Kader (Dec 2021)

Kelâm’da Zanla İstidlâlin İmkân ve Değeri

  • Abdulnasır Süt

DOI
https://doi.org/10.18317/kaderdergi.984910
Journal volume & issue
Vol. 19, no. 2
pp. 446 – 470

Abstract

Read online

Kelamcılar arasında zannî bilginin dinin temel itikadî ilkelerinin tespitinde belirleyici ve bağlayıcı olarak esas alınamayacağı görüşü hâkimdir. Bununla birlikte kesinlik ifade eden bilginin hangi kaynaklardan ve nasıl elde edileceği ve hangi bilgi türlerinin kat‘î olduğu hususu yoğun bir şekilde tartışılmıştır. Kat‘î ve zannî bilgi, delile dayanma açısından ortak bir noktada buluşmaktadır. Zannî bilgi, kesinlik ifade etmeyen aklî ve/veya naklî delille elde edilmektedir. Zan, mahiyet açısından vehim, şek, itikat ve ilim kavramlarıyla ilişkiliyken değer açısından ise daha çok ilim ve itikat kavramlarına yakın durmaktadır. Bir bilgi/hüküm zannîlik açısından derecelendirmeye tabi tutulduğunda, doğruluk tarafı ağır basıyorsa zan, zayıf kalıyorsa vehim vasfını almaktadır. Doğru olup-olmadığı eşit düzeyde ise bu hüküm şek ismiyle anılmaktadır. Aklî delilden elde edilen bilgi/hüküm sabit, değişmez ve uygunluk yönünden başka şekilde olmasına imkân vermeyecek bir kesinlikte olması halinde kat‘î bilgi adını alır. Kelâmcılar ulûhiyet bahislerinde (Allah’ın varlığı, birliği, kadim oluşu, sıfatların zat ile ilişkisi, Allah’ın âlemle ilişkisi, âlemin hadis oluşu gibi), nübüvvetin imkânı ve ispatında bu tür bilgi sağlayan kıyas, istikra, sebr ve taksim gibi aklî istidlal yöntemlerine başvurmuşlardır. Delil kesin bilgi sağlamıyorsa zan ifade eder, bu delil ayrıca zannî delil, emare olarak da nitelenir. Kelâmcılar aklî açıdan zan ifade eden meşhûrât, müsellemât, makbûlât ve temsilden oluşan bilgi türlerinin dinin temel itikadî konularını temellendirmekten ziyade muhataplarını ikna etmek ve muarızlarını ilzâm etmek için kullanmışlardır. Kelâmcılar temel itikadî konuların başında yer alan ulûhiyet bahislerinde daha çok aklî delilleri kullanmakla birlikte dinin temel konularını belirleyen nakle de önemli ölçüde yer vermişlerdir. Bu bağlamda kelâmcılar sübût ve delalet açısından kat’î olan naklî delili bağlayıcı ve belirleyici kabul etmişlerdir. Nitekim dinin temel itikadî ilkeleri sonuç itibariyle bu tür naklî delillere dayanmaktadır. Bununla birlikte kelâmcılar her ne kadar sübût ve delâlet açısından kat‘î olmayan haber-i vâhid gibi delilleri bağlayıcı kabul etmemişlerse de bazı sem‘î konularda bu türden delillerle istidlâlde bulunmuşlardır. Bu perspektiften hareket eden kelâmcılar ahiret ahvali kapsamında yer alan kabir azabı, mizan, şefaat, sırat gibi sem‘î konuları aklî istidlalden ziyade naklî delille temellendirmeye çalışmışlardır. Bu çalışma klasik kelâmî kaynaklarda tartışılagelen zannî bilginin istidlal değerini ve kullanım alanını konu edinmiş ve elde edilen veriler nitel bir yöntemle farklı açılardan değerlendirmeye tabi tutulmuştur. Bu cümleden olmak üzere zannî bilginin bazı tâli itikadî konularda geçerli olduğu ve kelâmda zannın istidlal değerinin olmadığı yönündeki söylemin mutlak olmadığı sonucuna varılmıştır.

Keywords