Fırat Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi (Jun 2023)

Hanefî Usûlünde Hissî-Şer’î Fiil Ayrımının Mahiyeti Üzerine

  • Fatih Karataş

Journal volume & issue
Vol. 28, no. 1
pp. 119 – 137

Abstract

Read online

Fıkıh usûlünün en önemli tartışma konularından biri de nehyin fesada delaletidir. Hanefî usûlcüler, bu tartışmada benimsedikleri görüşü temellendirmek ve izah etmek için mükellefin fillerini hissî ve şer’î fiil şeklinde iki kısma ayırmaktadırlar. Onlar, normal şartlarda nehyin hissî fiilleri batıl kıldığını kabul ederken; şer’î fiillerin ise nehye rağmen, aslen meşruiyetlerini sürdürmekte olduğunu benimsemişlerdir. Genel itibariyle Hanefî olmayan usûlcüler, hissî fiillerdeki nehiylerin sonucu ile ilgili olarak Hanefîlerle aynı görüşte olmakla birlikte şer’î fiillerde nehyin yine butlanı gerektirdiğini benimsemişlerdir. Bu tartışma ile ilgili olarak tarafların delil, itiraz ve cevapları birçok usûl eserinde mevcuttur. İlgili tartışmada Hanefîlerin mükelleflerin fiillerine yönelik olarak yaptıkları hissî ve şer’î fiil ayrımı, dönemin usûl mantığı açısından ileri bir seviyedir. Ancak nehyin kubuh ve fesada delaleti izah edilirken; usûl eserlerinde verilen konuyla ilgili bazı örneklerin problemli olduğu dikkat çekmektedir. Bu örnekler zina, hayız hâlindeki zevceyle cinsel mukarenet ve nüşûzun kendisinden kaynaklanması durumunda kocanın karısından muhâlaa bedeli almasıdır. Birinci meseledeki problemin, nehiy konusu fiilin “cinsel mukarenet” üzerinden değerlendirilmesinden kaynaklandığı düşünülmektedir. Bu şekildeki bir yaklaşım, zinanın li-gayrihi kabih olarak kabul edilmesine neden olmuştur. Oysa ilgili nassta yasağa konu olan eylemin cinsel mukarenet değil de zina olması göz önünde bulundurulduğunda; zinanın li-aynihi kabih olarak görülmesi gerektiği sonucu ortaya çıkmaktadır. İkinci ve üçüncü meseledeki problem ise her ikisinin de hissî fiil olarak kabullenilmesidir. Hanefîlerdeki kural, hissî fiiller hakkındaki nehyin bu tür fiilleri batıl kılması şeklindedir. Hayız hâlinde cinsel mukarenet ve muhâlaa bedeli almak hissî birer fiil olarak kabul edilince; kural gereği bu fiillerin hiçbir hukukî sonuç doğurmaması gerekmektedir. Hâlbuki her iki fiilin de birtakım hukukî sonuçlarının varlığı bilinmektedir. İşte bu çelişkiyi gidermek için her iki meselede de bir nebze tekellüf içeren açıklamaların yapıldığı görülmektedir. Özellikle son iki meselede, hissî ve şer’î fiillerin mahiyetleri ve bu iki tür fiili birbirinden ayıran temel kıstasın ne olduğu hususunun büyük önem arz ettiği anlaşılmaktadır. Dolayısıyla bu iki kavramın tanımlarının tahlil edilmesi gerekmektedir. Klasik usûl eserlerindeki tanım ve açıklamalar incelendiğinde; hissî ve şer’î fiilleri birbirinden ayıran özelliğin tek olmadığı görülmektedir. Özellikle şer’î fiili hissî fiilden ayırt eden birden fazla yönünün olduğu ortaya çıkmaktadır. Bu özelliklerden sadece birinin dikkate alınması durumunda; her bir fiile örnek olarak zikredilecek meselenin seçiminde hata yapılabilmektedir. Yukarıda sözü edilen ikinci ve üçüncü meseledeki problemin böyle bir durumdan kaynaklandığı öngörülmektedir. Her iki kavramın tanımları incelendiğinde; somut varlıklarının bulunması ve duyularla hissedilmesi açısından hem hissî hem de şer’î fiillerin ortak olduğu görülmektedir. Yine şeriatta her ikisi için de belirlenmiş birtakım hükümlerin bulunması yönüyle ortaktırlar. Şer’î fiili hissî fiilden ayırt eden temel özellikler ise onun şeriat tarafından temelde meşru kılınmış ve meşruiyetinin sağlanması için belirli bazı rükün ve şartları taşıması gerektiği bildirilmiş olmasıdır. Yani temelde meşruiyeti ve meşru olarak gerçekleşme şekli bildirilmiştir. Hissî fiil ise gerçekleşmesi konusunda şeriatın belirli bazı sınırlar çizmiş olmadığı fiil olarak karşımıza çıkmaktadır. Buna göre hissî fiil, şeriattan önce de sonra da bilinen hâli üzere kalan, gerçekleşme şekline yönelik şeriatın belirlemede bulunmadığı fiildir. Bu özelliklerle birlikte düşünüldüğünde; hayız halinde cinsel mukarenet ve muhâlaa bedeli almanın şer’î birer fiil olduğu anlaşılmaktadır. Çünkü her ikisi de temelde meşru kılınmış fiillerdir. İşte bu çalışma, bahsedilen örneklerdeki problemleri zikretmekle birlikte hissî ve şer’î fiillerin mahiyetini incelemektedir. Ancak bu iki husustan önce konunun Hanefîlerde hangi temel üzerinde izah edildiğini göstermek üzere nehyin fesada delaleti hususu da özetle sunulmuştur. Buradaki amaç, ilgili örnekleri tahlil etmek, hissî ve şer’î fiilin mahiyetlerini olabildiğince açık bir şekilde ifade edebilmek ve ikisini birbirinden ayıran temel kıstasa dikkat çekmektir. Dolayısıyla çalışmada belli başlı klasik Hanefî usûl eserlerindeki hissî ve şer’î fiillerin tanım ve mahiyetlerine dair açıklamalar incelenmiş, değerlendirilmeye çalışılmıştır. Sonuç olarak çalışmada, şer’î fiili hissî fiilden ayırmak için bunların sadece maddî (hislerle algılanabilen) ve şer’î varlığını dikkate almakla yetinmenin yanıltıcı olabileceğine ulaşılmıştır. Dolayısıyla şeriatta temelde meşru kılınmış olan eylemlerin veya şer’î bir fiil içerisinde vuku bulan maddî eylemlerin de şer’î bir fiil olarak kabul edilmesi gerektiği kanaati hâsıl olmuştur.

Keywords