Cumhuriyet İlahiyat Dergisi (Jun 2018)

Dede Korkut Hikâyelerinde Türk-İslam İnanışlarının İtikādî Göstergeleri

  • Murat Serdar,
  • Harun Işık

DOI
https://doi.org/10.18505/cuid.413230
Journal volume & issue
Vol. 22, no. 1
pp. 489 – 513

Abstract

Read online

Dede Korkut Hikâyeleri Oğuz Türklerinin X-XI. yüzyıllarda yaşadıkları bir takım olay ve mücadeleleri şahıslar etrafında anlatan milli kültür mirasımızdır. Söz konusu zaman aralığı özellikle Türklerin Müslüman oldukları tarihler olarak önemlidir. Bu eserde Türklerin Müslümanlıktan önce ve sonraki kahramanlıkları, örf, adet ve gelenekleri, sosyo-kültürel ve ahlaki yaşantıları analiz edilmiştir. Eserde üzerinde durulan mevzulardan biri de Türklerin Müslüman olmalarını müteakiben dînî inanışları ve ibadetleridir. Bu bağlamda Allah inancı hikâyelerde en çok üzerinde durulan inanç esasıdır. Ulûhiyet konuları içinde yer alan Kader konusu da hikâyelerde işlenen diğer bir temadır. Ayrıca başta Hz. Muhammed olmak üzere bazı peygamberler hakkında anlatımlara da yer verilmiştir. Diğer taraftan Cebrail ve Azrail isimli meleklerden bahsedilmiştir. İlahi kitaplara gelince, sadece Kur’an’dan ismen bahsedilmiş, diğer kitaplara değinilmemiştir. Yine ölüm, kıyamet, Cennet, Cehennem, Kevser Havuzu gibi ahiret inancı içerisinde yer alan inanışlara da yer verilmiştir. Dede Korkut Hikâyeleri İslam dinini öğretmek için yazılmış didaktik bir yapıt değildir. Bilakis hikâyelerde İslam, birey ve toplumun ruhu/özü haline gelmiş bir unsur olarak işlenmiştir. Bu çalışmanın amacı Dede Korkut hikâyelerindeki anlatımlardan hareketle Türklerin, özellikle de Oğuz Türklerinin itikadi inanışlarının göstergelerinin imanın altı şartı bağlamında araştırılması ve bunların İslam akidesi açısından değerlendirilmesidir.Özet: Dede Korkut hikâyeleri Türk Halk Edebiyatının sözlü geleneği içerisinde oluşturulmuş toplam on iki destansı öyküden meydana gelmektedir. Türk Halk Edebiyatımızın en eski eserlerinden birisi olan bu hikâyelerin köklerinin VII. asra kadar gittiği söylenmektedir. Genel kabule göre X-XI. yüzyıllarda yaşamış olan Oğuz Türklerini anlatan Dede Korkut hikâyeleri XV. yüzyıldan sonra yazıya aktarılmıştır. Hikâyeleri yazıya aktaranın/aktaranların kimliği hakkında hiçbir bilgi bulunmamaktadır. Hikâyelerin kendisine nispet edildiği Dede Korkut da aslında hikâyelerde yer alan bir karakterdir. Kopuz çalan, şiirler söyleyen, çocuklara isim koyan, evlilik işlerinde aracılık yapan, anlaşmazlıkları çözen, yaptığı dualarla dînî ritüellerde önderlik yapan Dede Korkut, hemen her hikâyede özellikle toplumsal olaylarda Oğuzların ulusu ve bilgesi konumunda saygı gösterilen veli bir şahsiyet olarak öne çıkmaktadır. Bu eserde Türklerin Müslümanlıktan önce ve sonraki kahramanlıkları, örf ve adetleri, gelenekleri, sosyo-kültürel ve ahlaki yaşantılarından bahseden pek çok anlatım bulunmaktadır. Hikâyeler Eski Türk inanışlarından birçok izler taşımaktadır. Ancak bunlar bu çalışmanın konusu değillerdir. Hikâyelerin oluşturulduğu X-XI. asırlar Türklerin Müslüman oluş tarihlerine rastlamaktadır. Bu durum hikâyeleri daha da önemli kılmaktadır. Zira hikâyelerde İslam Dini’nin temel iman esasları ile ilgili oldukça zengin anlatımlar bulunmaktadır. İmanın altı esasından özellikle Allah inancı hikâyelerde en çok üzerinde durulan iman ilkesidir. Allah’ın birliğine vurgu yapılan hikâyelerde O’nun Arapça isimleri yanında Türkçe ve Farsça isimleri zikredilmekte, doğrudan veya dolaylı olarak sıfatlarından bahsedilmektedir. Allah’ın ezelî bilgisi ve takdiri ile ilgili kaza ve kadere iman hikâyelerde yer alan diğer bir iman objesidir. İşlerin Allah’ın dilemesi ile meydana gelmesi, erkek ve kız çocukları Allah’ın vermesi, insana yaş ve ömür takdir edilmesi, rızıkların ve ölüm vaktinin belirlenmesi, başa gelen musibetlerin Allah’ın yazması ile olduğu kader ile ilgili işlenen konulardan bazılarıdır. Hikâyelerde peygamberlere iman ile ilgili anlatımlar da bulunmaktadır. Özellikle Hz. Muhammed’in peygamberliğinin öncelendiği öykülerde