Cumhuriyet İlahiyat Dergisi (Dec 2017)

Muhammed İkbal’e Göre Şahsiyet Eğitiminde Fiziksel Çevrenin Yeri

  • Ramazan Gürel

DOI
https://doi.org/10.18505/cuid.349706
Journal volume & issue
Vol. 21, no. 3
pp. 1941 – 1972

Abstract

Read online

Öz: Eğitim tarihinde yapılan araştırmalara bakıldığında şahsiyet-eğitim ilişkisine dair farklı fikirler, yaklaşım ve teorilere rastlamak mümkündür. İnsanın duyguları, düşünceleri, davranışları, maddi yapısı ve gelişime açık olan şahsiyet özellikleri onu çok boyutlu olarak ele almayı zaruri hale getirmiştir. Bu durumun bir neticesi olarak gerek İslam coğrafyasında gerekse Batı dünyasında birçok düşünür şahsiyet gelişimi ve eğitimini etkileyen faktörler üzerinde durmuş, fiziksel çevre ve ona bağlı olarak değişen şartları da şahsiyet eğitimine etki eden aktif bir unsur olarak değerlendirme yoluna gitmiştir. Bu çalışmamızda biz, insana dair kendine özgü fikirleri ile İslam düşünce geleneğinde ayrı bir yeri olan Muhammed İkbal’in, şahsiyet eğitiminde fiziksel çevrenin yerine işaret eden fikirlerini ortaya koymaya çalışacağız. Bu bağlamda şahsiyet kelimesinin kavramsal çerçevesini belirlemek, İkbal’in şahsiyet eğitiminde gündeme getirdiği fiziksel çevre ve bu çevrenin özelliklerini tanımak, fiziki çevreyle bağlantılı olarak okul ve öğretmenin şahsiyet eğitimi sürecindeki yerine İkbal’in görüşlerinden hareketle işaret etmek, insan şahsiyetinin gelişimine etkisi açısından İkbal’in fiziki çevreye biçtiği rolü tespit etmek araştırmamızın hareket noktaları olacaktır. Özet: Eğitim, zihinsel özellikleri, duyguları, kişiliği ve manevi yapısı ile insanı bir bütün olarak geliştirmeyi amaçlamaktadır. İnsan, fiziksel, sosyal ve kültürel açıdan kendisini kuşatan bir çevreyle sürekli olarak diyalektik ilişkiler ağı içindedir. Kişilik insan yapısının merkezini oluşturur. Bu nedenle tarih boyunca, eğitim hakkında fikir yürüten düşünürlerin, yazarların, sistemlerin ve teorisyenlerin yolu, insanı anlama çabalarında bir noktada şahsiyet kavramı ile kesişmiştir. Arapçada "yükselmek, uzaktan görünmek, irileşmek, büyümek" gibi anlamlara gelen “şhs” kökünden türetilen bir mastar olan şahsiyet kelimesi, “ferdiyet, birey” anlamlarına gelmektedir. Şahsiyet kavramı, “bir insanın bütün ilgilerinin, tutumlarının, yeteneklerinin, dış görünüşünün ve çevresine uyum biçiminin özelliklerini içeren yapısı”; “bireyin kendisinden kaynaklanan tutarlı davranış kalıpları ve kişilik içi süreçler”; “bir insanın diğer insanlara görünüşünün ve onlar karşısındaki davranışlarının bir bütün olarak değerlendirilişi” gibi çeşitli tariflerle açıklanmıştır. Buna göre, modern psikoloji ve pedagojinin konusu olan şahsiyet kavramının ortak bir tanımının olmadığını söylemek mümkündür. Şahsiyetin şekillenmesinde ve eğitilmesinde öncelikli etkiye sahip olan unsurun ne olduğu tartışılmış; bu manada “çevre, veraset (soyaçekim) ve kültürel değerler” gibi farklı etkenler üzerinde durulmuştur. Batıda şahsiyet eğitimine yönelik araştırmaların tarihi çok eskilere gitmez. İslam düşünce geleneğinde şahsiyet ile ilgili kanunların incelenmesi batıya göre çok daha eski ve köklü olup bu incelemelerin başlangıç noktası, nefs ile ilgili tahlillerin yapılmaya başlanması olarak kabul edilmiştir. Neticede insanoğlunun maddi çevresini dönüştürebilen bir varlık olduğu gerçeği kabul görmüştür. Şahsiyet gelişimi ve eğitimi konusunda kendine has fikirleriyle öne çıkan İslam düşünürlerinden biri de Pakistanlı fikir adamı Muhammed İkbal’dir. İkbal, eğitim konusunda “insanı” önceler. İnsan, bir boşlukta yaşamayıp genel anlamda içinde şahsiyetinin gelişip şekillendiği fiziksel çevrenin, kültürün, anlayışın ve sistemin özelliklerini taşıdığı için İkbal, insanın eğitiminde bütün bu belirleyici unsurları da ele alır. İnsanı bilinçlendirmek, eyleme hazırlamak, donanımlı bir hale getirmek; onun değişim, gelişim ve dönüşümüne imkânlar hazırlamak genel