarak saptanamamıştır. Bu ilk sonuçlar Ektachem ya da Monarch sistemlerle analiz edilen ölüm sonrası kolesterol, trig- liserid ve serbest yağ asidi seviyelerinin yorumlanması sırasında dikkatli olunmasını önermektedir. ANİ ÖLÜM NEDENİ OLARAK ARİTMOJENİK SAĞ VENTRİKÜLER DİSPLAZİ Arrhythmogenic Right Ventricular Dysplasia as a Cause of Sudden Death. Scbionning JD, Frederikson P, Kristensen IB. Am J Forensic Pathol 1997:18/4;345-8 Aritmojenik sağ ventriküler displazi (ARVD) myo- kardiyumun fibroadipöz doku ile yer değiştirmesi, aritmik belirtiler ve ani ölüm ile karakterize, çok az anlaşılabilen ve sıklıkla teşhisi konulamayan bir sağ ventrikül rahatsızlığıdır. Hastalık ailesel oluşmakta ve otozomal dominant olarak ailesel geçmektedir. Bu yazı otopside teşhisi konulan beş ARVD olgusunu tanımlamaktadır. Olguların üçünde, ölüm gençlerde (16-28 yaş arası) egzersiz sonrası aniden oluşmuştur. Bir olgu, uygun tıbbi öyküsü olmayan ve banyoda ölü olarak bulunan 46 yaşında erkek, diğer olgu ise pulmoner tromboemboliden ölmüş 57 yaşında bir kadındır. Olguların hiçbirinde ölümden önce ne hastalığın teşhisi yapılmış ne de şüphelenilmiştir. Sadece bir olguda (21 yaşında erkek) daha önceden hastalığın tipik semptomları mevcut imiş. Otopside, sağ ventrikül dilatasyonu ve dört olguda da kardiyomegali saptanmıştır. Tüm kalplerin sağ ventrikül miyokardiyumları hemen hemen tamamen yağ dokusuyla ve farklı derecelerde fibröz doku ile yer değiştirmişti, sol ventrikül myokardiumunda fibröz doku ve yağ infiltrasyonu yoktu ya da sadece serpilme tarzında idi. ARVD’nin ölüm sonrası teşhisi, tedaviye başlanması amacıyla aile üyelerindeki olası hastalığın tanımlanması bakımından çok önemlidir. 13 YAŞINDAKİ ERKEK ÇOCUKTA SAKKÜLER İNTRAKRANYAL ANEVRİZMA RÜPTÜRÜNE BAĞLI ANİ ÖLÜM Sudden Death Due to Rupture of a Saccular Intracranial Aneurysm in a 13-Year-Old Boy. Meldgaard K, Vesterby A, Ostergaard JR. Am J Forensic Pathol 1997:18/4;342-344 İntrakranyal sakküler anevrizmalar beyin arterlerinin zayıf noktalarından çıkıntı yapmasıyla oluşmaktadır, bunların rüptiirü de ölümle sonuçianabilen suba- raknoidal kanamalara neden olmaktadır. Sakküler anevrizmalar çocuklarda çok az görülmektedir. Yazarların bilgisine göre, bu tip bir anevrizma ıliptürüne bağlı bir ani beklenmedik ölüm olgusu yayınlanmamıştır. Bu olgu yazısı, bir erkek çocukta sağ arka beyin arterine yerleşik teşhis edilmemiş sakküler beyin içi anevrizma rüptüründen oluşan ani ölümü tanımlamaktadır. Rüptiirün kan basıncının yükselmesine neden olabilen xylometazolin aerosol tarafından pıovake edildiği öne sürülmektedir. SARSILMIŞ ERİŞKİN SENDROMU Shaken Adult Sendrome. Pounder D], Am J Forensic Pathol 1997:18/4;321-324 İşkence dünyaya yayılmış sosyal bir hastalıktır. Yeni işkence yöntemleri sürekli olarak tasarlanmaktadır. İsrail genel güvenlik servisi tarafından sorgulanırken komaya giren 30 yaşındaki bir Filistinlide 3 gün sonra beyin ölümünün oluştuğu bildirilmiştir. Olay yeri bilgileri ve sorgulama yöntemleri inkar edilmiştir. Otopside göğüs ön bölümünde ve omuzda aşırı ekimoz ve akut subdural kanama bulguları saptanmış olup başka bir travmatik bulgu bulunmamıştır. Bu delillerle, yaraların mekanizmasının şiddetle sarsılma olduğu gösterilmiştir. Daha sonra, bu İsrailli araştırmacılar tarafından kabul edilmiştir ve diffiiz aksonal yaralanma ve retinal kanamalar ile histopatolojik olarak desteklenmiştir. Bu rapor, ölümcül sarsılmış erişkin sendromunun tanımlandığı ilk yazıdır. DOPİNGİN ADLİ TIBBİ BOYUTU Medico-legal aspects of doping Madea B, Greller \V, Musshoff F. Dettmeyer R. journal of Clinical Forensic Medicine 1998; 5, 1-7. Anabolik steroidlerin kötüye kullanımı yalnızca atletlerde değil ergenlerde ve vücut geliştirme sporu yapanlarda da giderek artan bir sorundur. Doğu Avrupa'nın kapılarını açmasından sonra illegal ilaç ticareti giderek artmıştır. Dopingin adli tıbbi boyutu ağırlıklı olarak toksikoloji ve patolojiyi ilgilendirmektedir. Anabolik steroidlerin sokakta satılan çeşitli ürünleri gaz kromatogrofisi ve spektrofotometrik incelemelerle saptandı, olguların % 35’inde ürünler bulunması gereken maddeleri içermemektedir. Olgularımızda saptadığımız gibi