Hitit İlahiyat Dergisi (Jun 2022)
19. Yüzyıl İstanbul’unda Bir Erken Evlilik Olayı veya Küçük Nesibe’nin Nikâh Serencamı
Abstract
Çocuk evlilikleri tarihe mal olmuş bir konu veya geçmişe ait bir mesele değildir. Hukukî, sosyal, iktisadî, psikolojik ve antropolojik kökleri olan ve bu bağlamda ele alınması gereken bu konu, günümüzde sadece Türkiye’de değil bazı gelişmiş ülkeler de dahil tüm dünyada çözüm bekleyen küresel ve yakıcı bir problem olarak durmaktadır. Bunun yanında çocuk yaşta yapılan evlilikler sadece İslâm-Osmanlı hukukuna has olmayıp Çin, Japonya, Hint, Roma, Mısır ve Atina medeniyetlerinde de bu uygulamaya tesadüf edilmektedir. Ayrıca sadece İslâm dininde değil Yahudilik ve Hristiyanlık gibi diğer tek tanrılı dinlerde de görülen bir olgudur. Dolayısıyla bu uygulamayı tek bir topluma, kültüre, medeniyete ve dine mal etmek doğru değildir. Bu anlamda çocuk evlilikleri dini referans alan bir uygulamadan çok evlilik ve aile mefhumuna yüklenen anlamla irtibatlı olup bu mananın pratik hayata yansımasından ibarettir. Çocuk evlilikleri konusunun daha iyi anlaşılabilmesi için İslâm ve Osmanlı hukukunda çocuk kavramına yüklenen mananın doğru olarak anlaşılması gerekmektedir. Zira günümüzde çocuk olarak kabul edilenler henüz bir asır öncesine kadar hukukî ve sosyal sorumluluklar bağlamında yetişkin bir birey olarak kabul edilmekteydi. Bu sebeple Osmanlı döneminde erken yaştaki evlilikler ele alınırken çocuk kavramının günümüzde ne ifade ettiğinden çok o devrin dünyasında neye karşılık geldiğini anlamak gerekmektedir. Yoksa günümüz anlayışıyla yüzyıl veya öncesini değerlendirmeye çalışmak bu evliliklerin sağlıklı bir şekilde anlaşılmasına engel teşkil edecektir. İslâm aile hukukunu benimseyip uygulayan Osmanlı Devleti’nde 1917 Hukûk-ı Âile Kararnâmesi’ne kadar, evlilik yaşı hususunda devletin resmi mezhebi olan Hanefî görüşü doğrultusunda herhangi bir yaş sınırı söz konusu olmamıştır. Yine Hanefî mezhebinin kanaati çerçevesinde “velâyet-i icbâr” adı verilen evlendirme yetkisi de oldukça geniş bir akraba zümresine tanınmıştır. Bu anlayışın bir sonucu olarak Osmanlı döneminde çocuklar baba, dede veya diğer akrabalar tarafından erken yaşlarda evlendirilebilmişlerdir. Kadınların erken evlendirilmesi eğiliminin zaten mevcut olduğu Osmanlı toplumunda bu eğilim küçük kızların evlendirilmesi konusunda da kendini göstermektedir. Kız çocuklarının erken evlendirilmesi sebeplerinin başında ekonomik etkenler gelmekle birlikte namus mefhumuna çok fazla değer verilen Osmanlı toplumunda kızların iffet ve bekâretlerinin korunması düşüncesi de en az iktisadi sebepler kadar önem arz etmektedir. Bunun yanında uygun adayın bulunması halinde fırsatın kaçırılmak istenmemesi, çok nüfuslu ailelerde bir çocuğun masraflarından erkenden kurtulmak istenmesi gibi sebepler de anılmaya değer diğer etkenler arasındadır. Erken evlendirilen kız çocuklarının içerisinde yetimlerin sayısı azımsanmayacak orandadır. Bu oranın fazlalığı babaları vefat eden kız çocuklarının istikballerinin erkenden güvence altına alınmak istenmesi gibi iyi bir niyete dayanmaktadır. Ancak yetim kız çocuklarının evlendirilmeleri hususunda daima bu iyi niyetin söz konusu olmadığı, bu durumun bazen akraba veya diğer yakınlar tarafından istismar edildiği de arşiv vesikalarına yansıyan gerçekler arasındadır. İşte makalenin konusunu teşkil eden yetim Nesibe’nin evlilik olayında bu durumu gözlemlemek mümkündür. 13 yaşlarında olduğu bilinen Nesibe’nin babası vefat etmiş bu sebeple kendisine hukukî olarak bir vasî tayin edilmiştir. Annesi Hayriye Hanım ise hala hayattadır. Buna rağmen kısa süreliğine misafir olarak gittiği Beykoz’da ablası tarafından evlendirilmiştir. Bu evlilikten ne annesi ne de hukukî vasîsinin haberi vardır. Bu evliliği duyan annesi Hayriye Hanım ile vasîsi Hafız Halid Efendi Zaptiye Nezâreti’ne verdikleri arzuhâlde durumu şikâyet etmişlerdir. Ancak şikâyet için verdikleri arzuhâlde kendileri de Nesibe’yi üç ay önce Şevket Efendi adında namuslu biri ile evlendirdiklerini ifade etmektedirler. Buna karşın makalenin gelecek bölümlerinde görüleceği gibi Nesibe’nin kaydının bulunduğu Çukurcuma Mahallesi imamı sorgulama esnasında kendisi tarafından herhangi bir nikâhın akdedilmediğini iddia edecektir. Bu makalenin amacı tarihte bir hayli örneği olduğuna inandığımız erken yaşlarda gerçekleşen evliliklerde İslâm hukukçularının özellikle Hanefî fukahasının sınırını oldukça geniş tuttukları velâyet-i icbar yetkisi gibi izinlerin geliştirilen çeşitli manevralarla nasıl suistimal veya istismar edildiğini masum ve mağdur Nesibe’nin evlilik olayında ortaya koymaktır. Bu yönüyle makale tam bir olay inceleme örneğidir. Bunun için 13 yaşında iken iki defa evlendirildiği “iddia edilen” Nesibe’nin evlilik olayının Zaptiye Nezâreti’ne yapılan şikâyetten sonraki serencamı ele alınacaktır. Konu resmî daireler arasında dolaşan evraklar üzerinden bir nevi iz sürerek takip edilecektir. Mevzuyu teşkil eden evraklar Başkanlık Osmanlı Arşivi’nde Şûrâ-yı Devlet fonuna ait 782 dosya ve 26 gömlek numaralı belgede toplanmış olup toplam 11 evraktan oluşmaktadır.
Keywords