anlamda eğitim felsefelerinin ve anlayışlarının ortak noktasıdır. Buna bağlı olarak düşünürler tarih boyunca eğitime dair yaklaşımlarında ilk önce insanı ele almış, onun gerçekliğinden hareket etmiştir. Muhammed İkbal’in insana ve hayata bakışı da bu noktadan beslenmektedir. İnsana dair fikirlerini ortaya koyarken İkbal, “şahsiyet, ferdiyet, benlik, insanın ne olduğu yani madde-ruh ilişkisi, fert-toplum ilişkisi” gibi kavramları düşüncesinin temeline oturtmuş ve eğitim anlayışını bu esas üzerine bina etmiştir. İkbal’e göre eğitim, bireye şahsiyetini kazandırmalı, aklı kullanmanın, kişiliği yapılandırmanın yollarını göstermelidir. İkbal, şahsiyeti insan hayatının organizasyonunun merkezi olarak telakki eder ve eğitimin en önemli hedefini şahsiyeti geliştirmek olarak görür. Eğitim, ferdi esas almakla birlikte onu fiziki çevresinden soyutlayıp koparmamalıdır. İkbal, kişiyi maddi çevreden uzaklaştıran eğitim anlayışına şiddetle karşı çıkmaktadır. Zira insan şahsiyeti çevreyi istila eden, ona hükmedebilen bir yöne sahiptir. Bu yön İkbal’e göre insanın şahsiyet eğitiminde muhakkak surette kullanılmalıdır. Şahsiyet gelişimi için “fiziki çevre bilgisi” yadsınamaz bir realitedir. Bu çevrenin bilgisini elde etmenin yolu ise onun güçleriyle hür bir şekilde baş başa kalarak yüzleşmekten, mücadele etmekten geçer. İkbal’e göre bu süreçte insan için vazgeçilmez olan en önemli husus özgür bir şekilde fiziksel çevreyle iletişime geçebilmektir. Ancak bu özgürlük sınırsız bir özgürlük olmayıp belli bir disiplini de içerir. Bu esasları hayata geçirebileceği bir fiziki çevre ilişkisi insan için şahsiyetini inşa edebilmek adına bir dizi gözlem ve deneye imkân veren bir faaliyet sahası olarak görülmelidir. İkbal’e göre insan için asıl olan çevreye intibak etmek değil ona hâkim olmaktır. Maddi âlemdeki sürekli değişim insanı, şahsiyetini tekrar tekrar inşa etmeye, yenilemeye zorlar. Tabiat insan mizacına uygun yaratıldığı için maddi âlemi araştırma, insana yüklenecek en önemli görevdir. Akıl, duyular, hayal gücü, istek ve arzular, estetik değerler maddi âlemi gözlemleyip şahsiyetini olgunlaştırmada insanın en önde gelen motivasyon kaynaklarıdır. Doğayı gözlemlemek suretiyle insan, hem şahsiyetinin gerçekliğini hem de onun kurucu unsurları olan ilahi nitelikleri kavrar. Ayrıca fiziksel çevrenin keşfi ile ulaşılacak akli ve estetik değerler şahsiyet eğitimi için çok değerli ve önemli görülmelidir. Her bir yaratılışla tekrar tekrar kendini yenileyen fiziki çevre, insana kendisini sürekli yenilemesini ve aktif, dinamik bir şahsiyete sahip olmasını ilham eder. Şahsiyet eğitimine bakışında okulun etkilerini de tartışan İkbal, çevreden bağımsız, bireyi çevreden koparan bir okul yapılanmasına karşı tavır alır. İkbal’in hayalindeki okulun en önemli özelliği, maddi ve manevi eğitimi mezcedebilmesidir. “Proje metodu, yaparak öğrenme metodu, faal metot” gibi metotların okullarda hayata geçirilmesini tavsiye eden İkbal öğretmeni, hassasiyetle çocukları narin bir çiçek gibi yetiştiren maharetli bir bahçıvana benzetir. Ona göre öğretmen, öğrencilerine yol gösteren, kılavuzluk eden, onların şahsiyet gelişimlerinin önündeki engelleri kaldıran, özgürlüklerine kilit vurmayan bir ruh mimarıdır. Böyle öğretmenler sayesinde tabiatın gizli sırlarını keşfedecek, şahsiyet bütünlüğünü elde edecek ve yeni bir dünya yaratacak olan dinamik bireyler ve kâmil insanlar her dönemde muhakkak var olacaktır. Neticede İkbal’in şahsiyet eğitimiyle fiziksel çevre arasındaki ilişki hakkında ortaya koyduğu fikirlerin kendine has özellikler taşıdığını ve özgün olduğunu söylemek mümkündür. Eğitimin hedefini, insanı fiziksel çevrenin unsurlarını keşfetmeye hazırlamak, bu doğrultuda gerekli olan “aksiyon”, “yaratıcılık” ve “özgünlük” ile onun şahsiyetini geliştirmek olarak belirlemekle İkbal, şahsiyet eğitimi konusunda oldukça farklı bir yerde durmaktadır.

Keywords