literatürde de anabolik streoidlerin kötüye kullanımı sonucu oluşan uzun süreçteki etkiler ve ölümler bildirilmiştir. Olgularımızda uzun süreli Di- anabol (methandrostenolone) ve Oral-Turinabol (klordehidrometiltestesteron) kullanımına bağlı ciddi kardiyovasküler etkiler (miyokard enfarktüsü, kriz, organomegali ve ateroskleroz gibi) saptandı. Literatür bilgileri ışığında anabolik steroidlerin kötüye kullanımına bağlı ölümler kardiyovasküler komplikasyonların patogenezi (kardiyotoksik etkiler, ateroskleroz ve trombüs riski) boyutunda tartışılmıştır. YANMIŞ BİR CESETTE METALİK DİZ PROTEZİNDEN KİMLİK BELİRLENMESİ Confirmation of identity by a metallic knee prothesis in a severely burnt body. Murray LA, Caiach S. Journal of Clinical Forensic Medicine 1998; 5, 8-9. Buluntulardan kimlik belirlenmesi çeşitli yollarla yapılmaktadır. Olguda kimlik belirlenmesi diz protezinin seri numarası ve dizdeki anomalinin şüpheli kurbanın hastane kayıtlarındaki bilgileri ve diz protezinin seri numarasının karşılaştırılması yoluyla doğrulandı. İKİ SANIKTA İLACA BAĞLI ANİZOKORİ Drug-induced anisocoria in two detainees Odell MS. Journal of Clinical Forensic Medicine 1998; 5, 10-2. Polis tarafından gözaltına alınan iki sanık sağlık durumlarının belirlenmesi için değerlendirildi. Her iki olguda da bir hastalık veya kafa yaralanması öyküsü bulunmaksızın dirençli Unilateral pupil dilatasyonu olması dikkat çekti. Her iki olgu da aynı şekilde kötü amaçla göz damlası damlatmıştı. Yazıda ilaçların pupil büyüklüklerini değiştirerek anizokori oluşturma özellikleri kısaca özetlenmiştir. HÜCREDE KENDİ KENDİNİ YARALAMA DAVRANIŞLARI Self-injurious behaviour in police custody McCleave NR, Latham D. Journal of Clinical Forensic Medicine 1998; 5, 13-26. Avusturalya Kraliyet Komitesi’nin Olağandışı Hücre Ölümleri 1991 Raporunda gözaltına alınmış kişilerde gözlenen kendi kendini yaralama sorununa dikkat çekilmiştir. Bu yazıda hücre sistemlerine ilişkin çeşitli koşullar değerlendirilmiş, literatür bilgileri ile karşılaştırılarak risk altındaki kişilerin profilleri belirlenmeye ve ele alınmaya çalışılmıştır. Önleyici yaklaşım ve değerlendirme için bir soru formu geliştirilmiştir. ÖLÜLERDE BAĞIN DEĞERLENDİRİLMESİ VE DİKKAT ÇEKİCİ NOKTALAR Examination and significance of "tied up" death bodies Elfawal MA, Higazş MHM. Journal of Clinical Forensic Medicine 1998; 5, 27-31. Vücudunun herhangi bir bölümünde bağ bulunan veya bağlı ölülerde ölümün cinayet, intihar veya kazai olup olmadığının ayrıştırılması araştırmacılar yönünden ciddi sorunlar yaratmaktadır. Bu yazıda 5 olgu ele alınmıştır. DANİMARKADA ŞİDDETİN EPİDEMİYOLOJİSİ The epidemiyology of violence in Denmark Brink O. Journal of Clinical Forensic Medicine 1998; 5, 38-44. Bir yıllık prospektif bir çalışma ile 12 yıl içinde Aarhus’da (Danimarka) kişiler arası şiddette gözlenen epidemiyolojik değişiklikler belirlenmeye çalışılmıştır. Veriler Adli Tıp, Acil ve Kazalar Bölümleri ile yerel polis birimlerinden elde edilmiş ve daha önce 1981-1982 ile 1987-1988 yılları arasında yapılan çalışmalarla karşılaştırıl mıştır. Şiddet insidansının daha önce yapılan çalışmalarla kıyaslandığında belirgin olarak azalmasına karşın şiddetin ciddiliğinde belirgin bir değişiklik olmadığı belirlenmiştir. Pub, diskotek ve kafelerin kompozisyonunun şehirlerdeki şiddetin azalmasında önemli bir rolü olabilir. Polis istatistikleri tek başına oranlarla ilgili yanlış bir görünüm vermiştir. Tüm bu etkenler tartışılmıştır. 1994 YILINDAKİ HÜCRE ÖLÜMLERİ: Retrospektif bir çalışma Deaths in police custody during 1994: a retrospective analysis Norfolk GA Journal of Clinical Forensic Medicine 1998; 5, 49-54. Bu çalışmada 1 Ocak- 31 Aralık 1994 yılı içindeki hücre ölümlerinin retrospektif analiz sonuçları ele alınmıştır. Bu süre içinde İngiltere’de 32 hücre ölüm olgusu gözlenmiştir. Hücre ölümleri değerlendirme amacıyla sıklıkları ve oluş şekilleri yönünden 3 ana gruba ayrıştırılmıştır: asıya bağlı ölümler (12), gözaltına alınma sırasında sarhoşluk (11) ve diğer ölümler (9). Bu çalışmada elde edilen sonuçlar literatür bilgileri ile birlikte ele alınarak hücre ölümü sıklığını azaltacak stratejiler belirlenmeye çalışıldı.