Hz. Âdem, Nuh, İbrahim ve Musa diğer ismi geçen peygamberlerdir. Hz. Âdem’in halife kılınması ve İblis ile olan hikâyesi, Hz. Nuh’un karısı ve eşeği, Hz. İbrahim’in ateşe atılıp yanmaması, Allah’ın Hz. Musa ile konuşması ve Hz. Musa’nın asası hikâyelerdeki nübüvvet ile ilgili anlatımlardan bazılarıdır. Hz. İbrahim’in karşısında Nemrut, Hz. Musa’nın karşısında Firavun hikâyelerde bahsi geçen olumsuz şahsiyetler olarak anlatılmıştır. Hz. Muhammed hikâyelerde şefaati istenen, kendisine salâtu selam okunan, günahların bağışlanması ve duaların kabulü için vesile kılınan, Hz. Resül aleyhisselam, Tanrı dostu, din büyüğü, din serveri gibi nitelendirmelerle yüceltilen bir konumda işlenmiştir. Hz. Muhammed’den bahsedilirken yüksek bir saygı ve coşkun bir sevginin olduğu hissedilir. Ondan söz edilirken “Adı görklü Muhammed”, “Adı görklü Muhammed Mustafa” gibi hürmet ve muhabbet belirten ifadeler kullanılmıştır.Hikâyelerde Allah’ın indirdiği kitaplardan sadece Kur’an’dan bahsedilmiş, Tevrat, Zebur ve İncil’den hiçbiri zikredilmemiştir. Kur’an’ın gökten indiği, Tanrı kelamı ve ilmi olduğu, Hz. Osman tarafından yazıldığı (çoğaltıldığı) gibi hususlara yer verilmiştir. “Görklü Kur’an” şeklinde nitelendirilmiştir. Öykülerde meleklere iman konusuna da yer verildiği ve sadece dört büyük melekten ikisinden bahsedildiği görülmektedir. Bunlardan ilki Deli Dumrul hikâyesindeki ana kahramanlardan birisi olan ölüm meleği olan Azrâil’dir. Azrâil Allah’ın emriyle canlıların ruhunu alıp onları öldüren, al kanatları olan, gökten gelen bir melek olarak anlatılmıştır. Yine onun insan ve güvercin şekline girmesi, Deli Dumrul ile mücadele etmesi hikâye edilmiştir. Hikâyelerde adı geçen diğer büyük melek ise Cebrâil’dir. Begil Oğlu Emre hikâyesinde Allah’ın emirlerini yerine getiren bir melek olarak anlatılmaktadır. Bunlar dışında diğer meleklerden ve onların erkeklik ve dişilikten münezzeh, günah işlemeyen, nurdan yaratılmış manevi varlıklar olmaları gibi özelliklerinden hiçbir şekilde bahsedilmemiştir. Görünmeyen varlıklardan olarak şeytan da hikâyelerde Hz. Âdem’e secde etmediği için huzurdan kovularak lanetlenmesi sebebiyle zikredilmiştir.İman esaslarından birisi olan ahirete iman ilkesi de hikâyelerde işlenen konulardan birisidir. Ecel, ölüm, diriliş, hesap, Cennet, Cehennem, Cennette Allah’ın yüzünü görmek, Kevser Havuzundan su içmek bu ilkeyle ilgili olarak ele alınan konuların bazılarıdır. Hikâyelerde Cennetten bahsedilirken, Arapça “Cennet” kelimesi yanında Türkçe “Uçmak”, Farsça “Behişt” isimleri de zikredilmiştir. Dede Korkut kitabı İslam Dininin akidesini veya pratiklerini insanlara öğretmek amacıyla yazılmış bir din kitabı değildir. Bilakis bireysel ve toplumsal yaşantıların anlatıldığı bir eserdir. Hikâyelerde Kur’an’dan herhangi bir ayete ve hiçbir hadis rivayetine yer verilmemektedir. Fakat Kur’an ayetlerinde ve hadislerde geçen birçok hususun anlatımlarda ifade edildiği görülür. Sözgelimi Allah hakkında kullanılan el-Ehad, doğmamış, doğrulmamış, benzeri olmayan cümleleri hikâyelerde birkaç kez geçmekte olup, İhlas suresinde ifade edilen hususlardır. Keza Hz. İbrahim’in ateşe atılıp yanmaması, Allah’ın Hz. Musa ile konuşması, ona mucize olarak asa vermesi Kur’an’da anlatılan olaylardır. Kevser Havuzu, Ahirette müminlerin Rablerini görecekleri, Besmeleyle başlamayan işin bereketsiz olacağı gibi hususlar ise hadislerde bildirilmiştir. Bununla birlikte hikâyelerde Nemrut’un okunun balığın karnına saplanması gibi Kur’an ve sahih hadislerde geçmeyen bilgilere de rastlanmaktadırMevcut haliyle hikâyelerde anlatılanların genelinden yola çıkarak Dede Korkut hikâyelerinde bahsedilen Oğuz Türklerinin Ehl-i Sünnet yorumunu benimsemiş Müslüman topluluklar olduklarını sonucunu çıkarmak mümkün görünmektedir. Bununla birlikte erken dönemlerde oluşturulan hikâyelerin yazıya aktarılma sürecinde orijinalliklerinin bozularak Ehl-i Sünnet yorumuna göre dizayn edilmiş olabilme ihtimali varsayıldığında bu çıkarımın anlamını yitireceğini de hatırlatmak gerekir.

Keywords