Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi (Feb 2010)
Güzel Sanat Eserlerinde Fikri Mülkiyet Hakları ve Uygulamaları
Abstract
Her hak mutlak surette bir hukuk kuralından doğar. Başka bir deyimle; hukukun korumadığıbir menfaat ve tanımadığıbir yetki "hak" olarak nitelendirilemez. Dolayısıyla neyin hak sayılıp sayılmayacağını, hakkın unsurlarını, kapsamınıve sınırlarınıbelirlemek hukuk düzeninin işidir. Hızla değişen ve birçok alanda akıl almaz gelişmelerin yaşandığıgünümüzde üreten bireyin düşünce ürünleri ve özgünlük ilkesinin fazlaca önem kazandığınıifade etmek gerekir. Bu nedenle, toplumlar, düşüncelerin daha düzenli ve daha hızlıbir şekilde yayılmasınısağlayacak olanakların ve araçların gelişimine de önem vermişlerdir. Fikri haklar büyük ölçüde temel insan haklarıile birlikte değerlendirildiğinden ve ayrıca toplumun ekonomik sosyal ve kültürel yaşamının yanısıra sınaî ve teknolojik gelişimini de etkilemesi sebebiyle günümüzde son derece önem kazanmıştır. Dolayısıyla dünyamızdaki hızlıdevinim ve teknolojik gelişmeler fikir ve sanat dünyasındaki ihlalleri de beraberinde getirmektedir. Yaşadığımız çağda toplumların kendi haklarınıaramalarıve korumalarıbir yaşam biçimine dönüşmüştür. Düşünce ürünleri üzerindeki hakların korunmasınızorunlu kılan ilk neden toplumsal adaletin gerekleridir. Adalet, kişisel ve toplumsal haklar ve yararlar arasında denge sağlanmasınıgerektirir. İnsan HaklarıEvrensel Bildirgesinde, kültür yaşamında aralarında denge kurulmasıgerekli iki yarar gurubu vardır. Eser sahipleri ve toplum. Yaratıcıdüşünce için, emeğinin ürünlerinden en iyi şekilde yararlanmasınısağlayacak koşulların düzenlenmesi yanında, bu ürünlerden toplumun da en uygun koşullarla ve adalet kavramının gerektirdiği biçimde yararlanabilmesi için gerekli yol ve yöntemlerin düzenlenmesi, gerçekte toplumlara da nicelik ve nitelik bakımından daha güçlü bir düşünce ürünü zenginliğinden yararlanma olanağınısağlayacaktır. Fikri hukukta güzel sanat eseri denildiğinde “estetik bir muhtevayıbir yüzey veya cisim olarak ortaya koyan ve insanın görme duyusuna hitabeden fikri ürünler" anlaşılır. Diğer bir deyimle, insanın güzellik duygusuna hitap eden fikri ürünlere güzel sanat eserleri denilmektedir. Bu perspektiften bakıldığında Güzel sanat eserleri görme duyumuza hitap ederek estetik bir haz uyandıran, bir yüzey üzerinde yahut cisim halinde oluşmuşfikir ürünleridir. Güzel sanat eserlerinin herhangi şekilde dil ile ifadeleri söz konusu değildir. Bunlar durağan nitelikte olduklarından, kural olarak sabit bir ifade ve tespit vasıtasına ihtiyaç gösterirler. Esere ve emeğe saygının mutlak bir toplumsal hak olduğu bilincinin tüm sosyal ve yaşamsal mercilerce benimsenmesi ve bunun bireyin mutlak bir hakkıolduğunun bilincine varılmasıgerekmektedir. Tüm bunlarıifade ettikten sonra bireyin en temel haklarından olan uygulamaya aktarılmışestetik niteliğe haiz düşünce ürünlerinin korunmasının gerek bireysel ve gerekse devlet tarafından kanun nezdinde korunmasının bir zaruret olduğu sonucuna varmak kaçınılmaz olacaktır. Ülkemizde her geçen gün gerek uluslar arasıplatformda ve gerekse ulusal yasalar çerçevesinde sanatçının haklarının gözetilmesi ve korunmasınoktasında gelişmeler kaydedilmektedir. Ancak şu gerçekte unutulmamalıdır ki esere ve emeğe yapılan tecavüzler, düşünce ürünleri üzerindeki ihlaller, küreselleşen dünyamızda önemli bir rant kapısıhaline gelmiştir ve ihlaller çok hızlıkabuk değiştirerek kendilerini mevcut yasalara göre menfi yönde güncellemektedirler. Bu sebeple her şart ve suretle toplumsal bilinci ve yasal düzenlemeleri ihlallerin ve tecavüzlerin önünde tutmak devletin, yasaların, sivil toplum kuruluşlarının, sanatçıların asli görevi olmalıdır.