Marife Dini Araştırmalar Dergisi (Dec 2021)

Butrus b. Bûlûs el-Bustânî’nin Son Dönem Osmanlı Dönemi Reform Öncülüğü ve Türk Edebiyatına Etkisi

  • Muhammed Efil,
  • Emin Uz

DOI
https://doi.org/10.33420/marife.1000110
Journal volume & issue
Vol. 21, no. 2
pp. 1247 – 1265

Abstract

Read online

Lübnanlı bir dil bilimci olmasının yanı sıra uluslararası eğitimci kimliği ile de tanınan Butrus b. Bûlûs el-Bustânî, Arap dilinin dünya çapındaki ilmî ve edebî uyanışında önemli payı olan fikir adamlarındandır. Bu nedenle de düşünce, dil ve edebiyattaki etkisi, Lübnan’la sınırlı kalmamış diğer Arap bölgelerine hatta dünyanın birçok bölgesine de ulaşmıştır. el-Bustânî’nin yaşadığı dönemde Suriye bölgesinde Sünni Müslüman çoğunluğa ek olarak birçok gayrimüslim azınlık yaşamaktadır. Gayrimüslimler ağırlıklı olarak Ortodoks, Katolik, Mârûnî ve Yahudilerdir. Sünni olmayan dinî gruplar ise Alevî, İsmâilî ve Dürzî gruplardır. Her dinî cemaatin kendi hiyerarşisi ve coğrafi izolasyonu içerisinde belirli bir iç dayanışma ruhu vardır. Bu grupların çoğu, geçmişte dinsel baskılardan korunmak için Suriye'nin tenha dağlık bölgelerine sığındıktan sonra hem birbirlerinden hem de Sünni Müslüman çoğunluktan sosyal ve kültürel olarak izole yaşamaktadırlar. Daha sonraları Mârûnî köylüler, ipek endüstrisinde iş aramak için güneye -Dürzi emirlerin hâkim olduğu- göç etmeye başladılar. Göç edilen bölgelerde Rum, Ortodoks ve Katolik aileler Şuveşfat, Kafr, Şîma ve Şemlân gibi bölgelerde küçük entelektüel merkezler kurmuşlardı. Mârûnî bir aileye mensup olan Butrus, bu bölgelerde ana dili olan Arapça yanında Süryaniceyi de iyi derecede öğrenmiştir. Daha sonra din görevlisi yetiştiren okullardan biri olan Ayn Varaka Medresesi’nde yaklaşık on yıl kadar dil, tarih, mantık, felsefe ve ulûmu’d-dîn dersleri okumuştur. Bu yıllarda özellikle dil alanında kendisini bir hayli geliştirmiş Arapça ve Süryanicenin yanında İtalyanca ve Latinceyi de dil birikimi içerisine dâhil etmiştir. Sonraki yıllarda öğrenim gördüğü bu okulda müderrislik yapma imkânı da bulmuştur. Bu okulda elde ettiği İngilizce birikiminden haberdar olan İngiliz siyasetçiler, kendisini özellikle bürokratik alanda mütercim olarak kullanmışlardır. Nitekim el-Bustânî, dönemin Mısır valisi İbrahim Paşa ile İngilizler arasında Osmanlı Devleti’nin Lübnan ve Suriye’den çekilmesi konusunda tercümanlık yapmıştır. Mütercimlik yaptığı dönemde Amerikan misyonerlerle dostluk kurmuş ve onların faaliyetlerine katkı sağlamıştır. Nitekim tesis etmiş olduğu el-Cem’iyyetü’l- edebiyyeti’l-ilmiyye isimli kuruluş bünyesinde Amerikan misyonerler de üye olarak yer almaktadır. Bunun yanında Beyrut’ta gerçekleştirilen Kitâb-ı Mukaddes tercümesi çalışmalarında da bilfiil görev yapmıştır. el-Bustânî, modernleşme mesajını, zamanının potansiyellerini göz önünde bulundurarak olumlu, pratik ve barışçıl yollarla iletmiştir. Onun hayatı, Suriye vatanseverliği ile Osmanlıcılık arasında bir çizgide yürümenin öyküsüdür. Birincisi her zaman en az ikincisi kadar yüreğine yakındır. Kendisine göre topyekûn olma, bölgesel bir bileşenle değil kültürel bir bileşenle başlamaktadır. Butrus hayatı boyunca dini siyasetten ayırmanın gerekliliğini savundu. Bu yüzden dinî ve sivil otoriteler arasına çok net sınırlar koymaya çalışmıştır. Kör fanatizmin inanç eksikliğinden ve dini yanlış anlamadan kaynaklandığını sıkça dillendirmiştir. Bu haykırışı bazı guruplar nazarında devlet yönetimine muhalif bir tavır gibi algılansa da aksine o, Osmanlı devletinin yanında durmuş ve yönetenlere karşı bir devrim çağrısında bulunmamıştır. Onun çağrısı, Türkler ile Osmanlı İmparatorluğu'nun diğer sakinleri arasında reform, medeniyet ve eşit haklarla sınırlıdır. el-Bustânî, Şubat 1859'da Beyrut'ta, Arap dili ve kültürünün canlandırılması için çağrıda bulunduğu "Arap Edebiyatı Üzerine" isimli konferansında dinleyicilerine, çeşitli ulusların dillerini Araplar arasında yaymakla meşgul olduklarını; Arapların ise "ana dillerine dikkat etmeden yabancı dil öğrenmeye büyük bir eğilim gösterdiğini" söyleyerek bir tehlikeye dikkat çekmiştir. Ona göre dilin öğrenilmesini kolaylaştırmak ve daha arzu edilir kılmak için dil ile birlikte dilbilgisi de "yeniden düzenlenmelidir". Arapların dil mücadelesinin yanında medeniyete katkıları da unutulmamalıdır. İçinde yaşadığı toplumu "eski bilimler ile modern bilimler arasında köprü” olarak niteleyen düşünür, halkını zihinsel tembellik konusunda suçlamış ve onlara sanat ve bilim kitaplarının basımı, süreli yayınların yayınlanması, kütüphanelerin açılması, okulların kurulması gibi diriliş ortamları önermiştir.

Keywords