Hitit İlahiyat Dergisi (Jun 2021)

Feminist Perspektiften Yahudilik: Bir Yeniden İnşa Girişimi

  • Hesna Serra Aksel

DOI
https://doi.org/10.14395/hid.879736
Journal volume & issue
Vol. 20, no. 1
pp. 139 – 166

Abstract

Read online

1960-1970’lerde Kuzey Amerika’da etkinliğini artıran feminist hareket çok geçmeden Yahudi geleneğini de etkilemiştir. Amerika’da toplumsal hayatta kadınların rolü değiştikçe Yahudi kadınlar da kendi sosyal ve dinî hayatlarında varlıklarını sorgulamaya ve eleştirmeye başlamıştır. Bu sorgulama ve eleştirilere akademide giderek artan post-modern araştırma yaklaşımlarının da eklenmesi ile Yahudi feminizmi bugün gelinen noktada bir eleştirel düşünme metodu olarak, Yahudi geleneğini tanrı ve vahiy anlayışı gibi temel ögelerinden başlayarak yeniden ele almaktadır. Kadınların dinî hayata dâhil edilmesinin ötesine geçilerek Yahudi teolojisi ve hukuku en temel yapı taşlarından başlanarak incelenmekte ve kadınların dışlanmadığı bir Yahudilik anlayışı oluşturulmaya çalışılmaktadır. Bu feminist yaklaşımlar yeni bir Yahudi cemaati veya alternatif bir Yahudilik anlayışı ortaya koymaktan çok, çeşitli Yahudi grupların kendi anlayışlarını yeniden gözden geçirmelerine neden olabilen bir eleştirel tutum olarak farklı grupları etkilemektedir. Öyle ki feminist eleştirilerin ve okumaların etkisi en geleneksel gruplar içinde dahi net bir şekilde görülebilmektedir. Bu çalışmanın amacı Yahudi feminizminin kadınlar için sosyal ve dinî hayatta eşitlik talepleri olarak başlayıp zaman içinde eleştirel bir akademik yaklaşıma dönüşme sürecini ve Yahudi geleneğini temellerinden ele alarak kadınların marjinalleştirilmediği bir Yahudilik anlayışı veya anlayışları oluşturma çabalarını değerlendirmektir. Feminist hareketin Yahudi dinî gruplar üzerindeki etkisinin anlaşılması daha geniş çerçevede feminizmin din ile ilişkisinin anlaşılmasına katkı sağlayacak ve bu konuda yapılacak yeni çalışmalara zemin hazırlayacaktır. Yahudi feminist çalışmaları bunlarla özetlemek mümkün olmamakla beraber Adler, Plaskow ve Ross feminist hareketin öncüsü olan isimlerdendir. Ortak bir feminizm tanımından bahsetmenin mümkün olmaması gibi Yahudi feminist araştırmacıları da tekil bir grup olarak ele almak mümkün görünmemektedir. Farklı yaklaşım ve önceliklere sahip olsalar da Ortodoks, Muhafazakâr, Reform veya Yeniden Yapılandırmacı grupların içinden yazan kadınların hepsi Yahudi kadının gelenek içindeki yerini iyileştirme noktasında ortak bir amaca sahiptir. Bu çalışmada ilk olarak Yahudi geleneğinin feminist düşünce ile karşılaşma evresine değinilmiş ve bu dönemin nitelikleri ortaya konulmuştur. İlk dönemde geleneğin eleştirilmesine neden olan şeyler genelde Halaha’da göze çarpan cinsiyetler arası asimetridir ve bu asimetriyi ortadan kaldırmak için uygulamada bazı değişikliklere gidilmesi talep edilmiştir. Bunun sonucu olarak kadınlar için Talmud çalışma grupları oluşturmak, ibadet dilini güncellemek ve kadınlara özel ritüeller oluşturmak gibi yeniliklere gidilmiştir. İlk dönemin eleştirel tutumuna değinildikten sonra Yahudi feministler arasında Tevrat, rabbani gelenek ve Halaha gibi geleneksel otoritelerin kaynaklarının sorgulanması ve ardından bu otoritelerin ilahi kaynaklı olma iddialarına karşı çıkılması ele alınmaktadır. Tanrı dili ve imgeleri, Tevrat’ın statüsü, Tanrı-insan ilişkisi ve İsrail’in seçilmişliği gibi Yahudi inancını oluşturan temel unsurların şekillenmesinde etkili olan ataerkil yapı açığa çıkarılmaya çalışılmıştır. Geleneğe bağlılığı en yüksek olan Ortodoks gruplar içindeki feministler bile radikal bir şekilde Tevrat’ın ataerkil bir metin olduğunu dile getirmişlerdir. Bu tartışmalar, Tevrat’ın otoritesini Tanrı’dan değil onu oluşturanların toplumsal gücünden aldığı şeklinde sonuçlanmıştır. Ardından kadınların görmezden gelindiği bir tarih ve gelenek problemini çözmek için feminist Yahudilerin ortaya koyduğu yaklaşımlara değinilmektedir. Kadınların dâhil olduğu bir Yahudi teolojisi ve hukuku oluşturmaya çalışırken ilk yapılması amaçlanan geleneğin içinde bulunamayan Yahudi kadınların deneyimlerine dair kayıp parçaların yerlerinin doldurulmasıdır. Bu amaç için en dikkat çeken yöntem disiplinlerarası metotlar kullanarak Talmud, Halaha veya Rabbani metinler gibi dinî kaynakların dışında kalan kaynaklara başvurmaktır. Cinsiyetin temel analitik parametre olarak kullanıldığı bu çalışmalar bir taraftan geleneksel otoriteleri sarsarken diğer taraftan geleneğin anlaşılmasına yönelik yeni yaklaşımlar ortaya koymaktadır. Sonuç olarak feminist düşüncenin Yahudi geleneğine uygulanması ile Yahudilik temel ögelerinden itibaren yeniden şekillendirilmeye başlanmıştır. Geleneksel olarak metinlerin kendi içinde incelenmesiyle ortaya konulan teoloji ve hukuk, yerini disiplinlerarası bir yaklaşımla klasik metinler dışında kalan kaynakların değerlendirilmesine bırakmıştır. Bu metot değişikliği, otoritenin merkezini klasik metinlerden cinsiyetin analitik bir kategori olarak kullanıldığı özgün disiplinlerarası araştırmalara kaydırmıştır.

Keywords