Cumhuriyet İlahiyat Dergisi (Dec 2021)
Zeydî Fukahânın Tasnifi: Bülûġu’l-ereb ve künûzü’ẕ-ẕeheb fî-maʿrifeti’l-meẕheb Adlı Eser Çerçevesinde Bir İnceleme
Abstract
Bu çalışmada müteaḫḫirûn dönem Zeydî fıkhında ortaya çıkmış fukahâ tasnifi ve buna ilişkin ıstılahlar konu edilmiştir. Konunun işlenmesinde Zeydî fıkıh birikiminin doktriner bir fıkhî ekol olarak formüle edilmesini amaçlayan çalışmalar arasında önemli bir yeri bulunan Bülûġu’l-ereb ve künûzü’ẕ-ẕeheb fî-maʿrifeti’l-meẕheb adlı eser esas alınmıştır. Konu ile ilişkisi bakımından Zeydî fıkıh çalışmalarının değerlendirildiği bir girişten sonra konu üç ana başlıkta işlenmiştir. Birinci başlıkta eser tanıtılmış, ikinci ve üçüncü başlıklarında da Zeydî fukahânın tasnifinde kullanılan yöntem ve ıstılahlar incelenmiştir. Eserin müellifi Kāsımî İmâmeti döneminde yaşamış olan Ali b. Abdullah eş-Şehârî’dir (öl. 1190/1776). Zeydî literatür arasında önem atfedilen birçok kaynaktan istifade edilerek hazırlanan eserin en önemli özelliği o zamana kadar mezhep doktrini üzerine yazılanların en kapsamlısı olmasıdır. Eserin birinci cüzünde ana tema olarak tabi olunması gereken hak mezhebin Zeydiyye olduğu anlatılmaktadır. İkinci cüzünde ise çalışmamızın konusu olan Zeydî fukahânın tabakaları anlatılmıştır. Fukahâ tabakası en başta selef-i ṣâliḥîn ve ḫalef-i ṣâliḥîn olmak üzere ikiye ayrılır. Zeydî fakîhlerin ilk tabakası 3/10. asrın başlarına kadar uzanan selef tabakasıdır. Bu tabaka sâbıḳûn ve müteaḫḫirûn olmak üzere iki kısma ayrılmıştır. Sâbıḳûn kısmı Hz. Ali (öl. 40/661), iki oğlu Hz. Hasan (öl. 49/669) ve Hz. Hüseyin (öl. 61/680) ile başlayıp bunların soyundan gelen on iki imamın evladı ile sona ermektedir. Zeyd b. Ali (öl. 122/740) de on iki imamdan biridir. Selefin Kāsım er-Ressî (öl. 246/860) ile başlayan müteaḫḫirûn kısmındaki fakîhlerin en önemlileri ehlü’n-nüṣûṣ veya eimmetü’n-nüṣûṣ diye anılan altı imamdır. Böyle isimlendirilmelerinin sebebi usul ve fürû alanında mezhep görüşlerinin tespitinde bunların sözlerinin esas alınmış olmasıdır. Tabakanın başındaki Ressî sâbiḳûnun üzerinde icmâ ettikleri ilkelerin ve ʿitretin bütün bilgisinin birçok kanaldan kendisine ulaştığı bir noktada bulunur. Ressî’nin torunu Hâdî-İlelhak (öl. 298/911), mezhepteki konumu bakımından en önemli imamdır. Halef tabakası da ehl-i taḥṣîl ve ehl-i naẓar olmak üzere iki kısma ayrılmıştır. Muḥaṣṣilûn veya eimmetü’t-taḥṣîl diye de söz edilen birinci kısmın alt kategorisi yoktur. İkinci kısım ise ehl-i taḳrîr ve müẕâkirûn olmak üzere iki alt kısma ayrılmıştır. Muḥaṣṣilûn tabakası ehlü’n-nüṣûṣun son tabakasına yetişenlerle başlayıp üç önemli imamdan biri olan Abdullah b. Hamza (öl. 614/1217) ile son bulur. Muḥaṣṣilûnun diğer önemli iki imamı ise Ahmed b. el-Hüseyin (öl. 411/1020) ile kardeşi Yahyâ b. el-Hüseyin’dir (öl. 424/1032). İlk dönemi itibariyle bir imamlar fıkhı (meẕâhibü’l-eimme) halinde olan Zeydî fıkhını tek bir mezhep haline getiren ve onu son dönemdeki klasik biçimine kavuşturan, bu tabaka fakîhlerinin taḥṣîlü’l-meẕheb adı verilen fıkıh faaliyetidir. Ehl-i taḳrîr ile müẕâkirûn fakîhleri aynı dönemde yaşamışlardır. Bu dönem muḥaṣṣilûn tabakasının son asrı olan 6/12. asrın başlarından Şehârî’nin yaşadığı 12/18. asrın sonlarına kadar devam eden yaklaşık 700 yıllık bir zaman dilimidir. Ehl-i taḳrîrin mezhepteki rolleri çoğunlukla ehl-i tahṣîlin çalışmalarını gözden geçirip isabetli olanlarını onaylamak ve hatalı olanlarını da tashih etmekten ibaret olduğundan bu şekilde isimlendirilmişlerdir. Kitâbu’l-Ezhâr müellifi İbnü’l-Murtazâ (öl. 840/1437) eh-i takrîr içinde öne çıkan fakîhlerden biridir. Zeydî fukahânın çoğunluğu müẕâkirûn tabakasına mensuptur. Bunlar ehl-i naẓarın en alt tabakasıdır. Çalışmada ulaşılan önemli bir sonuç olarak şunu ifade etmek mümkündür: Zeydî fukahâ tasnifi ve kullanılan ıstılahlar açısından Şeharî’nin eseri ile aynı konuya yer veren modern Zeydî çalışmalardaki bazı bilgi ve kanaatler arasında farklılık vardır. Dolayısıyla çalışmamızda bu esere dayalı olarak yapılan tespitlerin ve ortaya konulan sonuçların diğer Zeydî klasikler üzerine yapılacak yeni çalışmalarla teyit edilmesi ve Zeydî fıkhına ilişkin mevcut kanaatlerin gözden geçirilmesi gerekir.
Keywords