ULUM (Nov 2018)

Farklı Ebû Hanîfe Tasavvurları: Fakih ve Mütekellim Hanefîler Örneği

  • Abdullah Demir

Journal volume & issue
Vol. 1, no. 2
pp. 259 – 279

Abstract

Read online

Mâverânnehir’de İslâm’ın yayılmasından itibaren her dönemde Ebû Hanîfe’nin fıkhî ve itikādî görüşlerine dayanan din anlayışları güçlü oldu. Onun görüşlerine aykırılık taşıdığı düşünülen dinî telakkilerin ise halk nazarında güçlenmesi ve bölgede uzun süreli etkili olması mümkün olamadı. Neccârilik ile Kerrâmilik’in bölgede kalıcı olamaması buna örnek verilebilir. Benzer şekilde Ebû Hanîfe’nin akāid risâlelerinden ve akılcı yönteminden beslenen Mâtürîdîlik’in gerek İmam Mâtürîdî ve gerekse Ebü’l-Muîn en-Nesefî’nin hayatta olduğu yıllarda yaygın olan “Ebû Hanîfe tasavvuruna” aykırı görülmesi nedeni ile geniş bir halk desteğine ve baskın bir konuma ulaşamadı. Zira bölgede halk üzerinde açık bir otoriteye sahip olan hatta şehir idarelerine yön veren Hanefî fakihlerile Mâtürîdî’ninn öncülüğünü yaptığı kelâm yöntemini kullanan mütekellim Hanefîler’in Ebû Hanîfe anlayışları tam olarak uyuşmamaktaydı. Daha çok fıkhî kaynaklar ile menâkıb eserlerinden beslenen fakih Hanefîler, kelâm ilminin dinî meşruiyeti, fetret ehlinin yükümlülüğü ve imanın yaratılmışlığı gibi konularda Ebû Hanîfe’nin risâlelerine dayanan mütekellim Hanefîler’den farklı düşünmekteydi. Fakih Hanefîler, imanın mahlûk olmadığını, haberî sıfatların te’vil edilmemesinin daha doğru olduğunu, peygamberin daveti olmadan sadece akla dayanılarak yüce bir yaratıcıya inanma yükümlülüğünün başlamayacağını, fetret ehlinin sorumlu tutulmayacağını ve Ebû Hanîfe’nin âhir ömründe kelâmla meşguliyeti terk ettiğini savunmaktaydı. Bu kişiler, iman tanımına amelin dâhil olmadığı ve imanın artıp eksilmeyeceği gibi konularda Ebû Hanîfe’nin itikādî görüşlerini benimsemekle birlikte, akāid risâlesi muhteviyatını aşacak şekilde bu konularda konuşulmasını yani kelâmî faaliyetleri mekruh kabul etmekteydi. Semerkantlı İmâm Mâtürîdî’nin din anlayışını benimseyen mütekellim Hanefîler ise akla kendi alanında bilgiye ulaşmada bağımsız bir rol tanırken; Buhara Imāmları olarak atıf yapılan fakih Hanefîler, akla sadece nakil bağlamında anlama ve yorumlama yetkisi tanımaktadır. Bu husus, fetret ehlinin dini yükümlülüğü konusunda tarafların ortaya koydukları görüşlerde açıkça görülebilmektedir. Kelâm ve fıkha dair bu tartışmaların geneline bakıldığında, her iki şehir özelinde ortaya çıkan bu farklılığın, aklın ve naklin bilgi değeri konusundaki metodolojik farklılığa dayandığı anlaşılır. Mâtürîdîlik, kelâm ilminin önemli ve gerekli olduğunu düşünen mütekellim Hanefîler’in gayretleri sonucunda teşekkül etmiş itikādî bir mezheptir. Bu ekolün ortaya çıkmasına fakih Hanefîler’in yeterince katkı sunmadığı hatta, engel bile oldukları söylenebilir. Zira ulaşılan sonuçlar, Mâverâünnehir bölgesindeki Hanefî fakihlerin farklı Ebû Hanîfe tasavvurlarına sahip olmaları nedeni ile ayrıştıklarını göstermektedir.Günümüze uzanan tarihsel süreçte, mütekellim Hanefîler’in din anlayışı olan Mâtürîdîliğin değil, fakih Hanefîler’in din anlayışının ve Ebû Hanîfe tasavvurunun etkin olduğu açıktır.

Keywords