Kocatepe İslami İlimler Dergisi (Jun 2024)

Ignaz Goldziher’in Hadislerin Kitâbetiyle İlgili İddiaları Üzerine Bir Değerlendirme

  • Ahmet Emin Seyhan

DOI
https://doi.org/10.52637/kiid.1444713
Journal volume & issue
Vol. 7, no. 1
pp. 213 – 237

Abstract

Read online

Sözlü kültürlerin vazgeçilmez malzemesi hafızadır, ancak belleği takviye eden ve bilgileri unutulmaz kılanlar da yazılı kayıtlardır. Zira hafıza-i beşer nisyân ile mâluldür. Sahâbeden bazıları hadisleri Hz. Peygamber döneminde, bazıları da onun vefatından sonra kayıt altına almış, ezberle beraber yazıyı da kullanarak ondan dinledikleri ve gördüklerini kendi aralarında müzâkere etmek için yazmışlardır. Bazı sahâbîler, Kur’ân’ın ihmal edileceği gerekçesiyle hadis kitâbetine karşı çıkarken çoğunluk, Hz. Peygamber’in sözlerinin yazılmasıyla ilgili yasağın umumi olmadığını, hadislerin âyetlerle karıştırılması ihtimali nedeniyle alınmış “geçici bir yasak” olduğunu düşünmüş ve hadisleri yazmışlardır. Tabiîn döneminde de cüz ve sahîfelerde hadisleri kayıt altına alma çabaları devam etmiş, resmî tedvîn faaliyeti gerçekleştirilmiş, tedvînden sonra tasnif dönemine geçilmiş, temel hadis kaynakları telif edilmiş, böylece hadislerin güvenilir bir şekilde gelecek nesillere ulaştırılması sağlanmıştır. Hadisler, iddia edildiği gibi ilk bir asır boyunca sadece şifâhen rivayet edilmemiş, sözlü naklin yanında gittikçe artan oranda yazılı nakle de başvurulmuştur. Hz. Peygamber’in sözlerini Kur’ân-ı Kerîm gibi tedvîn ettirmediği ve bunun için de herhangi bir emir vermediği bilinmektedir. Ancak bu durum, Hz. Muhammed’in hiç hadis yazdırmadığı veya sözlerinin yazılmasına müsaade etmediği manasına da gelmemektedir. Zira hadislerin yazımına izin veren sahîh ve zayıf rivayetler, Resûlullah’ın bir kısım sözlerini bizzat kendisinin yazdırdığını ve bazı sahâbîlerin hadis yazma taleplerine olumlu cevap verdiğini göstermektedir. Hz. Peygamber, Kur’ân ile karıştırılmasını önleme ve bütün gayretlerin Kur’ân’a yönelmesini temin etme amacıyla ilk zamanlarda sözlerinin yazılmasını geçici bir tedbir olarak yasaklamışsa da bu sebepler ortadan kalkınca bazı sahâbîlere özel izin vermiştir. İslâm’a yönelik ve özellikle de hadis alanında yaptığı araştırmalarla tanınan Yahudi oryantalist Ignaz Goldziher (öl. 1921) ise Hz. Peygamber’den “sözlerinin yazılmaması yönünde nakledilen hadisleri” gerekçe göstererek hadislerin ilk dönemlerde yazılmadığını ve sadece şifâhen rivayet edildiğini savunmuştur. Bu makalenin yazılma nedeni Goldziher’in 1907 yılında yayınlanan “Kampfe um die Stellung des Hadit im Islam (İslâm’da Hadisin Yeri Etrafında Mücadeleler)” isimli makalesindeki hadislerin kitâbetine dair iddialarını değerlendirmektir. Araştırmalarımız neticesinde daha önce Goldziher’in söz konusu makalesinde ileri sürdüğü görüşleri müstakil olarak inceleyen başka bir çalışmanın bulunmadığı görülmüş, bu boşluğu doldurmak amacıyla makale yazılmıştır. Araştırma, Goldziher’in adı geçen çalışmasındaki iddialarını tahlil etmekle sınırlandırılmış, makalede veri toplama ve analiz yöntemi kullanılmıştır. Araştırmanın sonunda Goldziher’in hadis rivayet etmekten sakınan sahâbîler olmasına rağmen müsnedlerde sahâbeden nakledilen bol miktarda hadis bulunmasını çelişki gibi gösterip hadis koleksiyonlarına duyulan güveni sarsmaya çalıştığı kanaatine varılmıştır. Aynı şekilde Hz. Ömer’in (ö. 23/644) hadislere aykırı yaptığı işlerin bilinmesini istemediği için hadis rivayetine sıcak bakmadığı şeklindeki ithamının da ciddi delile dayanmayan, menfî algı oluşturma amaçlı sübjektif analizler olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Hz. Peygamber’e emniyet içinde ulaşabilen çok az rivayet bulunduğu şeklindeki iddiasının ise hadislerin güvenilirliğine gölge düşürmeyi amaçlayan indî ve keyfî yorumlar olduğu, Hz. Ömer’in Kur’ân’ı terk edecekleri endişesiyle hadislerin yazıldığı sahîfeleri yaktırmasından bahseden rivayeti de tezini destekleyecek şekilde tevil ettiği tespit edilmiştir. Goldziher’in hadislerin şifâhen rivayetinde tereddüt gösterenlerin yazıyla kayıt altına alınmasına da olumlu bakmadıkları şeklindeki iddiasının ise tespitlerinden ziyade temennilerini yansıttığı, hadislerin yazılmasını yasaklayan rivayetlere müspet yaklaşırken yazılmasına izin verenlere karşı menfî bir tutum sergilediği görülmüştür. Bununla birlikte Goldziher’in Hz. Muhammed’e Kur’ân’dan ayrı vahiy verildiğini savunanlara tepki gösterenlerin bulunduğu, Kur’ân ile sünneti aynı değerde görüp sünnetin Kur’ân'ı nesh edebileceğini söyleyen ilahiyatçıları eleştirenlerin olduğu ve ikili vahiy görüşüne karşı çıkanların olduğu şeklindeki tespitlerinin ise kısmen haklılık payı taşıdığı neticesine ulaşılmıştır.